Sadi Seda yazdı
Liglerin başlamasına 10 gün kala Eskişehirspor Kulübü Başkanı Sinan Özeçoğlu, Sergen Yalçın’ı takımın başına getirdi…
Sergen Yalçın’ın Siyah-Kırmızılı takımı çalıştırmaya yeterli diploması olmamasına rağmen 5 hafta takımın başında kaldı…
Sergen Hoca geldiğinde hepimiz şunu söylemiştik:
“Sergen iyi hoca ama istikrar yok. Eğer takım 5-6 hafta içerisinde istenilen sonuçları alamazsa çeker gider. Bugüne kadar hiçbir takımı sezon sonuna kadar çalıştırmışlığı yok”.
Haklı çıktık…
5 hafta sonra Sergen Hoca,”buraya kadar” diyerek istifa etti…
İstifası isabetil de oldu…
En azından yüksek maliyetinden kurtulduk.
***
Ben ligler başlamadan önce takımın başına Eskişehirli bir hocanın gelmesi taraftarı idim…
Bu sezon feda sezonuydu…
Kulübün 160 Milyon TL borcu var…
Mali disiplini bozuk olduğundan ve geçmiş sezonlarda forma giyen, alacakları ödenmeyen futbolcuların kimisi Eskişehirspor Kulübünü Futbol Federasyonuna kimisi ise FIFA’ya şikayet etmişlerdi…
Bu yüzden iki dönem transfer yasağı gelmişti…
Ve Eskişehirspor transfer yapamadan eldeki mevcut futbolcularla sezona başladı…
Aslına bakarsanız kadro çokta zayıf sayılmaz…
Bugün ilk 11’de sahaya çıkan futbolcuların 7-8’i geçen sezon şampiyonluğa oynayan kadroda yer alıyordu…
Bu futbolculara ağabeylik yapacak, onlara moral verecek, motivasyonlarını yükseltecek bir hoca, bir ağabey gerekiyordu…
Bu ağabey Sergen Yalçın değildi…
Zaten o da bunun farkına vardı ve bahaneler öne sürerek istifa etti…
Ben istifasına sevindim…
Kalmış olsaydı siyah-kırmızılı takıma vereceği çok fazla katkı olamazdı…
Yukarıda da yazdım…
Bu sezon fedakarlık sezonu…
Para veren ve yardım eden yok…
Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt ucundan bucağından yardım ediyor…
Büyükşehir’den “TIK” yok…
Esas katkı vermesi gereken Büyükşehir Belediyesi…
Diğer illere baktığımızda Büyükşehir Belediyeleri, kendi profesyonel futbol takımlarına çok ciddi yardımlar yapıyor…
Yaptıkları yardımlar 300-500 bin değil…
Dolaylı olarak 15-20 Milyon, hatta 30 Milyon…
***
Sergen Yalçın’ın istifası ile geçtiğimiz hafta Gazişehir Gaziantepspor ile yaptığı karşılaşmada takımın başında tek yetkili Hüsamettin Türkkan çıktı…
Hüsamettin Hoca, bu karşılaşmaya siyah-kırmızılı takımı öylesine güzel motive etmiş ki, sezonun göze hoş gelen, gelecek için ümitlendiren futbol gördük…
Galibiyeti kaçıran tarafta Eskişehirspor oldu…
Sergen’den boşalan teknik patronluğa dün TFF 1. Ligini çok iyi tanıyan, geçen sezon çalıştırdığı Giresunspor’a play-off oynatan Yücel İldiz getirildi…
İsabetli bir isim…
Sergen’den daha faydalı olacağına inanıyorum…
Ancak Yücel Hoca’nın yanına mutlaka bir Eskişehirli yardımcı verilmeli…
Bu da Cengiz Seçsev olabilir…
Yücel Hoca ve Cengiz Seçsev el ele Eskişehirspor’u bu sezon ligde tutar…
Hatta Başkan Sinan Özeçoğlu, bu ikiliye önümüzdeki sezonda görev verirse, bu sezon sıkıntılarını atlatan Eskişehirspor’u gelecek sezon şampiyonluğa taşırlar…
***
Hoş geldiniz Yücel Hocam…
Başkan sizi inandığı için getirdi...
Kulübün içerisinde bulunduğu sıkıntıları bilerek geldiniz.
Başarılar ve kolay gelsin…
*-******
4 MAHALLELİ KASABA
Küçük bir kasabanın dört ayrı mahallesi varmış. Birinci mahallede Evet ama'lar yaşıyormuş. Evet ama'lar ne yapılması gerektiğini bildiklerini düşünürlermiş. Yapma zamanı geldiğinde ise "evet, ama" diye cevap verirlermiş. Cevapları hep yanlış olurmuş. Suçu başkalarına atmakta da ustaymışlar.
İkinci mahallede Yapıcam’lar yaşarmış. Ne yapacaklarını bilirlermiş. Kendilerini yapacakları şeye adım adım hazırlarlarmış, ama yapacakları sırada şanslarını kaçırdıklarının farkına varırlarmış. Bu mahallede insanların dizleri dövülmekten yara bere içindeymiş. Yaşamı ertelememek için verdikleri kararı bile ertelerlermiş.
Üçüncü mahallede yaşayan “Keşkeciler” in, hayatı algılama güçleri mükemmelmiş. Neyin yapılması gerektiğini daima en isabetli şekilde bilirlermiş ama her şey olup bittikten sonra. Keşkeciler’in de başları kanarmış hep, duvarlara vurmaktan!
Kasabanın en yeşil bölgesinde, en güzel evlerin olduğu mahallede ise “İyi ki yaptımlar” otururmuş. Keşkeci'ler bu mahallede yürüyüşe çıkar, etrafa hayranlıkla bakarlarmış.
Yapıcam'lar Keşkeci'lerle birlikte bu mahallede yürüyüşe çıkmak ister ama bir türlü fırsat bulamazlarmış.
Evet ama'lar ise mahallenin güzelliğini görmek yerine, ağaçların gölgelerinin yeterince geniş olmadığından, güneşin daha erken saatte doğması gerektiğinden şikayet ederlermiş.
İyiki yaptım mahallesindeki insanların kusuru da, beyinlerinde mazeret üretme merkezlerinin olmayışıymış!