Acıbadem Eskişehir Hastanesi Dermatoloji Uzmanı Dr. Eda Kibar Atasoy, güneşin cilde kısa ve uzun vadede bıraktığı olumsuz etkiler ve alınabilecek önlemler hakkında önemli bilgiler verdi.
Kurban Bayramını da içine alan bu 10 günlük tatil için planlar ve rezervasyonlar birbiri ardına yapıldı. Uzun sürecek tatil başladı. Tatilde güneş ışınları ciltler ile daha fazla temas edecek. Cildin belli bir miktar güneş ışınına ihtiyacı olsa da, fazlası ciddi sorunlara yol açabiliyor. Bu sebeple özellikle ilkbahar ve yaz mevsimlerinde cildin özenle korunması gerekiyor.
“Güneş yanığına soğuk kompres uygulayın”
Güneşte fazla kalmak, hem kısa hem de uzun vadede ciddi boyutta cilt sorunlarına yol açabiliyor. En sık karşılaşılan güneş yanıkları, ışınların dik geldiği saatlerde çok kısa sürede ortaya çıkabiliyor. Dr. Atasoy, kısa süre içerisinde oluşan güneş yanıkları ile ilgili bilgiler verdi. Dr. Atasoy, “Bu yanık türlerinde öncelikle deri bütün olarak kızarıyor, sonra içi sıvı dolu küçük kabarcıklar meydana geliyor. Yanık ilerledikçe, derinin alt tabakalarında bulunan sinirlerin uçları da etkilenmeye başlıyor ve şiddetli ağrılar ortaya çıkıyor. Güneş yanığı tedavisinde öncelikle bu esnada sıcak ve hassas olan derinin soğutulması gerekiyor. Bunun için soğuk suyla ıslatılmış kompres uygulanması öneriliyor. ”Derinin sık sık nemlendirilmesi cildin çabuk iyileşmesini sağlarken; eğer varsa kaşıntıyı azaltacak alerji yapmayan ve alkol içermeyen kremler kullanılması gerekiyor. Su toplayan yerlerin olduğu gibi bırakılması; eğer patlamışlarsa cildin enfekte olmasını engelleyecek önlemler alınması önem taşıyor. Genellikle 48-72 saatte şikayetlerin azaldığını belirten Dr. Atasoy, yanığın derecesini iyileşme süresi ve leke ile iz riskinin belirlediğini ifade ediyor. Güneş yanıkları için gerekli durumlarda ağrı kesici ve ateş düşürücüde kullanılabiliyor” şeklinde konuştu.
“Leke, kırışıklık ve tümöre yol açabiliyor”
Güneşe aşırı maruziyete bağlı olarak uzun vadede, çil, leke, kırışıklık, yaşlılık leke ve benleri, deri renginde sararma ve deride kalınlaşma, iyi huylu deri tümörleri, deri kanseri gibi durumlar ortaya çıkabiliyor. Güneşin olumsuz etkileri, yinelenen temaslara bağlı olarak yıllar içinde birikiyor. Güneşin ultraviyole ışınlarının cilde rengini veren hücreler başta olmak üzere, sık yenilenen hücrelerin yapısında değişiklik meydana getirerek birtakım hastalıkların oluşmasına yol açtığını söyleyen Dr. Eda Kibar Atasoy, “Bunlar arasında en sık güneş lekeleri görülüyor. Çoğu kez yüz ve el üzerinde görülen kahverengi lekeler yaşlılığa bağlanıyor ancak kişi uzun yıllar boyunca güneşten korunmayı başarabilirse, yaşlandığında da lekesiz bir cilde sahip olabiliyor. Uzun yıllar sonra ortaya çıkan güneş etkileri, ciltte elastikiyet kaybına, deride kalınlaşma ve kırışıklıklarave deri tümörleriile cilt kanserine de yol açabiliyor. Bu nedenle güneş ışınlarından faydalanmak kadar, fazlasından korunmayı da bilmek önem taşıyor” ifadelerini kullandı.
“Bronzlaşma uğruna cildinizi tehlikeye atmayın”
Günümüzde pek çok kişi hala yeterli bilgiye sahip olmadığından düşük koruma faktörlü ürünlerle güneşin zararlarından korunmaya çalışıyor. Ancak bu durum sorunları azaltmak yerine artırabiliyor. Estetik nedenlerle cildin güneşe maruz bırakılarak bir an önce bronz görünüme ulaşması için hiçbir koruyucu özelliği olmayan çeşitli yağların kullanılması dermatolojik açıdan kesinlikle uygun görülmüyor. Bronzlaşma uğruna cildin böyle bir tehlikeye atılmamasını söyleyen Dr. Atasoy, cilt rengine ve yapısına uygun güneş koruyucu kullanmanın hem güneş yanığına hem de uzun vadede oluşabilecek leke, tümör veya deri kanseri gibi olumsuz etkilerden korunmaya yardımcı olacağını ifade ediyor.
“Cildinize uygun koruyucuyu seçin”
Güneş koruyucular, kimyasal ve fiziksel olmak üzere iki gruba ayrılıyor. Kimyasal güneş koruyucular UV ışınlarının yüzde 95’inden fazlasını emerek, ışık enerjisini zararsız hale getiriyor. Fiziksel koruyucular ise, bu ışınları dağıtma ve yansıtma yoluyla zararlarını minimum seviyeye indiriyor. Ürünün etkinliğini sayısal olarak değerlendirmeye yarayan rakamı ifade eden SPF numarası, koruyucu ürünün güneş ışınlarının yakma etkisini bloke etme seviyesini gösteriyor. Dr. Eda Kibar Atasoy, 2 den 60’a kadar olan koruyucu faktörlü kremler arasında etkin bir koruma sağlamak için SPF değeri en az 30 olan bir ürün kullanılmasını öneriyor. Ürünün güneşe çıkmadan yarım saat önce sürülmesi ve 3-4 saatte bir tekrarlanması önem taşıyor. Çünkü sabah sürülen koruyucu, tüm gün güneşten korunmada yeterli olmuyor. Ürün seçerken kuru, yağlı, karma cilt tipine uygun olmasına ya da leke veya sivilce problemine göre tercih yapılmasına dikkat çeken Dr. Atasoy, “Yağlı ciltlerin yağlanmada artış veya sivilce oluşumu ile karşılaşmaması için krem yerine jel veya losyon kullanması gerekiyor. Çocuklarda ve gebelerde fiziksel koruyucular önerilirken, bebeklerin şemsiye ve şapkasız güneşe çıkartılmaması, mümkün olduğunca güneşte bulundurulmaması önem taşıyor” diye belirtti.