Belki de “Yetenek Sizsiniz Türkiye” adalı program, bunun için en iyi örneklerden biri sayılabilir.
Türkçemizin esnek anlatım kapasitesi sayesinde, nereye çekersek o şekilde anlayabileceğimiz bir isme sahip olan bu program, aslında katılımcıların “yeteneksizlik sınırlarında” olduklarını daha baştan ortaya koymaktadır.
Nasıl mı? Çok basit… Eğer programın ilk iki kelimesini boşluk bırakmadan yazar ya da okursanız, “Yeteneksizsiniz…” ile başlayan bir anlamla karşılaşıyorsunuz... Zaten programa katılanların büyük bir çoğunluğunu izlediğinizde, böyle bir başlığın daha doğru olduğu sizlerde düşüneceksiniz… Hadi, bundan vaz geçelim. Nihayetinde bir eğlence programı...
Ama günlük yaşamımız içinde bazı insanlar, öyle işler icra etmeye kalkışıyorlar ki; kendilerinden çok çevrelerindeki insanların yaşamlarını olumsuz yönde etkiliyorlar.
Bunun temel nedeni, insanların bir konu ya da etkinliğin belirli bölümü veya kapsamı içinde başarılı olabileceklerini, fakat belirli bir boyuttan sonra “Yeteneksizlik Sınırlarına” ulaşacakları gerçeğini düşünmemeleridir…
Tabi ki bu sınırı anlayabilmenin en önemli koşulu, iyi gelişmiş bir öz-yeterlilik algısına sahip olmaktır...
Çünkü kişinin kendi yetenekleri ve kapasitesinin farkına varması ya da farkında olması, onun öz-yerlilik algısının gelişmişlik düzeyine bağlıdır. Bu durumu en çok etkileyen şey ise insanların kendi deneyimleridir.
Genel olarak yeteneklerimiz hakkımızda bildiğimiz şeylerin çoğu, başkalarının görüşü olarak karşımıza çıkmaktadır. Başkaları “Harikasın” derler, harika olduğumuzu düşünürüz. “Kötüsün” derler, kötü olduğumuzu düşünürüz. Oysa önemli olan senin kendini ne kadar bildiğindir!
İnsanın yeteneklerini matematiksel anlamda bir kesirle ifade edilecek olursa; “Pay gerçek yeteneğinizi gösterir, payda ise kendinizde var olduğunu zannettiğinizi. Payda büyüdükçe kesrin değeri küçülür.
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...