CHP milletvekilleri, 2025 yılı merkezi yönetim bütçesini eleştirerek, faize ayrılan 1 trilyon 950 milyar liralık tutarın, halkın ihtiyaçlarına ayrılan 360 milyar liralık bütçeden çok daha fazla olduğunu vurguladı.
CHP Milletvekili Utku Çakırözer, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının 22 yıldır yaptığı her bütçede açık verdiğini söyledi. Bütçe görüşmeleri sırasında Cumhuriyet Halk Partisi olarak milyonların yaşadıkları adaletsizliği dile getirdiklerini ancak iktidarın dinlemediğini belirten Çakırözer, “22 yıldır iktidarda olan bir parti var. 22 yıldır bütçe yapıyor ve her seferinde bütçede açık oluşuyor. Özellikle tek adam sistemine geçiş sonrası bütçe görüşmelerinde gördüğümüz şey; ‘bir avuç insan mutlu olsun diye, milyonları yokluğa, yoksulluğa, çaresizliğe mahkum ediyorlar.’ TBMM’deki bütçe görüşmeleri boyunca Cumhuriyet Halk Partisi olarak milyonların yaşadığı adaletsizlikleri, hukuksuzlukları, ekonomik darboğazı ve bunlara ilişkin çözüm önerilerimizi aktardık. Maalesef dinlemediler.
2025 yılında faize ödenecek tutar 1 trilyon 950 milyar lira! Bütçenin yüzde 14’ü faize gidecek. İşsize, emekliye, emekçiye, öğretmene gidecek para faize gidecek. Vatandaşın cebinden gidecek. Emeklinin, emekçinin cebinden gidecek. Bir tarafta açlık sınırı altında maaşlarla yaşam mücadelesi veren emekliler, asgari ücretliler; alın terinin karşılığını alamayan çiftçi, esnaf; iş arayan milyonlar, atanmayan öğretmenler; yaşanabilir burs ücreti, güvenli, sağlıklı, insanca yaşanılabilir yurtlar isteyen öğrenciler; diğer tarafta ranta, yandaşa, faiz lobilerine aktarılan trilyonlar… ‘Vatandaşa yokluk, rantçıya, yandaşa zenginlik bütçesine’ elbette ‘ret’ oyu verdik. İşte yılsonu, art arda toplantılar yapılıyor ama hala emekçi için, emekli için bir rakam açıklayamadılar. Neden? Emeklinin, emekçinin maaşına gelince bütçe yok, kaynak yok. Faiz lobilerine gelince trilyonlar aktarılıyor. Önümüze gelecek ilk sandıkta, yapılacak ilk genel seçimde halkla, halktan yana bir bütçeyi yapacağız. 85 milyonun kaynağını ranta, şatafata değil; emekliye, emekçiye, çiftçiye, esnafa, öğrenciye, dar gelirliye ayrılacak” ifadelerini kullandı.
ESKİŞEHİR’E YİNE KAYNAK AYRILMADI
CHP Milletvekili Jale Nur Süllü, bütçe görüşmelerinde halkın sorunlarına çözüm önerileri getirdiklerinin belirterek, “TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 39 gün, Genel Kurul’da 12 gün süren bütçe görüşmelerinde muhalefet olarak, ülkemizin ve halkımızın gerçek sorunlarını çözüm önerilerimizle gündeme getirdik. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bütçe teklifine karşı 673 sayfalık muhalefet şerhi hazırladık. Komisyon görüşmelerinde bakanlıkların bütçeleri görüşülürken, merkezi yönetimin seçim bölgemize gerekli bütçeyi ayırmaması ve tamamlanmayan yatırımlara dikkat çektik. Eskişehir kuzey ve güney çevre yollarına kaynak ayrılması, tarifeli yurt içi uçuşların başlatılması çağrılarımızı yaptık. Bütçe görüşmeleri, Sayıştay’ın TBMM adına denetim etkisinin fiilen ortadan kaldırılması devlet yönetimindeki keyfiliği ortaya çıkardı. Bakanlıkların ve kamu kuruluşlarının bütçe denetim raporlarında neredeyse hiçbir bulguya yer verilmedi. Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) uygulaması kapsamında şehir hastaneleri, havalimanları, köprüler, otoyollar gibi projelerin ihaleleri sırasında ve sonrasında yaşanan usulsüzlüklere karşın Sayıştay denetimlerinden somut bulgular bizlere sunulmadı. KÖİ modeline önümüzdeki üç yıldaki harcanacak para 689 milyar liradır” dedi.
