Eskişehirspor’un yeni yönetimi belli oldu olmasına da, işler düzeleceği yerde daha da Arapsaçına döndü!
Başkan Osman Taş, genel kurul salonunda “acil ödemeleri yapacağız” şeklinde bir kez daha söz verdi. Ancak ne gezer; ödeme yapmayı bırakın, futbolculara maça çıkacak forma bulamaz vaziyette!
Dahası, çok geçmeden dört yönetici istifa etti!
Selim Kayabaşı, Hakan Sayın, Ayhan Taşkınlar ve Behçet Han Aktaş “biz artık yokuz” diyerek görevlerinden ayrıldılar. Bu noktada bir iddia var.
Şöyle ki...
Osman Taş, yöneticilerden sürekli para istiyormuş, çek ya da senet vermeleri yönünde baskı yapıyormuş. Söz konusu iddia doğru olsa bile, iki hafta içerisinde istifa eden yöneticiler niçin aday oldu?
Burada bir terslik, bir samimiyetsizlik söz konusu.
Kazım Kurt’a vermediniz de ne oldu?
Eskişehir-Kütahya yolu üzerinde bulunan Orman Fidanlığı Mesire Alanı ihaleye çıkarılmıştı. İhaleye Odunpazarı Belediyesi de girmiş ve ihaleyi almaya hak kazanmıştı. Bununla beraber belediyenin amacı şuydu: Mesire alanının bakımını yapmak, vatandaşlarımızın konforlu ve ucuz bir biçimde sosyalleşmelerini sağlamak. Ancak gelin görün ki, ihaleyi CHP’li bir belediye kazandı diye, ihale iptal edildi. Peki, o mesire alanı şu anda hangi vaziyette? Ben söyleyeyim. Pislik içerisinde. Çöp içerisinde. Kent mobilyaları bakımsızlıktan çürüyor. Denetim olmadığı için her an yangın tehlikesi var. Yani ormanlık alanımız her an yanabilir. Dahası, orada onlarca ağaç kesildi! Şimdi soruyorum: Sırf CHP’li Kazım Kurt belediye başkanı diye, sudan bahanelerle, ihale iptal edilir mi arkadaş? Yani fidanlığı belediyeye vermedin de ne oldu? Başın göğe mi erdi? Ağacı kestin. Kent mobilyalarını çürüttün. Ortalığı pislik içinde bıraktın. Yangına davetiye çıkarttın. Yazık vallahi, çok yazık. Bunun sorumlularının yargılanması gerekir ancak… Yargı var mı da yargılansınlar!
Rektör’ün en dikkat çeken çalışması
Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı’nın en dikkat çeken çalışması, dijital platforma ilişkin yaptığı araştırmalar. Bu noktada Çomaklı, Sosyal Medya ve Dijital Güvenlik Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin (SODİGEM) kurulması için talimat verdi ve söz konusu merkez, kısa sürede kurularak çalışmalarına başladı. Peki, ne yapıyor bu merkez? Şöyle ki… Dijital dünyanın bütün olumsuzluklarını; yani bireylere ve ülkemize dönük yarattığı tehditleri inceliyor. Mesela tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de intihar yoluyla birçok ölümlü vakaya yol açan oyunlardan nasıl korunmamız gerektiğini araştırıyor. Dahası, dijital ortamlar aracılığıyla yapılan silah ve uyuşturucu ticareti konusunu inceliyor. FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin, özellikle sosyal medya platformunda nasıl örgütlendiğini gün yüzüne çıkıyor. İşin daha güzel tarafı, bu araştırmalar, üniversite içinde kalmıyor; ülkemiz genelinde yurttaşlarımıza aktarılıyor. Devletimizin ilgili birimlerine de, faydalanabilecekleri harika bir kaynak özelliği taşıyor.
Haydar Çorum farkı
Mihalıççık Belediye Başkanı Haydar Çorum, görevine güzel işler yaparak başladı. Bu işlerden bir tanesi de, Malıç Köylü Pazarı Projesi! Nedir projenin amacı? Köylülerin, haftada bir gün Mihalıççık’a gelerek ürettikleri yöresel ve tarımsal ürünleri satarak para kazanmaları… Ha, köylüler, önceki dönemde bu satış işini yapmıyorlar mıydı? Elbette yapıyorlardı. Ancak oldukça kötü şartlarda, yerlere açılan altlı üstlü sıkışık sergilerle yapıyorlardı. İlçe halkı da bu sıkışık alana gelmekten imtina ediyordu. Ancak Çorum, köylülere, ferah bir alan açtı. Tezgahlar kurarak, yere sergi açma işini ortadan kaldırdı. Ayrıca çadırda kurdu ve köylülerin sıcaktan-soğuktan etkilenmelerini önledi. Şu ana kadar birkaç pazar kuruldu ve Eskişehir’den gidip alışveriş yapanlar bile var. Bunlardan bir tanesi de benim… Köylüler, uygulamadan çok memnun; Haydar Çorum’a teşekkür ediyorlar ve her Cumartesi Mihalıççık’a bekliyorlar.
