Sadi Seda yazdı
Pazar günü sandığa giderek “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ni kabul edip etmediğimizi belirlemek için “evet” veya “hayır” oyu verdik…
“Evet” ya da “Hayır” için söylenecekler söylendi…
Kıyasıya rekabetin hâkim olduğu bir atmosfer yaşandı…
Kazasız, belasız herhangi bir olay yaşanmadan bitti…
Sandığa gittiğimizde özgür irademizle, kimsenin baskısı altında kalmadan oyumuzu kullandık…
Sandıktan çıkan sonuç kimilerini,”az ama buna şükür” diyerek memnun etti…
Kimileri,”devletin tüm imkânlarını kullandılar. Buna rağmen alınan 48,6’lık sonuç büyük başarı, kimileri de bu rakam 52-53 olmalıydı” diyerek üzüntüsünü belirtti…
Milli İrade böyle tecelli etti…
Halkın iradesine saygı duymamız gerekir…
Bunun tersi, sandıktan çıkan milli iradeye saygısızlık ve seçim sonuçlarına tahammül edememek olur…
Sandıktan çıkan sonuçtan hoşnut olmasak da kabullenmek zorundayız. Demokrasiye inanan herkes çıkan sonuca saygı duymalı. Halkımız teveccühünü “evet” yönünde gösterdi…
2 KİŞİDEN BİRİSİ
“EVET” DEDİ
Çıkan sonuca baktığımda her iki kişiden birisi “evet” diyerek bugünkü hükümet sisteminin değişmesini istemiş…
Oy verenlerin yarısından bir puan eksiği ise,”istemiyorum” mesajını verdi…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başkanlık yetkisini aldı ama beklediği kuvvetli desteği bulamadı...
Ben sandıktan çıkan sonucu şöyle okuyorum:
“Uzlaşma, uzlaşma, uzlaşma.”
Eğer uzlaşı sağlanmazsa 2019’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına halkın teveccüh gösterdiği bir isim çıkarsa, Pazar günkü gibi başa başa bir yarış olur, kazanan kıl payı ipi göğüsler…
Balkon konuşmasında Başbakan Binali Yıldırım, herkesi kucaklayarak, 80 milyon Türk Halkına seslendi. Sözlerini ” Bu halk oylamasının kaybedeni yoktur. Kazanan Türkiye’dir, kazanan aziz milletimdir” diyerek “Kimsenin kalbi kırık olmasın" diyerek noktaladı…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da,” Anayasalar birer toplumsal uzlaşma belgesidir. Hepimizin anayasası olacak, bir grubun bir partinin değil. 80 milyonun Anayasası olacak, o yüzden toplumsal uzlaşma belgesidir. Bu referandum bir gerçeği ortaya çıkardı, toplumun en az yüzde 50'si buna Hayır diyor” dedi…
Başbakan da, Kılıçdaroğlu’da toplumu kucaklayan açıklamalar yaptılar...
