Eskişehirspor yönetimi, Trabzonspor'dan muvafakat istedi.
Eskişehirspor yönetimi, Trabzonspor'dan muvafakat istedi. Bilindiği gibi Erkan Zengin transferinden kaynaklanan 400 bin Avro'luk borcumuz var. Bu günkü kurdan hesaplarsak yaklaşık 6 milyon lira para. Az değil elbette. Trabzonspor yönetimi de – doğal olarak – hakkı olan parasını istiyor. Ancak Eskişehirspor'un durumu ortada. Bu parayı ödeme imkanımız bulunmuyor. Biz Anadolu kulübüyüz; bizim arkamızda millet açlıktan kırılırken devletten Amerikan Dolarıyla ihaleler alan arsız müteahhitler yok. Bizim arkamızda Merkez Hakem Kurulu da yok, Katar sermayesi de yok... Eskişehirspor transfer tahtasını açtırmazsa, 3'üncü lige düşebilir. Bütün alacaklılar bunun farkındalar ve Eskişehirspor'a muvafakat vererek kulübün ayakta kalmasını sağlıyorlar. Trabzonspor hariç. Son olarak "Alacakların bâki kalması koşuluyla" imza isteyen Eskişehirspor'a, Karadeniz ekibi tarafından 'Red' cevabı geldi. Şimdi Eskişehirspor yönetiminin ne kadar iyi niyetli ve başarılı olduğunu biliyoruz. Ancak "Belki îmâna gelmişlerdir" diye düşünerek Trabzonspor'dan muvafakat istenmesi çok yanlış bir karardı. Trabzonspor'u yöneten şahısların kim oldukları ortada. Bu yöneticilerin kişilikleri ve evvelden konuyla ilgili verdikleri demeçler de ortada. Trabzonspor'un derdi 400 bin Avro parayı almak filan değil, zor durumdaki bir kulübe, "Benim param var arslanım; ben zenginim. Seni gidi pis fakir seni..." diye caka satabilmek. Karşımızdakilerin kişiliği tam olarak bu... Maalesef bu imkanı Trabzonlulara kendi elimizle verdik. Şimdi çıkıp da, "Ama Mustafa'nın hakkını koruyoruz" edebiyatı yapmasınlar. Eğer ki Eskişehirspor vaktiyle şike yaptıysa, bunu Fenerbahçe'nin lehine yaptığı iddia ediliyor. O zaman siz nasıl oluyor da Fenerbahçe'nin başkanıyla hatıra fotoğrafları çektiriyorsunuz? Yoksa fotoğraflar çektirmediniz mi? Bu da mı montaj?.. Trabzonlu yöneticileri susturmanın iki yolu var. Bir; parasını bastırırsın mesele kapanır. İki; Sayın Cumhurbaşkanımız bir telefon açar ve "O imzayı derhal atacaksın Ahmet!.." der ve daha telefon kapanmadan muvafakat imzası korkudan tir tir titreyen ellerle atılır... Netice itibarıyla bunların ikisinin de olma ihtimali gözükmüyor. Keşke Eskişehirspor yönetimi Trabzon yönetimine böyle bir talepte bulunmasaydı. İyi niyetle de olsa, yönetimimiz bir hata yaptı. Karşımızdakilere bizi – akılları sıra – küçümseme fırsatı vermiş olduk. Maşallah çok başarılı bir yönetimimiz var; bu küçük hatayı nazar boncuğu olarak kabul edelim.
