Prof. Dr. Cengiz Türe yazdı
Bugünkü yazımın başlığını, zaman karşısında aynı anda farklı iki tutumda bulunmayı ifade eden bir Latin atasözü oluşturuyor.
Bu gizemli söz üzerinde epeyce kafa yordum ama hala neden etkilendiğimi tam olarak anlamaya çalışıyorum...
Bazı yazarlar, değinilen sözün eğer uygulanması becerilebilirse bir yaşama sanatı olabileceğini dile getiriyorlar...
Fakat bu nasıl uygulanır?
Yaptığımız bazı işlerin içerisinde farkında olmadan böyle davranıyor muyuz?
Başardığımız işlerin altında bu yaklaşım yatıyor mu?
Sözlük anlamına bakıldığında ‘zaman’; “Bir iş ya da oluşun, bir eylemin içinde geçmekte olduğu, geçtiği ya da geçeceği süre” olarak ifade ediliyor.
Çağımızdaki zaman algısını önemli oranda etkileyen Einstein, zamanın göreceliğini“zaman sabit değildir, hıza bağlı olarak uzar veya kısalır” şeklinde izah etmektedir.
Bu sözde de, bir işi yapmak için gereken hem hız hem de zaman kavramına ait bir atıf olduğu hissediliyor...
Bir şeylere yetişememenin ezikliğine kapılmadan, aşırılıkların da altında kalmadan ilerlemenin stratejik bir anlatımı, sanırım...
Ancak internet ortamında karşılaştığım bir blok yazarının, bu konuda yazdıkları, sözün anlamına beni biraz daha yaklaştırdı...
“Ne sonradan pişmanlık duyacak kadar aceleci ol, ne de fırsatları kaçıracak kadar yavaş...”
Bakalım siz bu söze nasıl bir anlam yükleyeceksiniz?
Sağlıcakla kalın...