Prof.Dr. Alper Çabuk

Zaman azalıyor... Zaman harekete geçme zamanı...

Zira her ne kadar zaman azalıyor olsa da, harekete geçmek için geç değil.

17 Aralık 2018 09:24
A
a
Sütiş Eskişehir
Geçen haftaki yazımda Polonya’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı’nın 24üncüsü açılışında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres’in yaptığı “İklim değişikliğiyle başımız büyük belada! sözleriyle başladığı konuşmasında, iklim değişikliğinin yarattığı tehdidin boyutunu ve hızla harekete geçilmesinin önemini vurgulayarak, eylemlerin hızlandırılması çağrısında bulunduğunu ve Guterres’in, iklim değişikliğinin çok hızlı ilerlediğini, birçok kişi, bölge ve hatta ülke için bir ölüm kalım meselesi haline geldiğini belirtirken, geri dönüşü olmayacak noktaya doğru giden bu sorun için yeterince hızlı hareket edilmediğini belirttiğini” yazmış ve lafı sözü bırakıp, harekete geçmemiz gerektiğini vurgulamıştım... Zira her ne kadar zaman azalıyor olsa da, harekete geçmek için geç değil. Dünyanın farklı bölgelerinde küresel iklim değişikliklerini önlemek için ortaya çıkan hareketler bunu gösterir nitelikte. İşte geçen hafta ülkemizde de, küresel iklim değişiklikleriyle mücadele açısından önem taşıyan iki gelişme oldu.

Bunlardan birincisi çok uzun zamandır gündemde olan ve ülkemiz açısından son derece kritik misyonlar üstlenecek “Türkiye Uzay Ajansı” kuruldu. Çok uzun zamandır dile getirdiğim gibi kendi uzayına hakim olamayan bir millet tam bağımsız değildir. Bu anlamda ülkemiz geçtiğimiz yıllarda çok önemli hamleler yaptı. Ülkemizin yanlış bilmiyorsam şu anda aktif üç milli haberleşme, üç milli gözlem uydusu bulunmaktadır. Haberleşme uyduları Türksat 3A, Türksat 4A, Türksat 4B, gözlem uyduları ise Göktürk 1, Göktürk 2 ve Rasat uydularıdır. Neden bir ülkenin tam bağımsızlığıyla ilgilidir bu uydular, çünkü bu uydular yardımıyla dünyayla haberleşiyoruz ve iletişim kuruyoruz, ayrıca yine bu uydular yardımıyla bizi tehdit eden her türlü şeyi takip edebiliyoruz. Yani bu uydular bizim gözümüz, dilimiz, kulağımız görevini görüyor. Eğer bu teknolojiler konusunda hizmet veren değil, başka ülkelerden hizmet alan konumda olursanız, sizin zor durumlarınızda bu teknolojilerden yararlanma imkanınız, bu hizmeti aldığınız ülkenin elinde olacaktır. Eğer bu ülkeyle bir çıkar çatışması yaşarsanız, hizmeti aldığınız ülke, size haberleşme ve gözlem imkanlarından mahrum bırakabilecektir. Ama benim burada bahsetmek istediğim bununla sınırlı değil. Geçen hafta kurulan ajans sayesinde artık uzay alanındaki çalışmalarımız milli bir ajans tarafından koordine edileceği gibi, bu ajans sayesinde küresel iklim değişiklikleri, çarpık kentleşme, çevre koruma, tarımsal verimliliğin artırılması için hassas tarım uygulamaları, yüzey sularının ve kirliğin izlenmesi, afet yönetimi vb.alanlardaki çalışmalar çok daha etkin ve yerli kaynaklarla yapılabilecek. Ajansın kurulmasıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi h bendine göre, Ajans bahsettiğim kapsamda;

“Uzay ve havacılık bilimi ve teknolojilerinin; ülke kalkınması, milli güvenliğin sağlanması, kamu sağlığının ve çevrenin korunması, doğal kaynakların ve tarımsal verimliliğin tespit edilmesi, doğal afetlerin erken tespitinin yapılması ve doğal afetlerden kaynaklanan hasarların azaltılması, milletlerarası andlaşmalar ve yükümlülüklerin takibine yönelik kullanılması amacıyla yapılacak çalışmalarda ilgili kurumlar ile koordinasyonu sağlamak” görevlerini yerine getirecek. Benim de akademik olarak uzmanlık alanım olan coğrafi bilgi teknolojileri açısından önem taşıyan bu kritik görevin kapsamında yapılacak çalışmaların, aslında bir hekimin bir hastalık için yaptığı tanı koyma ya da önleyici hekimlik maksadıyla yaptığı faaliyetlerden çok farkı yok. Sadece sağlığına kavuşturulması gereken ya da sağlıklı yaşaması hedeflenen bir insan değil, yaşadığımız yer. Bu bakımdan küresel iklim değişikliklerinin ortaya çıkardığı sorunların azaltılması ya da önlenmesi anlamında bu, çok önemli bir dönüm noktası diyebilirim.