Geliyor gelmekte olan
2022'nin neler getireceğini bilmek kolay değil. Ancak öyle görünen köylerle karşı karşıyayız ki, kılavuza ihtiyacımız yok. Bu açık açık gözüken şeylerden biri de 2022'nin ekonomik olarak 2021'den de kötü geçeceği. Tabii İstanbul Boğazı'nda oturup, "Nankör bu vatandaş dediğin ayak takımı" diyen AK Müteahhitleri kast etmiyorum. Muhtemelen onlar bardağı 7 bin liralık viskilerini "Yaşşa be Reis!.." diye kaldırmaya devam edeceklerdir. Şimdi öncelikle iyi şeylerden bahsedelim; Eski Maliye Bakanı Lütfi Elvan, bütçeyi büyük oranda toparladı. İhracat verileri – Nazar değmesin – gelişiyor. Muhtemelen önümüzdeki yaz mevsiminde turistler ülkemize akın edecek ve o işten de para kazanacağız. Cari açığımız hâlen kötü olmakla birlikte azalıyor. Ayrıca bu sene yağışlar iyi gitti. Bu durum gıda fiyatlarında kısmi bir iyileşmenin olacağını gösteriyor. İyi olanlar bu kadar... Kötü olanların hepsini yazamayacağım. Çünkü böyle bir makaleyi bitirebilmek için muhtemelen 7 – 8 gazete sayfasına ihtiyacım olurdu. Tarihin en büyük borç yükü altında eziliyoruz. Yine tarihin en büyük işsizliği ile karşı karşıyayız. Yabancı sermaye diye bir şey zaten kalmadı. Yerli sermaye de kaçacak delik arıyor. Enflasyon kontrol dışına çıktı ve kurdaki dalgalanmalar, iyi giden ender şeylerden biri olan ihracatı bile tehdit ediyor. Bankaların ödeme dengeleri sıkıntıya girdi. Yurt dışından gelen likitlerin, aniden durması olası. En kötüsü ise TÜİK'inden tutun, Merkez Bankası'na kadar devletin hiçbir kurumuna piyasalarda güven kalmamış olması. Ekonominin dışında da geliyor gelmekte olan... PKK terör örgütü Fırat'ın doğusunda Amerika ve Rusyanın desteğiyle domuzlar gibi semiriyor. Ne Rusya'ya ses çıkartıyoruz, ne Amerika'ya. Ülkede 6 milyon Suriyeli, sokaktan geçen Türklere kabadayılık taslıyor. Bazı ilçeler var ki Türkler azınlık duruma geçmiş. Hiç kimse bu Suriyelilerin ne zaman geri gönderileceğini söylemiyor. Afgan mültecilerin sayısı belirsiz. Memleketin sınırları dingonun ahırına dönmüş durumda. Memlekette kokain tüccarlarının cirit attığını görüyoruz. "Elimde videolar var, Birleşmiş Milletler'de gösteririm ona göre!.." diyen Rusya'yı teskin etmek için 2 senedir jelatinlerini sıyırmadığımız S – 400 alıyoruz ve bu sebepten ötürü de ambargo yiyebiliriz. Halk Bankası gibi uluslar arası davalardan bahsetmiyorum bile... Ortada güçlü ve sarsılmaz bir devlet algısı vardı, o da gitti. Gülhâne Askeri Tıp Akademisi'nden tutun, Kızılay'a, Türk Hava Kurumu'na kadar devletin bütün kurum ve kuruluşları ya kapanmış, ya kapanmaktan beter olmuş. Ülke her hâliyle uğursuz Balkan Savaşı günlerine dönmüş durumda. Dış politikada da itibarımız yerlerde. Amerikan Başkanı Türkiye'ye "Soykırımcı" diyor, İtalyan Başbakanı benim Cumhurbaşkanıma "Diktatör" diyor, doğru düzgün cevap bile veremiyoruz. Allah sonumuzu hayır etsin. Fakat sizi kandırmayacağım; 2022 ülkemiz için daha da kötü olacak...
Siz yine de kutlayın
Roma İmparatoru Jül Sezar, "Bundan böyle 1 Ocak, yılbaşı olacak" demiş ve son 2 bin senedir 1 Ocak'ı yılbaşı olarak kabul ediyoruz. Eğer ki Sezar o gün ters tarafından kalksaydı, pekâlâ 13 Mart'ı veya ne bileyim – mesela – 8 Nisan'ı filan yılbaşı olarak kutlayabilirdik. Evet; bugün 1 Ocak ve dünya güneşin etrafında tam 1 tur atmış olacak ancak bunu zaten her saniye yaşıyoruz. Yeni yılın 1 Ocak olması için bir sebep yok... Üstelik hayatımızdaki kötü şeylerin suçlusu da Rahmetli 2021 değildi. 2022 de her şeyi düzeltmeyecek; yok öyle bir şey... Öte yandan insanların bir şeyleri kutlamasının da bir ziyanı yok. Yıl başını, geçen 365 günün muhasebesini yapmak ve önümüzdeki 365 günü planlamak için kutlamak kötü bir şey değil. Bakmayın siz, "Müslüman yeni yıl kutlamaz" diyenlere. Bu adamlar Müslümanların yıl başını kutlamasına değil, herhangi bir şeyi kutlamasına karşı. Bunlar milletin, yaşama sevincinin düşmanı... Elbette takvimlerin 2022'yi göstermesi bir şey değiştirmeyecek. Ancak siz yine de yıl başını kutlayın. Bir güncük de olsa geleceğe umutla bakmanın nesi kötü olabilir ki?..