Japonların Sinop'a yapacağı nükleer santral projesinin iptal edildiği duyuruldu. Bir diğer önemli gelişme de Alpu termik santrali ihalesinin iptal edilmesiydi
Japonların Sinop'a yapacağı nükleer santral projesinin iptal edildiği duyuruldu. Bir diğer önemli gelişme de Alpu termik santrali ihalesinin iptal edilmesiydi. Bildiğiniz gibi hükumetimiz Merkez Bankası'nın bir köşeye ayırdığı 'Kefen Parası'na bile göz dikmiş durumda. Fakirlik böyle bir şey işte. Adamın belini büküyor... 60'lı yılların Türk filmlerinde zengin ailelerin başına türlü felaketler gelir, ancak fakir olan insanlar mutlu mesut yaşardı. Gerçek hayat böyle değil tabii ki. Fakirliğin mutluluk getirmesi yalnızca eski Türk filmlerinde oluyor. Tabii istisnaları da var. Mesela Alpu Termik Santral İhalesi için katılımcı bulunmadığını sevinerek öğrendik. Bu suretle Eskişehir halkı kesin ve tartışmasız bir zafer kazanmış oldu. Elbette bu kutlu zaferde arslan payı Eskişehirlilerin. Ancak yaşanan ekonomik krizin de Alpu Termik Santral ihalesinin iptalinde rol oynadığını görüyoruz. Eskiden böylesine 'ballı' ihaleler olduğu vakit, yandaş işadamları birbirini iterek ihaleye girerdi. Şimdi Türkiye'nin geleceğini bilemedikleri için, onların da ihalelerden kaçtığını görüyoruz. Muhtemelen 17 senedir kazandıkları paracıklarını yurt dışındaki 'offshore' hesaplara aktarmakla meşguldürler... Her heyse. Ceyman Adaları'nın ekonomisini sonra değerlendiririz... Muhtemelen Hükumetimiz Türkiye'de şartlar düzelinde, Alpu Termik Santral ihalesini yeniden gündeme alacaktır. Ancak endişe etmeyin. Bu gidişle ülke ekonomisi 2 – 3 yıldan önce toparlanmaz. Bu da, bir kaç yıl boyunca temiz hava soluyacağımızı, verimli topraklarımızda tarım ve hayvancılık yapmaya devam edeceğimizi gösterir. Galiba hemşerimiz Fahrettin Cüreklibatur haklıymış. Ne diyordu Cüneyt Arkın, "Nayır! N'olamaz!.. Bir zamanlar fakir ama onurlu bir delikanlı vardı. N'atırladın mı onu Nalan? N'atırladın mı?.." Ülkedeki ekonomik krizin Eskişehir Halkına zafer kazandıracağını 40 yıl düşünsem aklıma getirmezdim. Sonuç olarak zafer İstanbul boğazında oturup viskisini yudumlayan işadamlarının değil, fakir ama onurlu delikanlının zaferi oldu. Zafer, Eskişehirlilerin oldu. Kutlu olsun!..
Sırada Porsuk mücadelesi var
Kütahya Gedizliler Yardımlaşma Derneği'nin çağrısı neticesinde pek çok sivil toplum kuruluşu bir araya geldi. Murat Dağı'nda kurulması planlanan altın madenine karşı bir araya gelen üç kentin STK'larının önünde zorlu bir süreç olduğunu düşünüyorum. Eskişehir Halkı Alpu'ya kurulması planlanan termik santrali engelleyerek büyük bir başarı elde etti. Şimdi Porsuk'un kirlenmesinin önüne geçmek için yeni bir mücadelenin içine girdik. Öncelikle Kütahya'daki AK Parti İl Başkanlığı ve CHP İl Başkanlığı'nı tebrik ederim. Birbirine rakip olan bu iki partinin kurmayları, halkın sorunu karşısında aynı noktada buluşmayı başarmış. Kütahya ve Uşak arasında bulunan Murat Dağı, çok önemli su kaynaklarının doğduğu yer. Gediz Nehri'nden tutun, Banaz ve Porsuk çaylarına kadar pek çok su kaynağı Murat Dağı'nda doğuyor. Bölgede kurulması planlanan ve siyanürle altını ayrıştıran bir maden işletmesi, çok geniş bir alanı tehdit ediyor. Ben iyimserim; Murat Dağı mücadelesinin de başarıyla sonuçlanacağına inanıyorum.
MHP ve İYİ Parti'ye ne demeli?
23 Haziran seçimlerini CHP ve AK Parti açısından defalarca değerlendirdik. Ancak seçimlere sadece bu iki partinin girmediğini unutuyoruz. Saadet Partisi ve Vatan Partisi de seçimlerden bazı dersler çıkartmalı. Üstelik "AK Parti kaybetti" derken aslında yalnızca AK Parti'yi değil, müttefiki MHP'yi de kast ediyoruz. Aynı şekilde İYİ Parti'yi de kazananlar arasında değerlendirmeliyiz. Tabii bir de HDP var. Hemen hemen herkesin ortak olduğu fikir, 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye'nin yeni bir döneme girdiği... HDP hariç hemen her partiden oy alma potansiyeli bulunan MHP'de işlerin iyi gittiğini söyleyemeyiz. MHP'nin en büyük sorunu seçmeninin mesafeli davrandığı AK Parti ile yapılan ittifak. Şimdiye kadar MHP seçmeni – içine sinmese de – AK Parti'ye oy verdi. Ancak 23 Haziran seçimleri bunun böyle devam etmeyeceğini gösteriyor. MHP'nin unutmaması gereken husus, Demokles'in Kılıcı gibi tepelerinde sallanan İYİ Parti'nin varlığı. İYİ Parti 23 Haziran seçimlerinde bütün gücüyle müttefiklerinin kazanmasını sağlayarak, seçmenlerinin takdirini kazandı. Ancak 31 Mart seçimlerinde İYİ'ler kaybeden taraftılar. Türkiye genelinde sadece 7 ilçe belediyesini kazanan İYİ Parti, eğer 'Küçük MHP' olmanın ötesinde bir vizyon sergileyemezse sıkıntı yaşar. Akşener ve ülküdaşlarının merkez sağ seçmeni de kapsaması gerekiyor ki, Türkiye'nin alternatif partisi olmayı başarsınlar. Terör örgütüyle arasına mesafe koyamayan HDP'nin yapması gereken çok şey var. Son olarak terörist Öcalan Kardeşlerin çıkışlarına muhalefet yaptılar. Fakat bunu yaparken de net bir tutum sergileyemediler. 'Ne şiş yansın, ne kabap' mantığında hareket ettiler. HDP'nin Türkiye'nin partisi olması çok zor görülüyor. Baştan aşağı zihniyet değiştirmezlerse, 'Güneydoğu Anadolu' partisi olmanın ötesine geçemezler. Saadet ve Vatan Partilerine gelince. Bu iki partiye "Neden seçimlere girdin?" diye bir eleştiri getirilmesini anlayamıyorum. Partiler eğer seçimlere girmezlerse, bunun nedenini hem kamuoyuna hem de kendi seçmenlerine açıklamak zorundadır. Bir parti seçime girdi diye açıklama yapmak zorunda değildir. Seçimlere girmek, zaten partilerin asli görevidir...