Korona virüs nedeniyle yoğun bakımda yatan hastaların çoğunun aşısız olduğuna dikkat çeken Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Birgül Yelken, "Yoğun bakım servisimizdeki korona virüs vakalarının büyük bir çoğunluğu aşısız hastalar." demiş.
Korona virüs nedeniyle yoğun bakımda yatan hastaların çoğunun aşısız olduğuna dikkat çeken Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Birgül Yelken, "Yoğun bakım servisimizdeki korona virüs vakalarının büyük bir çoğunluğu aşısız hastalar. Aşılı olanlar da dozlarını tamamlayamamış, eksik aşılı hastalar" demiş. Profesör Yelken tek değil, pek çok bilimadamı kendini paralarcasına haykırıyor, "Lütfen aşılarınızı yaptırın" diye. Ancak "3 – 5 sene sonra olumsuz yan etkileri görülebilir" diyerek aşılanmayı reddedenler var. Aşı olmayanların 3 – 5 sene sonra olası yan etkilerden etkilenmeyeceklerine eminim. Çünkü büyük ihtimalle zaten 3 – 5 seneyi göremeyecekler. Allah aşkına bilim adamlarına inanmak bu kadar mı güç?..
Sevgi karın doyurmuyor
Eskişehirspor'da sözleşmesi biten 12 futbolcudan hiçbiriyle anlaşamadık. Maalesef 12 futbolcumuzun 9'u başka takımlarla çoktan antlaşma sağladı. Şimdi elimizde imza atmayan ve ikna edilmesi gereken 3 futbolcu var; Erdal Akdari, Furkan Balaban ve Melih Ağa... Her üç futbolcunun da Eskişehirspor'u çok sevdiklerini biliyoruz. Ancak futbolcularımızın profesyonel olduklarını unutmayalım. Sevgi karın doyurmuyor... Hemen "Eskişehirspor yönetimi çözsün meseleyi kardeşim" diye kestirip atmayın. Mehmet Şimşek ve arkadaşları çok büyük özveri ile çalışıyor. Pek çok sorunlarımızı çözdüler. Ancak onların da gücünün bir sınırı var ve biz bu sınıra geldik. Erdal Akdari, Furkan Balaban ve Melih Ağa gibi futbolcularımızı takımda tutmak için 350 – 400 bin liralık bir kaynak bulmak yeterli olacaktır. Biliyorum; bu devirde o behsettiğiniz paralar çok küçük değil. Ancak koskoca Eskişehirspor camiası için çözülmeyecek bir problem olduğunu da zannetmiyorum. "Biz" olup, elimizi taşın altına sokarsak, bu sorunu çözeriz. Yoksa takımın 3'üncü lige düşme ihtimali bile var...
Hükumet en doğruyu ama eksik yapmış
Kabine toplantısından sonra açıklanan kararlardan biri, aşı yaptırmayan öğretmen ve öğrencilerin PCR testiyle ilgiliydi. Buna göre aşı yaptırmayanlardan haftada iki kez PCR testi istenecekmiş. Bence çok doğru bir uygulama. Hükûmeti destekliyorum. Ancak uygulamada bir eksiklik de gözüme çarptı. O da Devlet Hastanelerindeki PCR testlerinin bedava olması. Muhtemelen hükûmek – iyi niyetle – vatandaşın cebinden para çıkmamasını istemiş. Başka bir zaman olsa hoşuma gidebilirdi. Ancak unutmayın ki PCR testi de bir maliyet içeriyor. Bir takım hokkobazların sözüne inanıp da, "Ben aşıya güvenmiyorum" diyenler nasıl oluyor da PCR testine güveniyor? Neden bu testi bedava yaptıracaklarmış ki/ Biz vergisini ödeyen vatandaşlar neden bu kişilerin – hem de her hafta iki kere – PCR testlerini ödeyecekmişiz ki? Aşı olmuyorlarsa versinler paralarını olsunlar PCR testlerini...
O tercümanı kovmak lazım
Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed'in AK Saray'ı ziyareti, büyük bir tercümanlık krizine dönüştü. Bu tip ziyaretlerde genel olarak basının önünde basmakalıp açıklamalar yapılır. İki ülke arasındaki tarihi bağlar, her iki milletin sarsılmaz dostluğu gibi şeyler işte. Bu arada o ülkenin kurucusundan da övgüyle bahsedilebilir. Mesela Türkiye'ye geldiğinizde Atatürk'ün dehasından bahsetmek, güzel bir jesttir. Son olarak Etiyopya Başbakanı da Atatürk'ün vizyonerliğinden ve dehasından bahsetmiş. Ancak Saray'ın tercümanı işin bu kısmını sansürlemiş. Atatürk'ün adını bile anmamış. Şimdi kimleri rahatsız etmiş bilemeyeceğim ancak Atatürk'ün adını anmamak affedilebilir bir hata değil. Ben olsam o tercümanı hemen muhasebeye gönderirdim. Alsın tazminatını, yürüsün gitsin. Çünkü bu skandal yalnızca Atatürk'ün manevi şahsına karşı yapılmış bir saygısızlık değil, aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı da – hiç kabahati olmadığı halde – zor durumda düşürmektir.