Sağlam gibi bir teknik direktörün boşalttığı koltuğu doldurmak zordu. Artı futbolcuları tek tek incelediğimizde çokta kötü değillerdi. Bugün o futbolcular yok. Keşke o futbolcular gönderilmeyip kadroda tutulup iki-üç takviye yapılsaydı bugün yaşanan sıkıntı yaşanmayabilirdi.
Mori iyi bir santrafordu. Diego sağlam bir defans ve orta saha adamıydı. Sissoko orta saha ve kanatta iyi bir futbolcu idi. Forvet arkasında Jorquera kalitesini ispatlamış bir isimdi. Geçen sezon devre arasında Beşiktaş’tan kiralanan santrafor Ömer Şişmanoğlu’nun yeniden kiralanması konusunda ‘bedeli yüksek’ gerekçesiyle vazgeçildi.
2014-2015 sezonunda küme düşme hattındaki kulüplerin kendisini toparlayamaması ve düşme tehlikesi olmayan takımların kapılmış oldukları rehavetle Eskişehirspor ligde kaldı.
Skibbe’nin Ertuğrul Sağlam’dan sonra Teknik Direktör olarak takımın başına getirilmesi yanlıştı. Bunu geçen sezon takımın teknik patronluğuna getirildiğinde de yazmıştım. Bugünde ısrarla yazıyorum. Skibbe yanlış tercihdi. Üç yıllık sözleşme yapılması da daha büyük yanlış.
Gerek Türkiye’de gerekse Almanya’da çalıştırdığı takımlara baktığımızda hangi takımda başarısı var? Başarısı olmayan Michael Skibbe’nin yerine geçen sezon devre arasında yerli bir teknik direktör getirilmiş olsaydı bugün yaşanan sıkıntılar kesinlikle yaşanmazdı.
Geçen sezon devre arasında gelen Skibbe,”Transfere gerek yok. Mevcut futbolcular yeterli” diyerek sezon sonunda nerede olacağımızın işaretini o zaman vermişti.
İyi ki Eskişehirspor yönetimi ara transferde Başakşehir’den Sezer Öztürk, Trabzonspor’dan Emre Güral, Mustafa Yumlu’yu kiralamış. Siyah-Kırmızılı takım, biraz küme düşme potasındaki rakiplerimizin yardımı, ciddi oranda da ara transferde gelen futbolcuların vermiş oldukları performansla ligde tutunabildi.
2015-2016 futbol sezonu transfer döneminde 6 yabancı futbolcu yerine Gekas’ın yanına Webo ile orta sahaya iki yerli transfer yapılabilseydi bugün yaşanan sorun yaşanmazdı. Yönetimin yapmış olduğu Avrupa’da sesi soluğu duyulmamış futbolcuların transfer edilmelerine Sikibbe neden ses çıkarmadı veya çıkaramadı?
Bir tek Gekas’ın alınması konusunda ısrarcı oldu. Her ne kadar 35 yaşında olsa da Gekas’ın kalitesi belliydi ve doğru tercih idi.
Gekas’ın sakatlandığında veya kart cezalısı olduğunda yerine oynatabileceği gol atabilecek bir futbolcu olan Webo’nun transferi için ısrarcı olamadı.
Fenerbahçe’nin gözden çıkardığı golcü Webo ile görüşen yönetim, “transfer bedeli yüksek” gerekçesiyle vazgeçmesine engel olamadı. Paraya kıyamadılar!
Alınan özellikle yabancı futbolculara bakın. Sebastian Pinto, Nassim Ben Khalıfa, Matias Adrian Defederico, Muarem Muarem, Leandro Junıo, Cedric Mongongu. Bunlardan hangisini tanıyorsunuz? Bir tek Pinto’yu. O da Bursaspor forması giydiği için. Ya diğerleri kim? Kim tavsiye etmiş? Teknik adamlardan hangisi izleyerek transferleri için olumlu rapor vermiş merak ediyorum.
Alt Yapı Sorumlusu Kamuran Yavuz mu? Yardımcısı Haldun Girginer’mi? Yoksa Skibbe’nin yardımcıları mı? Skibbe’nin kendisi mi?
Eskişehirspor Resmi İnternet Sitesine bakın. Leandro JUNIO adında bir Brezilya uyruklu futbolcu var. Bu futbolcu 7 maçta ilk 18’te bile yer almadı. Muhabir arkadaşlara,”Bu futbolcuyu tanıyan var mı?” diye sordum. Bir tek tanıyan çıkmadı. 2018 yılına kadarda sözleşmesi var.
Mustafa Denizli,”Bu Eskişehirspor süper ligde oynayamaz. PTT Birinci liginde de düşmemek için oynar” diyorsa artık gerisini siz düşünün.
7 maçta 4 puan. Skibbe’ye,”İstifayı düşünüyor musunuz?” diye sorduğumuzda,”Daha sezon başı. Zamana ihtiyacımız var” diye verdiği cevapla bence Eskişehirspor’u uçuruma sürüklediğinin farkında değil.
