Prof. Dr. Alper Çabuk yazdı
Geçen hafta sonu İzmir Karaburun-Çeşme-Urla Yarımadalarında yürüttüğümüz proje çalışmaları nedeniyle İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nden, İşletme Fakültesi’nden, Turizm Fakültesi’nden, Spor Bilimleri Fakültesi’nden hocalarla arazi çalışması yapmak üzere İzmir’deydik.
Arazi çalışması esnasında sohbet ettiğim bir köyün muhtarı, “Yollarımız genişledi, o güne kadar köyümüzde 12 bakkal vardı, şimdi son bir tanesi zor ayakta duruyor” dedi.
Bir cümle, ancak bu kadar iyi anlatırdı, küreselleşmeyi ve küreselleşmeye bağlı yerel ekonomiye verilen zararı.
Yolların genişlemesi sadece ulaşımı kolaylaştırmıyor, ulusal-uluslararası süpermarket-hipermarket zincirlerinin oraya ulaşmasını da kolaylaştırıyor. Sadece bakkallar değil, kasabı, manavı, ayakkabı tamircisi, oto tamircisi herkes bu durumdan etkileniyor... Küçük esnafın etkilenmesi, paralelinde yerel ekonomiye de zarar veriyor.
Aynı şey turizm için geçerli. 5 yıldızlı her şey dahil otellerin sayısının artması sadece yerel işletmeleri olumsuz etkilemiyor, hem turizmin beslendiği çevreyi tahrip ediyor, hem de turizmi kimliksizleştiriyor. Akdeniz kıyılarındaki her hangi bir ülkedeki bir 5 yıldızlı otel deneyiminin, bir diğer ülkedekinden çok da fazla farkı kalmıyor. Gelen turistler yerel lezzetleri deneyimleyemiyor, yerel özellikleri, kültürü, hatta gittikleri ülkenin dilini tanıyamıyor. Kitle turizmi, hem turizmin kaynağı olan çevreye zarar veriyor, hem de yerele zarar veriyor. Daha önce kendi işini yapan esnaf, ancak ulusal-uluslararası zincirlerde ücretli bir iş bulabiliyor, çoğu zaman sezonluk işlerde çalışmak zorunda kalıyor.
Bu turizm şekli daha yüksek gelire sahip turiste cazip gelmiyor. Bu turist, yereli, farklı çevrelerin özelliklerini deneyimleyebileceği alternatif turizm-sürdürülebilir turizm seçeneklerini tercih ediyor. Kitle turizmine yönelen turistten kişi başına 5-10 kat daha fazla gelir sağlama imkanı varken, bu gelirden yerel ekonomi büyük ölçüde olumlu etkilenecekken, turizmi yılın 12 ayına yayabilecekken, diğer taraftan çevre turizmle çok daha az zarar görecekken, biz yüzümüzü alternatif turizm yerine kitle turizmine çevirmeye, hatta bunun için turizmi sürdürebilir kılacak çevresel özellikleri tahrip etmeye devam ediyoruz. Bunu çok kişi bilmez örneğin. Bir turizm alternatifi olan yeşil turizm, 1970’li yıllarda Fransa’da kırsaldaki yerel ekonomiyi geliştirmek için ortaya atılmış bir turizm modelidir. Çevreyi korumak gayesiyle değil, kırsal kalkınmanın sağlanması amacıyla ortaya atılmıştır. Yereli besleyen, yerelden beslenen, çevreyi de koruyor, sürdürülebilir oluyor zaten...
.............................
Bu yıl kitle turizmine bağlı gelişmiş ve yüzünü sadece kitle turizmine çevirmiş turizm sektörümüz turizm gelirlerinde büyük bir düşüş bekliyor. Çaresizce destek bekliyor...
.............................
Yol deyip geçmemek lazım...
Kalıcı politikalar üretmek, turizmi sürdürebilir kılacak alternatifleri desteklemek, yol yapmak kadar, turizmin kaynağı olan çevreyi de korumak lazım...
.............................
Olağanüstü güzelliğe sahip, olabildiğince bakir bir bölgede sahilde yapılmış kıyı dolgusunu ve yaya yolu düzenlemesini coşkuyla karşılayan, doğal güzelliği zarar görmüş, bu yüzden burası çok da sıcak olacak deyince, “Abi anlaşıldı sen burası hep köy kalsın istiyorsun, biz buraya palmiyeler de diktireceğiz, sıcak olursa da biz sularız” diyen esnaf kardeşim... Sen kendi çevreni böylesine umursamazken, suyu bulabilirsen sularsın; gezdim gördüm, sekiz on sene öncesinde çağlayan tüm dereler kurumuş. O yol senin tezgahının sonunu getirecek...
Er ya da geç...