YÜZDE 1 SERVETİNE SERVET KATIYOR
2025 bütçesinin de tıpkı önceki bütçeler gibi halktan yana olmadığını vurgulayan Süllü, “Önceki bütçelerde olduğu gibi, 2025 bütçesi için de halkçı bir bütçeden bahsetmek mümkün değil. Emekliler, çalışanlar, çiftçiler, esnaflar, memurların öncelikli olduğu bir bütçe göremedik. Halktan alınan vergiler, yandaş şirketlere aktarılırken, emekli ve asgari ücretli göz ardı edildi. Kamu harcamalardaki yüzde 31 artış yapılırken, vergi gelirlerindeki artış yüzde 46,5 oldu. Vazgeçilen vergi miktarı 3 trilyondur. Uygulanan ekonomi politikalarının sonucunda bütçeden 1 trilyon 950 milyar lira faiz ödemesi yapılacak. Faiz sebep, enflasyon sonuç inadıyla Türkiye, dünyada en yüksek enflasyon oranına sahip ülke olduk. Tek haneli enflasyon hedefi sadece yazılı belgelerde kaldı. Hayat pahalılığı, maalesef hepimizin daha derinden hissedeceği bir sorun olmaya devam edecek. Sosyal yardımlar olmadan geçinemeyen 18 milyon vatandaşımızın sayısı artacak. Türkiye'deki en zengin yüzde 1, ülkedeki servetin yüzde 40’ını alıyor. Geri kalan servetin yüzde 60'ını yüzde 99 paylaşıyor” ifadelerini kullandı.
ASGARİ ÜCRET 30 BİN LİRA OLMALI
Halkın omuzlarındaki vergi yükünün de arttığının altını çizen Süllü, İktidar, halkın ihtiyacı olan harcamaları kısmakla kalmadı, halktan alacağı vergileri yükseltti. Bütçeyi halkın sırtına yükleyip, çocukların ve kadınların geleceğine umut olmadı. Muhalefet belediyeleri sunduğu hizmetlerle halkın takdirini alırken, merkezi yönetim belediyelere yönelik mali baskılarını artırdı. Gecikmiş borçların tahsilatı için merkezi bütçeden ayrılan paylara el konuldu. Bütçenin halktan yana olmamasının en çarpıcı örneği, asgari ücret görüşmelerinde ortaya çıktı. AKP iktidarının asgari ücreti enflasyonun sebebi olarak göstermesi, ekonomik gerçeklerden kopukluğunu bir kez daha ortaya koydu. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, asgari ücretin 30 bin lira olması gerektiğini savunuyoruz. Vatandaşlarımız elde ettikleri gelirin yarısından fazlasını kira olarak ödemek zorunda. Geri kalan kısmın da yarısından fazlasını gıda harcamalarına, eğer ellerinde bir miktar para kalıyorsa bunu da ulaşım vesaire gibi yerlere harcamak zorunda kaldığını biliyoruz. Ayrıca, asgari ücretle birlikte en düşük emekli maaşının da asgari ücret düzeyinde olması şarttır. Bu hayat pahalılığında çalışanların ve emeklilerin insanca bir yaşam sürebilmesi için mutlaka bu şekilde maaş artışı yapılmalıdır.
Tüm bu nedenlerle, halkın gerçek sorunlarına çözüm sunmayan bütçe kanunu teklifine ret oyu kullandık. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, bütçe hakkı sağlanacak, kaynaklar ranta değil, halka aktarılacak. Uygulayacağımız ekonomi politikalarıyla, geçmişte olduğu gibi yüzde 6, yüzde 7’lik büyüme hızlarını yakalayacak, zenginliği de adil paylaşacağız” açıklamasını yaptı.
İKTİDAR YILLARDIR BAHANE ÜRETİYOR
2025 bütçe rakamlarının geniş toplumsal kesim için hiçbir gelişmeyi sağlamayacağını belirten CHP Milletvekili İbrahim Arslan, iktidarın yıllardır Covid salgını, bölgenin jeopolitik durumu ve savaşlar, küresel ekonomi piyasasındaki belirsizlikler ve son olarak da deprem felaketini bahane olarak gösterdiğini söyledi. Depremin bu bahanelerin dışında tutarak iktidarın ürettiği bahanelerin doğru olmadığını ifade eden Arslan, “Ülkemizde etkili olabilecek yakın coğrafyamızda Rusya ve Ukrayna arasında bir savaş var. TÜİK’in verilerini bile doğru kabul ettiğimizde, Rusya’da enflasyon oranı yüzde 9,5 seviyesinde. Ukrayna'da 8,5 buçuk seviyesinde. Bizim ülkemizin enflasyon oranı bu savaşan ülkelerinin enflasyon oranının şu anda neredeyse 5 katı. O da TÜİK’in açıklamış olduğu veriler” dedi.
