Yılbaşı öyküleri

Görüşler

Çağ öncesinde küp peşinde koşarmış insanlar.

Kazmadık yer bırakmazlarmış.

Köylünün biri evinin bahçesini günlerce kazmış ve muradına ermiş.

Tam bir küp altın...

Günlerce ne yapacağını düşünmüş, sonunda karısı dayanamamış :

"Aman bey, haramdır, götür kadıya..."

Adam da, karısına hak vermiş ve kasabaya gitmiş, çıkarmışlar Kadı Efendi'nin huzuruna...

Dürüst, namuslu biri olmanın gururuyla küpü teslim etmiş...

Ama ne görsün?

Kadı'dan bir emir:

"Çekin şu rezili falakaya!"

Günlerce dayak yemiş..

"Bir altın bile almadan size getirdim" demiş ama boşuna!

Sopayı çekenler, bir vuruyor, üç soruyormuş:

"Söyle bre mendebur, küpün kapağı nerede?"

……….

Halk Bankası Genel Müdürü'nün evinde bulunan 4.5 milyon doları hemen sahiplenen vakıfçılar var ya..

Ne diyor adamlar:

"Ayakkabı kutularının kapağı nerede?"

XXX

Olacak bu ya, 80 yaşındaki bir adama yılın büyük ikramiyesi vurmuş... Adamın yakınları toplanmışlar ve kalpten gidebilir kuşkusuyla bir profesörü çağırmışlar…

Profesör yaşlı adamın evine gelmiş ve başlamışlar konuşmaya :

"Beybaba, sana 5 milyon çıkarsa ne yaparsın?”

"Eşe dosta dağıtırım..."

- Ya 10 milyon?

"Hayır kurumlarına veririm..."

-Peki, ya 50 milyon çıkarsa?"

"Yarısını sana veririm..."

Profesör, anında dışarı fırlamış ve başlamış oynamaya... Hala Bakırköy'de oynadığını söylerler...

XXX

Artık bu basit öyküler bile tarihe karıştı... Küp arayan yok! “Sindrella”nın ayakkabısını değil, kutusunu bulan..

“Zil takıp, takla atıyor ortalıkta!..”

Gazetecinin tasarruf hayali

Bir gazeteci dostumuz anlatıyor:

-40 yıllık gazeteciyim. 1300 TL emekli aylığımı Halk Bankası'ndan alıyorum... Yuvarlak hesap yılda 15 bin lira yapıyor... 10 yılda 150 bin, yüz yılda 1.5 milyon lira yapıyor...

Halk Bankası Genel Müdürü’nün kutusundan 4.5 milyon çıktığı söyleniyor. Bu para benim 300 yıl alacağım emekli aylığına eşit...

Diyeceğim o ki, müdür bey eğer bu parayı kendisi biriktirmişse iyi tasarruf etmiş…

“Benim hayalime bile sığmıyor…”

Ayıkla pirincin taşını

Nice kavimler yeryüzünden yok olmuş ama adına "Türk” denilen bu halk hep var olabilmiştir.

Kaynağı bilinmeyen bir şansımız, nerede yaşadığı bilinmeyen bir kurtarıcı meleğimiz hep vardır.

Örneğin yenik çıkılan bir cihan savaşının ertesinde bir mucize adam ortaya çıkmış, ulusu derleyip toparlamış, savaşı kazanmış, yepyeni bir cumhuriyet kurabilmiştir.

Pehlivanların üste çıktım diye sevindiği anda nereden geldiği bilinmeyen bir künde ile devrildiği de çok olmuştur.

Dedik ya, "burası tekin ülke değildir…”

Bütün ipleri eline aldığını, servetler inşa ettiğini sanırsın.

Bir Karadenizli çıkar, "Beni nasıl hırsız yerine koyarsın” der, arabayı yokuştan aşağı koyuverir...

Hadi bakalım kolay gelsin…

"Ayıkla pirincin taşını..."

"Biraz daha sert konuşamaz mı?”

