Eskişehir'de kanalizasyona düşen bir yavru kedi vatandaşların ayaklanmasına ve belediye ekiplerinin 3 saatlik uğraşına neden oldu
Eskişehir'de kanalizasyona düşen bir yavru kedi vatandaşların ayaklanmasına ve belediye ekiplerinin 3 saatlik uğraşına neden oldu. Allah hepsinden razı olsun. Şimdi koronavirüs illetiyle uğraşıyoruz. Fakat atalarımız çok daha büyük bir musibetle uğraşıyordu; kara veba... Osmanlı Fetret devrine girmiş ve 'Kim Padişah olacak?' diye savaştayken, bu durumu haçlıların değerlendirememesinin nedeni bu kara vebaydı işte. Biz Türkler politik kavgaların içindeydik belki ama, Avrupalılar milyonlarca insanlarını kara vebaya teslim etmişlerdi. Bizimle uğraşacak halleri kalmamıştı. Peki kara veba bizi neden vurmadı? Bunun iki cevabı var aslında. Birincisi günümüzde olduğu gibi, geçmişte de Avrupalılara göre daha temiz olmamız. Bizde temizlik, Allah'a ibadet sayılır. Bir ikinci cevabı daha var aslında bunun; o da kediler... Evet Osmanlı'yı 14'üncü yüzyılda sokak kedileri kurtarmıştır. Engizisyon denilen terör örgütüne üye kara cübbeli bir papaz, kedilerin katlinin vacip olduğuna ilişkin bir fetva verir. Bunun üzerine elinde sopa olan bütün Avrupalılar sokaklarda kedi avına çıkar. Cennete girmek için elbette.
Tabii kedilerin ortadan kalkması, farelerin bayram etmesine neden olur. Böylece fareler insanlık tarihinin en büyük pandemisine neden olur. Oysa ki biz Türkler geçmişte de hayvanları sevdiğimiz için, bu illetten korunuruz. Şimdi kara vebanın yanında 'Solda sıfır' kalan bir illetle uğraşıyoruz. Elimizde de 'Bilim' denilen bir müttefik var. Ancak her şey de bilim değil sanırım. Bir tarafta kara cübbeli bir terörist papaz... Bizde de var buna benzer tipler; yok cübbeliymiş, yok redingotluymuş... 15 Temmuz'u hatırlamanız bile yeter. Dini korku- terör ve cezalandırma olarak görenler. İşte onlar 15 Temmuz'da olduğu gibi veya 14'üncü yüzyılda olduğu gibi beladan başka bir şey getirmiyorlar. Bir de dini 'Sevgi' olarak görenler var. Biz Türkler gibi mesela... Bizler belediye otobüsü 3 saat gecikse yetkilileri aramayız. Aradık mı da belediye yetkilileri "Birazdan gelir" diye telefonu suratımıza kapatır. Ancak rögar kapağına sıkışan bir kedi oldu mu dünyayı ayağa kaldırırız. O yetkililer de "Kedidir alt tarafı" diye düşünmeden sirenleri açar, Hızır gibi yetişirler. Şimdi "Neden Türkiye'de ölüm oranları Avrupa'ya göre daha az?" diye soruyoruz kendi kendimize. Sağlık sistemimiz iyidir, hükumet başarılıdır, bizdeki yaşlı nüfus oranı düşüktür... Bu argümanların hiçbirine itiraz etmiyorum. Ancak ve bana kalırsa bunun bilimsel olmayan ve dini bir tarafı da bulunuyor, sokak hayvanlarının bize ettiği duaların yüzü suyu hürmetine kurtuluyoruz. Cübbelinin ettiği duanın beş kuruşluk hükmü olmaz. Ama Eskişehir'de rögar kapağına sıkışan 250 gramlık bir kedi yavrusunun duası hepimizi ayakta tutuyor...
Reddi miras yapabilir miyiz?
Eskişehirspor'un eski başkanlarından Aydın Begiter ES TV ekranlarına özel açıklamalarda bulundu. Öncelikle bu röportajdan dolayı meslektaşımız ve ağbimiz Murat Dağtekin'i tebrik ederim. Eskişehirspor'un yok olmanın eşiğine geldiğine işaret eden Begiter, "Küme düştüğümüz için 100 milyon TL gelirden olduk. 45-50 futbolcu dosyası göreve gelen yönetimlere miras kaldı" ifadelerinde bulunmuş. Şimdi bu beladan kurtulmak için önümüzde iki yol var. Birincisi 'Kuzu kuzu' mirasımız olan borçları ödeyeceğiz. İkinci yol ise 'Reddi Miras' yapacağız, böylece paralar cebimizde kalacak. Fakat bu ikinci yolu seçmek için de Eskişehirspor Kulübünün kapatılması gerekiyor. Bazen Eskişehirspor'un gırtlağına çöken Pinto gibi futbolcuları gördükçe, "Kapatalım kulübü de, 5 kuruş para alamasın bu akbabalar" diyorum kendi kendime. Ancak ve elbette ki bu yol kabul edilebilir değil. Fakat gün geçtikçe daha çok kişi "Kapatalım kulübü, yenisini kuralım" demeye başlıyor. Ya "Mesut yedi, Halil yedi; biz mi ödeyeceğiz?" mantığını silip atacağız, ya da 'Reddi Miras' seçeneğini biraz daha fazla düşüneceğiz...