ENFLASYONDA AVRUPA 1’İNCİSİYİZ
Küresel belirsizlik bahanesine de verilerle karşı çıkan Arslan, “Bugün Avrupa Birliği üyesi ülkelerin tamamının yıllık enflasyon oranlarının toplamı, Türkiye'nin yaşamış olduğu enflasyon oranı kadar dahi değil. Avrupa Birliği üyesi ülkelerinin enflasyon ortalaması yüzde 2’ler seviyesinde yıllık olarak. Ne yazık ki ülkemiz Avrupa'da hayat pahalılığı ve enflasyon oranında Avrupa 1’incisi, dünyada da şu anda 6’ncı sırada… Ne yazık ki, üzülerek söylüyorum bu gerekçeler, savaşlar, küresel enflasyon, Covid salgını sadece Türkiye'ye has değil, bütün dünya ülkeleri için geçerli olabilecek bahaneler ama ne yazık ki ekonomik anlamda baktığımız zaman Türkiye'nin olumsuz anlamda bütün dünya ülkeleriyle ayrıştığı ortaya çıkıyor ve bu bahane ortadan kalkıyor” ifadelerini kullandı. Arslan deprem konusunda da iktidarın 2002 yılından beri dirençli kentlerle ilgili adım atmadığı için bu kayıpların yaşandığının altını çizdi.
YATIRIM BÜTÇESİ HALKIN SIRTINDA
2025 yılı bütçesinde iktidarın 420 milyar dolarlık bir harcama bütçesi hazırladığını ifade eden Arslan,
“Bu harcamayı yapabilmesi için de kaynak ve gelir lazım. Bu anlamda bütçe mantığı içerisinde başvurabileceğimiz yegane gelir kaynağı yurttaşlarımızdır, onlardan toplayacağınız vergilerdir. 420 milyar harcama yapabilmek için iktidar 366 milyar dolarını vatandaşlardan toplayacağı vergiler üzerine kurgulamıştır. Bununla da yetinmeyerek yaklaşık 54 - 55 milyar dolarlık bir borçlanmayla birlikte ancak 420 milyar dolarlık harcamaları gerçekleştireceğini ortaya koymuştur. Bu bütçenin içerisinde çok ağır ekonomik koşullarda yaşama tutunmaya çalışan dar gelirli milyonlarca insanımızın ne yazık ki 2025’e umutla bakabileceği, sorunlarını çözücü hiçbir tedbirin, hiçbir bütçe ödeneğinin olmadığını görüyoruz” şeklinde konuştu. Çok uzun yıllardır iktidar eliyle bir fabrikanın kurulmadığını vurgulayan Arslan, “Bu bütçede yatırım yoktur. Yatırım olmayınca üretimin olmayacağı da çok açıktır. Yatırım ve üretimin olmadığı yerde Türkiye’nin kronik sorunu haline gelen işsizlikle mücadele, işsizliğin azaltılması ya da ortadan kaldırılması zaten söz konusu olamayacaktır” diye belirtti.
BÜYÜME RAKAMLARI CEBE YANSIMIYOR
İktidarın büyüme diye ortaya attığı rakamların sokaktaki yurttaşın cebine yansımadığını söyleyen Arslan, “İktidar yetkilileri yaratılan gayrisafi yurt içi hasılaya bakarak kişi başına milli gelirin yıllık 15 bin dolara çıktığı argümanını kullanmaktadır. Buradan sizin aracılığınızla bütün insanlarımıza, hemşerilerimize, yurttaşlarımıza sormak istiyorum; Hangi 15 bin dolarlık biz gelirden söz ediyor insanlarımız? Bugün 16 milyon emeklimizin hali orta yerde. Asgari ücret meselesini gündeme taşıyorsunuz. Görüşmeler devam ediyor ama dağ fare bile doğurmayacaktır. Ortaya çıkacak oransal artışlarla bugün kayıt içerisindeki istihdamın yaklaşık yüzde 57’sini oluşturan asgari ücretle çok ciddi insanlarımızın refah ve huzurunu sağlayacak rakamların ortaya çıkmayacağını hep birlikte yaşayarak ne yazık ki göreceğiz. Böyle olunca o büyüme dedikleri oranların ve rakamların, insanlarımızın gündelik hayatına etki etmediği de hayatlarına dokunmadığı gerçeğiyle de ne yazık ki karşı karşıyayız. Bugün insanlarımız derin yoksulluk içerisinde. Çok bir önemli bir kitlede açlık sınırının altında yaşamakta” açıklamasını yaptı.