ÇIKAN SONUÇ
ZAFER DEĞİL
Şuna dikkat çekmek istiyorum…
AK Partililer, Pazar gecesi saat: 23.00 civarlarında,”Büyük bir zafer kazandık” diyerek havai fişekler patlattılar, sevinç gösterileri yaptılar…
Pazar akşamı sandıktan çıkan sonuç bir partinin zaferi değil…
Çünkü “evet” veya “hayır” oyunu “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçelim mi? Yoksa eski sistemle mi yola devam edelim” için verdik…
Eğer bunu zafer olarak değerlendirirsek, tehlike burada…
Toplumu ikiye böler, ayrıştırırız…
Tekrar ediyorum, bu bir zafer değil Milli İrade’nin sandığa yansımasıdır…
TAHAMMÜLLERİ YOK
Referandumda “evet” veya “hayır” diyenlerin bir birlerine saygısı yok…
“Evet” veya ”Hayır” oyu kullananlar bir birlerine ağır eleştirilerde bulunuyorlar…
“Sayfasında ‘evet’i savunanlar, yaptığımız tercihe saygı duymayanlar ben silmeden kendilerini arkadaşlığımdan silsinler. Yoksa onları ben sileceğim” diyorlar…
“Hayır” tercihini yapanlarda, aynı şeyleri yazıyorlar…
“EVET “ veya “HAYIR” verdin diye bir birlerine çok ağır eleştiriler yapıyorlar…
Bu insanlar iki ay öncesine kadar el ele, kol kola geziyorlar, aynı mekânlarda çekildikleri fotoğrafları paylaşıyorlar, bir birlerine espriler yapıyorlardı…
Pazar gecesinden beri de yaptıkları tercihten dolayı bir birlerini kırıyorlar…
Arkadaşlıklar, dostluklar böylesine pamuk ipliğine bağlı olmamalı…
En ağırımıza giden, dost bildiklerimizden en olmadık zamanda, onlara en fazla ihtiyacımız olduğu zamanda işittiğimiz acı sözlerdir…
Üç çeşit dost vardır: 1-Gıda gibidir her gün onu ararsın; 2-İlaç gibidir, bazen ihtiyaç duyduğunda arasın; 3’ncü ise hastalık gibidir o gelir seni bulur…
Bu üç söz de unutulmamalı…
Bunu yıllardır cüzdanımda saklarım…
Ara sıra çıkarıp okurum…
Yıllar önce bir dostum bana şunu söylemişti. Hatta bunu kendisinden yazılı olarak istemiştim.
“Başkalarına kendinden fazla değer verme. Ya onu kaybedersin, ya da kendini mahvedersin. Terk edenden alınacak en büyük intikam, ona kupkuru, sevgisiz gözlerle bakmaktır.”
Şimdi ben yaptıkları “evet” veya “hayır” tercihlerinden dolayı bir birlerini eleştirenlere yukarıdaki o sözü okumalarını tavsiye ediyorum…
“YANILACAKSINIZ”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli; “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine evet diyerek” partisinin tabanını da “evet” demeye davet etmişti…
Bahçeli’nin bu davetine yıllarını MHP’de geçirmiş, Ülkü Ocakları’nda yetişmiş partililer “biz hayır” diyoruz diye cevap verdiler…
Bundan yaklaşık bir ay kadar önce konuştuğum, sokakta karşılaştığım veya beni bulundukları mekanlara davet ederek sohbet ettiğimiz MHP ve Ülkü Ocaklı arkadaşlar,”Biz Devlet Bahçeli’yi tanımıyoruz. Sayın Bahçeli “evet” diyebilir. Ama bizi asla “evet” demek için ikna edemez. Devlet Bahçeli bizim gözümüzden ve gönlümüzden düştü” demişlerdi…
Bu yazımın gazetede yayınlandığı gün sözde MHP’li olduklarını söyleyen, ancak karşı karşıya gelerek konuşma teklifimi kabul etmeyenler,”Sen ve senin gibi düşünenler yanılıyorsunuz. MHP’ye gönül veren ve Ülkü Ocaklıyım diyen arkadaşlar 16 Nisan’da Genel Başkanımız Sayın Bahçeli’nin işaret ettiği gibi ‘evet’ oyu kullanacaklar. Sizler algı yaratmaya ve yönlendirmeye çalışıyorsunuz. Bütün bu çabalarınız boşa çıkacak. Gerçek MHP’liler verecekleri oylar ile size okkalı bir şamar yapıştıracaklar” demişlerdi…
Ben ve benim gibi o arkadaşlara inananlar haklı çıktık…
Eskişehir ve Türkiye geneli sonuçlara baktığımızda MHP’lilerin yüzde 80’e yakının anayasa değişikliğine destek vermedikleri orta çıktı…
Eskişehir’de Bakan Nabi Avcı, Milletvekilleri, İl ve İlçe Teşkilatları yapılabilinecek en güzel çalışmayı yaptı…
Herkese ulaştılar…
Bu sandığa yansımadı…
Seçmen,”biz anayasa değişikliğine destek vermiyoruz” dedi…
Saygı duymak zorundalar…
Yeni dönemin başlangıcı tüm ulusumuza hayırlı olsun...