İmar ve kat artırımı üzerine
Eskişehir’in en önemli sorunlarından bir tanesinin imar ve kat artırımı sorunu olduğunu söyleyip dururuz. Ancak bu sorunu çözme noktasında, pek de adım atıldığını söyleyemeyiz. Bazı mahallelerimizde yaşayan vatandaşlarımız, “katlarımızı arttırın, para kazanalım” diyor. Haklılar mı, haklılar. Ancak belediyeler de, “plansız kat artırımı yapamayız, bu çarpık kentleşmeyi doğurur” diyor. E, belediyeler de haklı. Peki, o zaman kim haksız? Bu iş, önce tepeden çözülmesi lazım. Devleti yönetenlerin, imar konusunda ne kadar beceriksiz olduklarını biliyoruz. Zira bunu kendileri de kabul etmiş ve vatandaşlardan özür dilemişti. Tabii ki belediyeler de, devleti yönetenlerin uygulamalarını görünce, aynı şekilde devam etmeyi tercih ettiler; dolayısıyla yanlış yaptılar. Yani demem o ki, işin özü, imam ne yaparsa cemaat onu yapar hesabı…
Havamız pis, çöl oluyoruz ve ölüyoruz
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, çölleşme ve erozyonla mücadele konusunda bakanlığın yaptığı çalışmalara ilişkin konuştu. Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesindeki Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğünün çölleşme ve erozyon ile ilgili elindeki verileri kamuoyuyla paylaşan Pakdemirli, Eskişehir’le ilgili iç karartan bir bilgi verdi. Pakdemirli’nin açıklamasının Eskişehir’le ilgili olan bölümü şöyle: Çölleşme ile ilgili yüksek riskli bölgelerin; Konya-Karapınar, Iğdır-Aralık, ŞanlıurfaCeylanpınar ve Tuz Gölü havzası olduğu tespit edilmiş. Orta yüksek riskli bölgelerin ise; Konya-Ereğli, Karaman bölgesi, Şanlıurfa, Mardin, Batman hattı ile Eskişehir çevresi olduğu tespit edilmiş. Yani Bakan Pakdemirli’nin açıklamasına göre, Eskişehir, çöl olma tehlikesiyle karşı karşıya! Bu tehlikeye, Eskişehir’in havasının Avrupa Birliği ölçeğine göre pis olduğunu da eklersek ve TÜİK verilerine göre Eskişehir’de geçen yılki ölüm sayısının bir önceki yıla göre yüzde 2,1 arttığını düşünürsek… Siz şu zehir santrali olan kömürlü termik santrali kurun da, şehre iyice sırığı sokun!
Eskişehirli kazandı
Fuar merkezi, Eskişehirlilerin uzun yıllardır hayalini kurduğu yatırımlardan biriydi. Metin Güler başkanlığındaki Eskişehir Ticaret Odası (ETO), nihayet fuar hayalini gerçeğe dönüştürdü. Fuarın yanına, tam donanımlı bir de kongre merkezi inşa etti. Bununla beraber Türkiye’nin önde gelen fuarcılık işletmelerinden olan TÜYAP’la anlaşıldı ve Kitap Fuarına 90 bin kişi, Evlilik Fuarına 50 bin kişi, Tarım Fuarına ise 95 bin kişi katıldı. Yani üç fuara, toplamda 235 bin kişi katıldı. Bu ne demek oluyor? Fuara katılan işletmeler kazanıyor, otelciler kazanıyor, gıda ve eğlence sektörü üzerine iş yapan esnaf kazanıyor; bakkalı, simitçisi derken şehrimize ciddi bir nakit girişi oluyor. Dün sona eren bir fuar daha vardı: Hobi Spor ve Hediyelik Eşya Fuarı. Şahsen gittim, oldukça eğlenceli bir organizasyona imza atılmış. Eskişehirli, bu fuardan da para kazandı. Diğer bir deyişle bu fuar, Eskişehirliye can suyu oldu.
Ranta açılırsa şaşırmayın
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan talimat verdi, Mihalgazi ve Tepebaşı sınırları içerisinde bulunan Avlakkaya Vadisi, “kesin korunacak hassas alan” ilan edildi! Harika bir karar öyle değil mi? Bu kararın alınmasında öncü olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür ediyorum. Ancak endişeliyim! Niye? Niyesi şu… Alpu Ovası da sit alanı, öyle değil mi? Erdoğan, Alpu Ovasına ilişkin de benzer bir açıklama yapmıştı, öyle değil mi? Ancak gelin görün ki, Alpu Ovasına, Eskişehir’i yok edecek kadar tehlikeli olan bir kömürlü termik santral kurulmak isteniyor. Her ne kadar ihalesi iptal edilse de, proje iptal edilmediği için şehir olarak kuşku duyuyoruz. Öyle ki, sondaj çalışmaları yapıldı ve güzelim ova, daha santral kurulmadan, köstebek yuvası haline geldi! Demem o ki, gelecekte, Avlakkaya Vadisini de ranta açma girişimi olursa şaşırmayın!
Bir Tweet
Yılmaz Büyükerşen:Ne hizmet yaparsak yapalım Atatürk’e, silah arkadaşlarına ve şehitlerimize olan borcumuzu asla ödeyemeyiz. Ömür boyu kendimi Atatürk’e borçlu hissetmeye devam edeceğim.
Fotoğrafın dili olsa
Yılmaz Büyükerşen: Benimle uğraşan iflah olmaz demiştim evladım, hatırladın mı?
Muharrem İnce: Hocam, sen benim vicdan azabım mısın Allah aşkına?
Yağmur Altında
1952 yapımı müzikal komedi türünde olan film, sessiz sinema devrinden sesli sinemaya geçiş periyodunda 3 yıldız oyuncunun arasında geçen hikâyeyi anlatıyor. Müzikal konusunda pekiyi bir izleyici olmasanız bile, yağmurlu bir akşamda takım elbiseli bir adamın ‘’singin’in the rain’’ diyerek sokak lambasının üstünde durduğu sahneyi bilmeyen yoktur. İşte o sahne bu filme ait ve film tek kelimeyle mükemmel. Bu film ayrıca, çekim teknikleri açısından günümüzde bile örnek alınan ciddi bir baş yapıt.