Pazar ve Pazartesi günü akşamı yaygın basındaki spor yorumcuları ve teknik adamlar Tv’lerde Eskişehirspor’u konuştular dakikalarca. Siyah-Kırmızılı takımın başarısızlığından dolayı üzüntü duyduklarını ifade ettiler. Transferlerin yanlış olduğunu üzerine basa basa vurguladılar.
Küme düşecek beş takım arasında Eskişehirspor’da var” demeleri sanki bana sıkılmış bir kurşun gibi ağır yaraladı.
Pazartesi günü akşamı Eskişehirspor Yönetimi tesislerde toplanmış. Takımın başarısızlığının nedenlerini ve Teknik Direktör Skibbe’nin durumu konuşmuşlar.
Başkan Mesut Hoşcan toplantı sırasında rahatsızlanıyor. Tansiyonu çıktığı için önce hastaneye kaldırılmış. Sonra da evinde istirahata çekilmiş.
Kendisine geçmiş olsun dileklerimi gönderiyorum. Ancak üzülerek yazıyorum, bu eser onun eseri! Antalyaspor deplasmanı için otobüse binen futbolcuları uğurlarken şunu söylemişti:
“Alkışlanacak takım kurduk. Sizinle gurur duyuyorum”.
Acaba Mesut Hoşcan, o gün söylediği “Alkışlanacak takım kurduk” sözünü Beşiktaş maçından sonra da tekrar edebildi mi?
Tekrar yönetim kurulu toplantısına döneyim…
Teknik Direktör Skibbe ile yardımcılarının sözleşmelerinin fesi gündeme geldiğinde, bazı yöneticiler,”Gönderelim. Bu saatten sonra kendisinden başarı beklemek doğru olmaz” demişler.
Bazıları ise, üç yıllık sözleşme yapıldığı için sözleşmesinin fesih edilmesi halinde ödenecek tazminatı gündeme getirmişler.
Bazı yöneticilerde,”Gekas başta olmak üzere hocanın arkasında duran futbolcular var. Hocayı gönderirsek futbolcularda ara transferde satışlarını isteyebilirler. Gekas giderse kim gol atacak?” diyerek endişelerini ifade etmişler.
Başkan Mesut Hoşcan rahatsızlanması sonucu toplantıyı yarım bırakması ile Skibbe’nin sözleşmesinin fesih edilip edilmeme konusu da sonuca bağlanamamış.
Yüksek sözleşme bedeli nedeniyle Skibbe’nin gönderilmesini zor olarak görüyorum. Kendisi de istifayı düşünmediğine göre sezonun ilk yarısına kadar Skibbe ile yola devam gibi gözüküyor. Devre arasında ne olur? Bekleyip göreceğiz.
*-********
“Nedim Bey gelsin çalışsın”
Geçtiğimiz günlerde AK Parti’nin Ankara’da yaşayan eski milletvekili Nedim Öztürk telefon ederek Harun Karacan’ın ikinci sıraya yazılmasının partiye canlılık getirdiğini söylediğini yazmıştım.
Yazımı okuyan en az 8 okurum telefon etti.
“Sadi Bey uzun süredir Nedim Bey’in sesi soluğu çıkmıyordu. Size telefon etmiş. Yazınızı okuyunca Nedim Bey’in hayatta olduğunu öğrenmiş olduk. Buna sevindik” dediler.
Ben de kendilerine, Nedim Bey ile zaman zaman telefonda görüşüp sohbet ettiğimizi söyledim.
Bu cevabım üzerine şunu yazmam konusunda ısrarcı oldular.
“Eğer tarafsız bir gazeteci iseniz yazarsınız. Yoksa sizde mi Nedim Bey’in şakşakçısınız mı?” dediler. Bu söze elbette gereken cevabı verdim.
“Ben kimsenin şakşakçılığını yapmadım. Yapmam da”.
“O zaman lütfen size anlattığımızı yazın” dediler.
Bende yazacağıma söz vermiştim.
İşte AK Partililerin telefonda yazılmasını ısrarla istedikleri sözler:
“Nedim Bey AK Parti sayesinde isim yaptı. AK Parti sayesinde çok arzu ettiği milletvekilliği unvanını aldı. Dönem bitti kendisi de kayboldu. Nedim Bey’i bir daha AK Parti’nin etkinliklerinde görmedik. Madem Harun Bey’in aday olmasına sevinmiş. O zaman gelsin bir hafta, on gün Eskişehir’de Harun Bey’e destek olsun. Yanında görünsün. Eğer bunu yaparsa biz kendisinin hala AK Partili olduğuna ve Harun Karacan’a dolayısıyla AK Parti’ye destek olduğuna kanaat getiririz. Uzaktan destek olmaz.”
Ben elçiyim. Elçiye zeval olmaz derler.
Nedim Bey’in AK Partiliğinden asla şüphem olamaz. AK Parti’nin sayesine milletvekili seçildiğini de unuttuğunu sanmıyorum.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...