EKONOMİ İYİYSE BUNLARI NİYE YAŞIYORUZ?
Hükümetin bütçede ayırdığı rakamlarla tüm gerçeği ortaya koyduğunu belirten Arslan, “Bütçede yoksullukla mücadele programına ayrılan rakam sadece 360 milyar lirayken, yoksulluğu yaratan en büyük etkenlerden biri olan faize ayrılan ödenek 1 trilyon 950 milyar lira. Dolayısıyla hükümet ortaya koymuş olduğu bu temel bütçe tercihleriyle zaten ‘ben yoksullukla mücadele etmeyeceğim’ beyanını ortaya koymaktır. Bir soru olarak şu ortaya atılmalıdır; iktidar temsilcileri ülkede toz pembe bir tablo çizerek dezenflasyon süreci, enflasyonda gerileme, ekonomik istikrarın sağlanması yolunda ekonominin dünyadaki diğer ülkelere göre daha olumlu seyrettiğine dair ifadeleri ortaya koymaktadır. Eğer ülkemizin ekonomisi bu kadar olumlu ve iyiyse bu yaşadıklarımızın gerekçesini herhalde sormak her yurttaşımızın en temel haklarından bir tanesi. Buradan hareketle de ne yazık ki bütçe geçmiş yıllarda olduğu gibi yine ne yazık ki dar gelirli insanlarımızın, emeklilerimizin, emeklerimizin, esnafımızın, köylümüzün, çiftçimizin sorunları, yaşadığı sorunları çözmekten uzak; içinde kadınların, gençlerin, çocukların, yaşlıların huzur ve refahını sağlayacak ödeneklerin olmadığı; işsizliğin ortadan kaldırılması ya da yoksulluğun ortadan kaldırılmasını sağlayacak hiç bir unsurun yer almadığı bir bütçedir. Bu yönüyle de Cumhuriyet Halk Partisi olarak başından bu yana bu bütçenin her aşamasına itirazlarımızı ortaya koyduk” dedi.
MAALESEF 2025 YILI 2024’Ü DE ARATACAK
2025 yılının ekonomik olarak 2024’ü dahi aratacağını vurgulayan Arslan, “Üzülerek söylüyorum, bu oluşturulan bütçenin insanlarımızın refahını, huzurunu sağlayacak bir bütçe olmadığını, 22 yıl öncesinde 3Y ile ifade edilen ‘yoksulluğun, yasakların ve yolsuzlukların’ ortadan kaldırılması iddiasıyla iktidara gelip 22 yılın sonunda daha fazla yoksulluğun, daha fazla yolsuzluğun ve daha fazla yasağın ortaya çıktığı bir ülke yaratacak olan bütçeye her aşamasında her rakamıyla karşı çıkışımızı ortaya koyuyoruz. Yanılmayı da çok istiyoruz ama ne yazık ki 2024 yılını dahi aratacak bir noktaya taşınacaktır. Ücret artışlarında da başından beri tavrımız son derece nettir. Oransal olarak artışlarla insanlarımızın içinde bulunduğu sıkıntıların çözülmesi mümkün değildir” ifadelerini kullandı.
ORANSAL DEĞİL SEYYANEN ARTIŞ ŞART
Arslan açıklamasını şöyle noktaladı: “Gerek asgari ücret düzenlemesinde gerek emeklerimizle ilgili yapılacak olan düzenlemelerde oransal yüzdesel artışlar yerine seyyanen artışların yapılarak sendikaların diğer örgütlerin ortaya koymuş olduğu açlık sınırlarının üzerine çıkacak rakamların seyyanen düzenlenmesi, bunun üzerine refah paylarının eklenmesiyle ancak olanaklı olabilecektir. Aksi takdirde, ki göreceksiniz, yanılmayı çok istiyorum; bütçenin gerekçesi içerisinde konulmuştur. Geçmişte gerçekleşen enflasyon oranları ve onun üzerine refah payını içeren ücret artışları yerine Orta Vadeli Program’daki Merkez Bankası tarafından bu oranların tamamının tutmayacağı ve revize edildiği ortaya konmuştur. Hedef enflasyon üzerinden ücret artışlarını yaratarak insanlarımızın içinde yaşamış olduğu sorunların çözümü mümkün görünmemektedir.”
Kaynak : HABER MERKEZİ