Sanki rüyadaydık! Kemal Hoca, olması gereken basını ve basının önemini çok güzel anlattı.
Nisan ayında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörü olan Prof. Dr. Kemal Şenocak’ın düzenlediği basın toplantısına katıldım. Bir süre önce kendisini ziyaret etmiştik. Yazımın başlığı “Kemal Hoca nefes aldırdı” şeklindeydi. Duymaya bile hasret kaldığımız ‘kavramları’ ifade etmesi nedeniyle böyle bir başlık, o yönde bir yazı yazmıştım.
Bunu biraz ‘abartılı’ bulan meslektaşlarım dünkü buluşmada ‘ne demek’ istediğimi anladı.
Kemal Hoca, konuşmasına basının önemini anlatarak başladı. Uzun süredir hırpalanan, aşağılanan mesleğimiz hakkında söyledikleri duygulanmamıza neden oldu. Burada izninizle ‘biraz şımararak’ Hoca’nın dediklerini aynen aktarmak istiyorum:
“Demokratik toplumlar bugün ulaştığı çizgiyi farklı düşüncelerin özgürce tartışılmasına ve bu tartışma sonrasında oluşan konsensüse borçludur. Basın çağdaş toplum, demokratik toplum, özgürlükçü toplumun ayrılmaz bir parçasıdır. Basın toplumun gelişmesinde büyük rolü olan demokratik bir kurumdur.
Demokratik toplumlarda basının haber verme görevinin yanı sıra toplumu eğitme görevi ve demokratik kurumları eleştirmek görevi de bulunmaktadır. Basının haber vermenin yanı sıra eleştiri hak ve görevi de vardır. Çünkü demokratik toplumlarda bir kurumun kendisinden beklenen fonksiyonu icra edebilmesi için onun etkili bir denetimi şarttır.
Bu etkili denetimi sağlayan araçlardan en önemlisi de basındır, basın da bu hak ve görevini eleştiri yönüyle kullanır. Basın toplumun ve sağduyunun nabzıdır. Toplumun ayrılmaz bir parçasıdır. Ondan soyutlanamaz bir parçadır. Basın, toplumun demokratik yaşama katılımının da bir aracıdır. Bu açıdan biz basına önem vermekteyiz. Çünkü biz de bir kurumuz. Bu kurumun gelişmesinde en büyük etkiyi, en büyük yardımı sağlayan araçlardan biri de basındır.”
İnanılır gibi değil...
Sanki rüyadaydık! Kemal Hoca, olması gereken basını ve basının önemini çok güzel anlattı.
Hoca’nın sözleri ‘yorgun kalemlerimize’ ilaç gibi geldi...
Hoca bu kadarla kalmadı, şaşırtmaya devam etti...
Prof. Dr. Şenocak, tek adamların her köşe başını tuttuğu günümüzde “Biz bir ekibiz. Sadece ben yokum” dedi. Yine “herkesin her şeyi bildiği” bir zamanda “Ben bir sosyal bilimciyim. Sağlık bilimlerinin özelliklerini onlar kadar iyi bilemem. Yardımcılarımı ona göre seçtim” diyecek kadar özgüveni yüksekti. Yıllar sonra birinin ‘bilemem, bilmiyorum’ dediğini duyduk. Hoca’nın “Rektörlük makamı sadece yetki makamı değildir. Aynı zamanda görev ve sorumluluk makamıdır. Bunun bilinciyle hareket ediyoruz” sözleri de mesaj yüklüydü.
Şuna ne demeli...
Herkesin kendini 'seçilmiş kişi’ ilan ettiği bir devirde “Rektör, eşitler arası birincidir. Hepimiz akademisyeniz. Hepimiz eşitiz. Onun bilincindeyiz. Hiçbir kaprisimiz yok. Hocalarımızın ayaklarına da gideriz” dedi. Devam ediyoruz...
Yine yıllar yıllar sonra önemli bir makamda oturan birinin “Etik davranış ilkelerini belirledik. Sadece akademik personeli değil idari personeli de kapsıyor” dediğini duyduk. Hoca, nasıl bir gençlik ve eğitim sistemi istediğini ise “İki kere ikinin dört ettiğinin bile sorgulanmasını istiyoruz” diyerek anlattı. Bugün kaç yönetici çıkıp gazetecilere “Bizi denetleyin, gerektiği zaman eleştirin. Eleştiri olursa kendimize çeki düzen veririz. Yanlış yapabiliriz, insan doğası hata yapabiliriz. Eleştirirseniz bu hatalardan kurtulup üniversitemizi daha bir yere getirebiliriz” diyebilir? Kemal Hoca, dedi...
Nasıl bir kampüs istiyor? Bunu da şu sözlerle açıkladı: “24 saat yaşayan bir kampüs haline getirmeye çalışacağız. Eskişehir ile uyumlu bir kampüs haline getireceğiz. Zaten duvarları yıktık.” Kimsenin kimseye bi şey danışmadığı toplumda bir Rektör “Akıl akıldan üstündür, biz her şeyi düşünemeyiz. Basının ve halkın desteğini, tavsiyelerini bekliyoruz” diyordu. Hoca, “Amacımız Eskişehir Osmangazi Üniversitesini, dünya üniversitesi haline getirmek. Dünyanın her yeriyle, her kesimiyle iletişim kurabilen bir üniversite haline getirmek” diyerek hedefini açıkladı. Önceki yönetimlere katkıları için teşekkür etmesi de güzel bir davranıştı. Yine “Çalışanı sırtımda taşırım”, “Siz daha iyi bilirsiniz” ve “Hatayı kendimizde aramalıyız. Önce kendimize iğneyi, sonra başkasına çuvaldızı batırmalıyız” cümleleri de farkını ortaya koyuyordu. Son olarak Hoca’nın konuşmasında geçen bazı ‘zihin açan ve moral veren,’ sözcükleri sizlere aktarmak istiyorum:
“Kalite, Nobel, Dünya, hedef, hayal, rüya, gelecek, bilgi, çağdaş toplum, demokratik toplum, özgürlükçü toplum, eleştiri, etkili denetim, farklı düşünceler, özgürce tartışma, demokratik yaşama katılım, hukuk kuralları, kurumsallaşma, etik, akademik özgürlük, akademik dürüstlük, yeterlilik ve liyakat, tarafsızlık, sorumluluk, hesap verilebilirlik, şeffaflık, ayrımcılık yapmama, başkalarına saygı, temel insan hakları, doğaya, çevreye ve sanata saygı, kültür ekonomisi, ihracat, Güney Asya, Güney Amerika, Rusya, Çin, Güney Kore, Endonezyaca, dijital üniversite, toplumu aydınlatmak.”
Toplantılarda normalde konuşma, sunum sürerken telefonu karıştırırım. İşte sosyal medya, vatsap falan... Kemal Şenocak konuşurken bir saat telefona bakamadım. Öyle güzel ve gerçek konuşuyordu ki, sanal âlemi unutturdu.