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu televizyonda yolsuzluk ve rüşvet olayları üzerine konuşuyor:

"Türkiye hukuk devleti olmaktan çıkıyor. Bunun bir sonu olmalı. Bu hükümet artık dayanamaz. Çünkü güvenini yitirmiştir. Erdoğan Bayraktar’ın söyledikleri açık bir delildir. Madem her yapılanı biliyormuş Erdoğan, önce onun istifası gerekir. Hem de tüm bakanlarıyla…”

Derken, birlikte izlediğimiz bir dostumuz atıldı:

"Yahu, biraz daha sert konuşsa... Masaya yumruğunu vursa... Erdoğan gibi kükreseî!  Ne olur sanki?" Tarih tekerrür ediyor ama nasıl?

"Bak, orada bir dur" dedik dostumuza:

-Erdal İnönü’ye de bir partili aynı uyarıyı yapmış:

"Özal nasıl konuşuyor? Titretiyor ortalığı, gereğinde basıyor kalayı!.. Siz de öyle yapsanız daha etkili olmaz mı?"

İnönü, şöyle bir tebessüm ettikten sonra başlamış:

Bu Başbakan ve Bakanları derhal istifa etmelidir… Eğer etmezlerse, onların sülalesini!..” demiş ve o partiliyi işaret ederek noktasını koymuş:

"Bundan sonrasını bu arkadaş söyleyecek!.."

Günün Olayı

Polis “hırsızı yakalamadan önce” iktidara soracakmış!

Bu durumda soyulur da "imdat" için karakolu aramak zorunda kalırsak "Hırsız tip olarak  muhaliflere benziyor" dememiz gerekiyor...

Akif Kökçe

Günün Biberi

Gülen’e cephe alan Diyanet "Beddua İslam’a aykırıdır" diyor..

Olayların başlangıcıyla ilgili niye açıklama yok!

Yolsuzluk, rüşvet, yalan, iftira İslam ahlakına uygun mu?

Gülhan Elmas

Günün şiiri

Susamış yalnızlık

Benim yalnızlığım çorak toprağa benzer

Takımlısına yıldızların o kadar uzağım ki.             

Tutabilir misin ellerimi?

Doğsa tüm yıldızlar        

Akşamlardan bir yaz olsa           

Soba yanımda gürül gürül yansa

Gene de üşür gecelerim, ısıtabilir misin?           

Hiç bir zaman bu kadar derinden

Yalnızlığı hissetmedim ben

Sallanıyor boşlukta sanki içim

Dokunabilir misin?

İbrahim Tekelioğlu (Varlık-1955)

Günün Balı

Ve kendisi hala orada oturabiliyor...

"Ak süt gibi yolumuza devam edeceğiz" dedi zaten...

Bence pişkinliğin bu kadarı fazla...

Bekir Coşkun

Kıssa-dan

Gerçekten '''kriz-kerize” evladır.

Çünkü krizden, doğru okunabilirse eğer, "hayır-sadır” olur ama "keriz" den asla olmaz.

Ali Sirmen

Kolsuz Yaşar’dan

Tencere dibin kara, seninki benden kara...”

Tamam da...

"Kalaycılar nerde abi, kalaycılar?"

Küçük çocuğun duaları

Adam bakmış, küçük oğlu Hz. İsa'nın resmi önünde dua ediyor:

"Tanrım, anneme-babama, büyükbabama uzun ömür ver, büyükanneme güle güle..."

Bir anlam verememiş bu duaya ama ertesi gün acı haber gelmiş, büyükanne sizlere ömür...

Bir hafta sonra adam bakmış, çocuk yine duada:

"Tanrım, anneme-babama   uzun ömür ver, büyükbabama güle güle..."

Ertesi gün büyükbaba da gitmiş...

Yine tam bir hafta sonra çocuk duada:

"Tanrım, anneme uzun ömür ver, güle güle baba.

Adam, hemen bir hastaneye yatmış, kontrolden geçmiş ama sapasağlam çıkmış. Eve dönünce de bakmış karısı iki gözü iki çeşme aklıyor:

"Ne oldu hanım?" diye sormuş..

Kadın "Biliyorsun, çok iyi adamdı bey" demiş :

"Şoförümüz öldü!"

Büyük şüphe!..

İki mahkum hapishaneden koyun kılığına girip kaçmışlar.

"Salaklar" diye köpürmüş hapishane müdürü:

"Nasıl şüphelenmediniz yahu?"

Görevli memur da "Saçmalamayın efendim" demiş:

"Hücreden yan yana yürüyerek çıkan iki koyundan kim şüphelenir ki?"