Geçen hafta ülkemizde küresel iklim değişiklikleri açısından önem taşıyan bir başka önemli gelişme, İkinci 100 Günlük Programda yer alan bazı hedeflerdi. Bu hedefler arasında yer alan Sıfır Atık Projesi’nin uygulamaya geçtiği kamu kurumu sayısının 13 bine çıkarılması, Karadeniz Bölgesi İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı hazırlıkları kapsamında bölgesel uyum platformu oluşturulması ve risk analizinin yapılması ile 40,8 km bisiklet yolu, 3,5 km yeşil yürüyüş yolu, çevre dostu sokak ve 12.000 m2 gürültü bariyeri yapılması, akıllı kentlerin altyapısını oluşturmak üzere, “2019-2022 Ulusal Akıllı Kent Stratejisi ve Eylem Planının” tamamlanması ve izlenmesi, akıllı çevre denetimleri ve “Atığım Geri Dönüşüyor” çalışmasının başlatılmasıgibi hedefler, doğrudan küresel iklim değişiklikleriyle mücadele anlamında değer taşıyan hedefler. Ayrıca yine İkinci 100 Günlük Programda güneş enerjisi alanında da iki hedef yer alıyor. Bu iki hedef, yenilebilir enerji kullanımının yaygınlaşması ve böylece küresel iklim değişikliklerine yol açacak karbon emisyonlarının azaltılması açısından değer taşıyor. Bu iki hedefe göre, gelecek 100 gün içinde Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından Fotovoltaik Temelli Güneş Enerjisi Santral Teknolojilerinin Geliştirilmesi-MİLGES projesi kapsamında 10 MW’lık yerli fotovoltaik panel üretiminin yapılması, santral kurulumu hazırlıklarının tamamlanması hedefleniyor. Bu hedeflerin tümünün çocuklarımızın sağlıklı bir gelecekte yaşaması için çok kritik hedefler olduğunu vurgulamak istiyor, sonraki dönemlerde bu hedeflerin kapsamlarının genişlemesini ve yaygınlaşmasını temenni ediyorum.

......................

Geçen hafta içinde Eskişehir’de yer alan iki teknoloji transfer ofisinin iki harika etkinliği gerçekleştirildi. Bunlardan birincisi Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi’nin (ETTOM) gerçekleştirdiği Eskişehir Ar-Ge Ekosisteminin Paydaşları TURKCELL ile buluşuyor etkinliği, diğeri Anadolu Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi’nin (Arinkom) düzenlediği TechUP Demo Day Etkinliğiydi. Her iki etkinlik de temelde girişimcileri, yatırımcılarla buluşturmayı hedeflediği için, Eskişehir Ar-Ge ekosisteminin ve teknik altyapısının güçlenmesi ve bu altyapının Eskişehir ekonomisine ve istihdama çok daha fazla katkı sağlaması için önemli etkinliklerdi. ETTOM’un düzenleği etkinliğin bir kısmına katıldım, çok sayıda girişimcinin yanı sıra Eskişehir Teknik Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi ve Eskişehir Osmangazi Üniversitesinden tanıdığım kişilerin yürüttüğü bazı önemli projelerden benim bile haberim olmadığını fark ettim. Dolayısıyla sadece yapılandan haberdar olmam boyutuyla bile bana çok yararlı oldu bu etkinlik. Bu etkinliklerin ortaya çıkmasında katkısı olan herkesi tebrik ediyor ve bu tür etkinliklerin sayısının ve etkisinin giderek artmasını temenni ediyorum. Daha güçlü bir Eskişehir için, daha fazla tasarım, daha fazla Ar-Ge, daha fazla inovasyon temennilerimle, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

............................

Geçen haftaki yazımın altına bir okurum doğrudan mesleğimi hedef alan bir yorumda bulunmuş. Normalde bu provakatif yorumlara yanıt verip, gereksiz bir tartışmanın parçasını olmaktan yana değilim amabütün meslek camiasını hedef aldığı için yanıt vermek ihtiyacı oldu.

Değerli okurum,

Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Meslek disiplini olarak peyzaj mimarlığı 21. yüzyıl dünyasını yaşanabilir kılan aktörleri yetiştirmeyi hedefleyen ve barındıran bir meslek disiplinidir.Eğitimin ana çerçevesini dünyamızın özelliklerini analiz etmek, değerlendirmek ve olabilecek en doğru kararı vermek için gerekli bilgi becerileri kazandırmak teşkil eder ve mesleki anlamda peyzaj mimarları bu ana çerçeve kapsamında hizmet verir. Yukarıda yazımda bahsettiğim coğrafi bilgi teknolojileri kapsamındaki coğrafi bilgi sistemleri, bu çerçeve doğrultusunda 1960’lı yıllarda peyzaj mimarlığı alanından doğmuştur. Yaygınlaşması ve ticarileşmesinde Harvard Üniversitesi yetiştirdiği kişilerle efsane haline gelmiş, peyzaj mimarlığı ve planlama bölümlerine bağlı Harvard Laboratory for Computer Graphics and Spatial Analysis (1965 - 1991) etkili olmuştur. Bu laboratuvarda coğrafi bilgi teknolojileri alanında önemli ve öncü SYMAP, SYMVU, GRID, CALFORM, POLYVRT gibi yazılımlar geliştirilmiştir. Yinebu laboratuvarda 1960 yıllarda çalışmaya başlamış Jack Dangermond, bugün dünyanın ilk on yazılım firması içinde yer alan CBS alanında hizmet veren Environmental Systems Research Institute (ESRI) firmasının kurucusu ve sahibi olan bir peyzaj mimarıdır ve alanda öncü ve etkili olan onlarca kişiden sadece birisidir. Peyzaj mimarları giderek artan çevre sorunlarına karşı tıpkı bir hekim gibi iyileştirici faaliyetleri yapar ya da tıpkı önleyici hekimlik gibi bu sorunların ortaya çıkmasını önlemeye yardımcı olur. Şu anda yerküre üzerinde hala nefes alma şansı bulan pek çok canlının bu şansını sürdürebilmesi, emin olun, peyzaj mimarlarının da sayesindedir. Son olarak yazdıklarınıza kısa bir yanıt vermek gerekirse, Allah var, Allah’ın basar sıfatı da var. Yani Allah her şeyi görür, bilir ve işitir. Allah’a emanet olun.
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi