Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Şafak Ertan Çomaklı’nın oldukça önemli bir basın açıklaması vardı…
FETÖ'nün kamuya yeniden sızmak için "
tavşan aday" taktiğini kullandığını anlatan Çomaklı, örgütün yine sessizce uzun vadede devlete hakim olabilme politikasını izlemeye çalıştığını ifade etti.
Katılmamak mümkün değil! Tespitlerin hepsi doğru…
Bu olayın bir yönü…
Bir de başka yönü var!
FETÖ elemanları devletten tam olarak temizlendi mi?
Her gün yapılar operasyonlara bakarsak temizlenmedi. Bir çok devlet kurumunda FETÖ’cüler bulunuyor…
“Kripto olanlar” da cabası…
Peki bu kripto FETÖ’cüler nasıl bulunabilir?
Mesela akademilerde bulunan FETÖ’cüler, nasıl tespit edilebilir!
Rektör Çomaklı’nın teorisinin benzerini kullanabiliriz.
-
Tavşan avı, teorisiyle!
Tavşanı avlamanın çeşitli yöntemleri vardır. Usta avcılar, tavşanın gelip geçtiği saklandığı yerleri bilir!
Tavşanın yatak ve oynak yerlerini bilen avcılar tavşan avında başarılı olur! Bilmezse sabahtan akşama kadar avare avare kırlarda bayırlarda dolaşırsın!
Akademilerimizde bir çok akademik Ünvar var. Doçentler, Profesörler!
İşte bu hocalarımız, akademik ünvanlarını alırken hazırlaması gereken tezler var.
Jüri bu tezleri onaylıyor ve akademisyen Doçent veya profesör oluyor…
İşte burada bir iz bulmak mümkün!
Açın akademisyenlerin tezlerine bakın! Jüri üyeleri kimler? Kaç tanesi FETÖ’den tutuklanmış,
kaç tanesi yurt dışına kaçmış. Kaç tanesi atılmış!
Jürinin hepsi FETÖ’cü ama onun profesör yaptığını akademisyenler
FETÖ’cü değil öyle mi?
Tezleri inceleyin! İntihal var mı? Gerçekten yeterli mi?
Profesörlüğünde FETÖ’cülerin imzası olanlar akademilerde idari göreve gelince ilk olarak ne yaptılar biliyor musunuz?
Kendisine engel gördükleri kişileri bir şekilde akademiden, yönetim görevlerinden uzaklaştırdılar!
İşin özeti…
Hırsız içerde olunca, kapı kilit tutmaz!
Avcı yoksa tavşan ürer!
İçerde tavşan kaynıyor, siz diyorsunuz ki tavşan içeri girmeye çalışıyor!
BİZİM EVİMİZ GÜVENLİ DEĞİL!
Vaziyet programında konuğumuz Mimarlar Odası Başkanı Didar Duygu Altuntaş’tı…
Şehirdeki yapı stoğunu, estetiği ve depremi kendisine sorduk!
Kendisine şu soruyu yönelttik…
-
Eskişehir’de 7 şiddetinde bir deprem olsa ne olacağına ilişkin bir tahmininiz var mı?
Yanıt dikkat çekiciydi:
-Benim yok. Yani şöyle ki, mevcut yapı durumunu bilmiyoruz. Ben mimarım, bu işin içindeyim.
İşin de aslında mevzuat kısmını biliyorum. Benim evim bile şu an uygun değil.
…/…
Deprem mevzuatı sürekli değişiyor. Bu mevzuat değiştikçe, evlerimizde depreme uygun ev olmaktan çıkabiliyor!
Mimarlar Odası Başkanı Didar Duygu Altuntaş, anlatmaya devam ediyor:
-İki Eylül Caddesi’nde tam evim. 8 katlı bir binanın 7. Katındayım. 20 yıllıktır sanıyorum.
Betonarme yapılarda deprem risklerinin belirlenmesi diye bir ders aldım yüksek lisansta. Bu ders kapsamında kendi evimi inceledim. Dedim ki, aman Tanrım bizim evimiz güvenli değil. Çünkü kirişleri bile bağlanmamış. Düşünebiliyor musunuz?
Ben zaten 8-9 yıllık bir mimar olarak bu dersi aldıktan sonra mevcut yapımın aslında uygun olmadığını gördüm.
KIZILAY SORUSU!
Gazeteci Fatih Altaylı, köşesinde Kızılay başkanına şu soruyu sordu:
-Diyelim ki, bir işadamı Kızılay’a geldi ve ‘Size 10 milyon dolar şartlı bağış yapacağım. Şartım şu. Parayı ÇYDD’ye veya Aziz Nesin Vakfı’na aktaracaksınız’ dedi. Sayın başkan, böyle
bir bağışı alır mısınız, ÇYDD’ye aktarır mısınız?
…/…
Bu soruya yanıt gelir mi bilmiyorum…
Ama bildiğim şu…
Artık “Vergiden kaçınma kapısını” hep birlikte açmış bulunuyoruz!
TERBİYE!
Biri, İbn Haldun’a sordu:
-Çocuklarımızı nasıl terbiye edelim?
İbn Haldun Dedi ki:
-
Çocuklarınızı terbiye etmeye çalışmayın. Zira zaten size benzeyeceklerdir.
Kendinizi terbiye edin yeter!
GÜNÜN SÖZÜ!
Çünkü insanlar, kötü şeyleri unutup iyi şeyleri hatırlamak isterler. Böylesi daha zahmetsizdir.
GÜNÜN KARİKATÜRÜ