Prof. Dr. Alper Çabuk yazdı
Son haftalardaki hava durumu küresel iklim değişiklikleri yok diyenlere nispet yapıyor sanki. Sağanak yağışlar bitmek bilmiyor. Geçenlerde gittiğim bir yerde biri diğerine “Rahmet yağıyor, rahmet!” dedi. Düzelttim, “Bu yağış şekli rahmet değil, afet!” diye… Küresel iklim değişikliklerini “küresel ısınmaya bağlı olarak iklim ve iklim olaylarının değişiklik göstermesi” şeklinde tanımlayabiliriz. Sıklıkla söylediğim gibi 21. yüzyılın insan yaşamı açısından en önemli gündem maddesi küresel iklim değişiklikleri. Zira iklim içinde yaşadığımız gezegeni yaşanabilir kılıyor. İklim olaylarındaki değişiklikler yaşam alanlarımızı tehdit ediyor. Son on yılın ortalamalarına göre küresel iklim değişikliklerine bağlı afetlerde her yıl yaklaşık 30.000 kişi hayatını kaybetmekte, her yıl ortalama 300 milyar dolar maddi hasar ortaya çıkmakta ve son olarak yaklaşık bir milyon kişi yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalmakta. Artık tüm politikalarımızı ve stratejilerimizi kısa, orta ve uzun vadede küresel iklim değişikliklerinin etkilerini göz önüne alarak oluşturmalıyız. Aksi takdirde yukarıda bahsettiğim rakamlar her geçen gün biraz dahaartacaktır.
İşte yeşil altyapı sistemleri tam olarak değişen iklim ve ikim olaylarına karşı bizi, yaşamlarımızı ve yaşam alanlarımızı güvence altına alıyor. Hem aşırı sağanaklara bağlı ortaya çıkan su baskınları, seller, heyelanlar gibi afetlerin oluşmasına engel oluyor hem de suyun hasat edilmesine imkan vererek kuraklık ve susuzluk karşısında daha fazla su rezervine sahip olmamızı sağlıyor. Geçen hafta Avrupa Birliği'nin en yüksek bütçeli hibe programı olan 'HORIZON 2020' kapsamında 39 şehir arasında birinci seçilen İzmir Büyükşehir Belediyesi, kentin geleceğini daha yaşanabilir kılmak için yeşil altyapı stratejilerini belirlemeye yönelik Tarihi Havagazı Fabrikası'nda bir çalıştay düzenledi. İzmir'in yeşil altyapı stratejisini oluşturmak üzere düzenlenen bu çalıştaya Türkiye’nin farklı yerlerinden yüzün üzerinde akademisyen katıldı ve katılımcılardan biri de bendim. Avrupa Birliği Belediye Başkanları Sözleşmesi'ne taraf olarak, 2020 yılına kadar yetkisi içindeki alanlarda karbondioksit salımını yüzde 20 oranında azaltmayı taahhüt eden İzmir Büyükşehir Belediyesi, bu çalıştayla gelecekteki yeşil altyapı stratejisini şekillendirmek adına yeni bir adım attı.
Peki nedir bu yeşil altyapı sistemleri? Çok temel olarak geleneksel altyapı sistemlerine ek olarak doğal sistemlerden yararlanarak su kazanımının sağlanması ve fazla yüzey suyunun su baskınlarına ya da sellere yol açmayacak şekilde belirli alanlarda toplanması ya da yeraltı suyuna aktarılmasıdır. Gri altyapı sistemlerinin destekleyicisi olarak yeşil altyapı sistemleri hem yağışın afete dönüşmesi, hem de kuraklık ve susuzlukla mücadele anlamında etkin bir yöntemdir. Mevcut kentsel yağmur suyu ve kanalizasyon altyapısı küresel iklim değişikliklerinin etkileri göz önüne alınmadan yapılmış olduğundan, artık ülkemizin her yerinde her sağanak yağmurda sular yollarda birikmekte, bazı bölgelerde evlerin alt katlarına su basmakta, seller, heyelanlar meydana gelmektedir. Yeşil altyapı sistemleri kentlerimiz için bir zarurettir. Aslında yeşil altyapı sistemleri dediğimiz sistemler, içinde yaşadığımız coğrafyanın genlerinde olan sistemlerdir. Bunların başlıcası su sarnıçlarıdır. Ayrıca ortaya doğru iki taraftan eğimli taş yollar suyun hızlı şekilde yeraltına dönmesine katkı sağlamaktadır. Şimdi dikkat edin, geleneksel taş yollardan asfalta dönüştürülmüş, eğimli alanlarda kurulmuş birçok kentsel alanda sağanaklar sonrası alt kotlarda su birikmeleri, seller, su baskınları olmaktadır. Çünkü yukarıdan gelen yağmur suları taş yolların arasından yeraltına karışmak yerine, asfalt üzerinden rampa aşağı yüzeyden akıp gitmektedir. Eskiden taş olan yollar asfalta dönüştüğünde rampa boyunca sular yeraltına sızamamakta ve üst kotlardan aşağıya doğru akarak gelen yağmur suları, yol boyunca biriken sularla karıştığında alt kotlarda çağlayanlar oluşmaktadır. Neler var yeşil altyapı sistemleri içinde derseniz, çatılardan yağmur sularının toplanmasından, yeşil duvarlara, basit yağmur suyu saklama üniteleri ve asfalt yerine geçirimli kaplama malzemeleri kullanılması gibi basit çözümlerden, yapay resifler, yapay sulak alanlar gibi daha teknik ve biyolojik sistemlere kadar çok farklı uygulamaları kapsayan altyapı çözümleri yer almaktadır.
Ne kadar katkımız oldu bilemem bu çalıştay kapsamında ama, bu çalıştay bilinmeyen yeşil altyapı sistemlerinin biraz daha iyi anlaşılması ve kamuoyuna taşınması, farkındalık yaratılması için önemli bir girişimdi.
Emeği geçen herkese teşekkürü borç bilirim. Özellikle çalıştaya katılmam konusunda yönlendirici olan Doç.Dr.Koray Velibeyoğlu’na ve Prof.Dr.Adnan Kaplan’a teşekkürü borç bilirim.