Türkiye'yi sarsan Ayşe Tuğba Arslan cinayetinde önemli bir gelişme daha yaşandı. İddiaya göre Arslan'ın katil zanlısı olan Y.A, eski eşini öldürmek istediğini tanımadığı kişilere bile söylüyormuş. Y.A, eski eşine pusu kuracağını ve onun kafasını keserek öldüreceğini – övünerek – etrafına anlatıyormuş. Hatta bu iş için kendisine bir satır aldığını bile söylüyormuş.
Ayşe Tuğba Arslan'ın boyun bölgesine aldığı satır darbeleri de gösteriyor ki Y.A, bu sapık 'kafa kopartma' hayalini gerçekleştirmeye çalışmış.
Şimdi hasta bir adam, bir kadını öldürdü diye bu konuda sistemi suçlamak mantıksız. Potansiyel katil adaylarını bir araya getirip, bir konferans düzenleyip, "Sakın kadın öldürmeyin. Öldürecekseniz adam gibi erkek öldürün" diyemezsiniz. Dolayısıyla Türkiye'de bir erkek bir kadını öldürüyorsa, buradan yola çıkarak ne hükumeti ne devlet kurumunu eleştirebilirsiniz.
Ancak ve öte yandan eski eşini öldürmeyi aylar öncesinden bağıra bağıra dile getiren bir kişi varsa işler değişir. Anlaşılıyor ki katil zanlısı Y.A'nın bir tek gazetelere, "Karımı öldüreceğim" diye ilan vermediği kalmış. Üstelik zavallı maktule Arslan defalarca yetkili kurumlara başvurmuş. Verdiği dilekçelerin haddi hesabı yokmuş. Ayşe Tuğba Arslan neredeyse yetkililere "Beni öldürecek; kurtarın" diye yalvarmış.
Yani anlayacağınız koskoca devlet, zavallı bir kadının hayatını koruyamamış. Adalet Bakanımız Abdülhamid Gül'e katılıyorum, Gül, Arslan'ın defalarca kolluğa, emniyete, yargıya ihbar ve şikayette bulunmasına rağmen eski eşi tarafından katledildiğini belirterek, "Ayşe Tuba Arslan, bugün aramızda olabilirdi" demişti.
Umarız Adli makamlar yaptıkları hatayı görür. Yeni Ayşe Tuğba Arslan cinayetleri yaşanmaz...
AK Parti Tepebaşı İlçe Başkanı geçtiğimiz günlerde Ahmet Ataç yönetimine bir soru yöneltti. Genç politikacı Hakan Çizmelioğlu, Tepebaşı Belediyesi'nin AB fonlarından 5 milyon Avro hibe aldığıyla övündüğünü, ancak belediyenin yaptığı açıklamada bu paranın 3 milyon 600 bin Avrosunun kullanıldığının anlaşıldığını belirterek, "Bu para neden Tepebaşılı hemşehrilerimizin hizmetinde kullanılmamıştır. Bu paraya ne olmuştur?" ifadelerinde bulundu.
Çizmelioğlu'nun sorusuna ise CHP'li mevkidaşı Atilay Dalgıç'tan yanıt geldi. Sayın Dalgıç AB ile yapılan antlaşma gereği 5 milyon Avro'nun bir kısmının Tepebaşı Belediyesi'ne, bir kısmının da bazı Türk firmalarına gittiğini belirterek, hesapta bir yanlış olmadığını belirtmiş. Dalgıç ayrıca Remourban adlı projenin uluslararası bir proje olduğunu, bu projedeki 6 aylık gecikmenin kendilerinden değil, İspanyollardan kaynaklandığını da sözlerine eklemiş.
Hakan Çizmelioğlu'nun sorusu ve Atilay Dalgıç'ın cevabını okuyunca, kendimi gelişmiş bir Avrupa memleketindeymişim gibi hissettim. Muhalefetin mantıklı bir sorusuna, iktidarın uygar ve tatmin edici bir cevabı... Ülkemizde görmek istediğimiz muhalefet de, iktidar da işte tam olarak böyle olmalı. Kırmadan, hakaret etmeden soru sorulmalı, aynı olgunlukta da cevap verilmeli...
Eskişehir Emniyeti, özellikle çevre yolu gibi ana ulaşım güzergahlarında sıklıkla yol kontrolü yapıyor. Bazen vatandaşların bu kontrollerden rahatsızlık duyduğuna şahit oluyorum. Elbette masul bir vatandaşın günde iki – üç defa yol kontrolüne girip durdurulması hoşuna gitmeyebilir. Ancak o kontrollerin aynı masum vatandaşların iyiliği için yapıldığını da unutmamak lazım.
Son olarak polislerimiz Ankara yolunda bir aracı durdurmuş ve araçta çeşitli suçlardan dolayı aranmakta olan bir kadını yakalamış. Kadının aracında yapılan aramada Walther marka bir tabanca, bu silaha ait iki şarjör ve 14 cephane ele geçirilmiş. Ayrıca 37 gram kadar methanfetamin adı verilen çok tehlikeli bir uyuşturucu da ele geçirilmiş. Şimdi anlıyor musunuz o sizi bıktıran yol kontrollerinin neden yapıldığını? O tabancayla vurulmayasınız, o uyuşturucular çocuklarınıza satılmasın diye yapılıyor bu uygulamalar. Biraz daha anlayışlı olmak lazım.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...