Gazeteci Levent Gültekin demiş ki: Ben İslamcılıktan gelen biriyim, ömrüm Atatürk´ü eleştirmek ile geçti. Bugün dinci siyasetin karanlığını görünce anladım ki Atatürk haklıymış...
Ömrünü, Atatürk’ü eleştirmek yerine, onun değerleri ile kavga etmek yerine anlamakla geçirseydin, Atatürk’ün haklılığını çok daha önce anlardın. Öncelikle şunu vurgulayalım ki yazık olmuş boşa geçen ömrüne...
Böylesi itirafların (haydi biz yine de iyimser düşünüp özeleştirilerin diyelim) kırla gittiği bir zamandayız. “Kandırıldık” kelimesi ile söze başlayanlar, artık o kadar çok ki! Bu kelimeyi öylesine rahat söyleyip geçmişin günahlarından arındıklarını düşünebiliyorlar ki! Oysa bu denli kolay ve olmamalı geçmişteki vebalden kurtulmanın yolu. Böylesine rahatlıkta bedel ödediğini düşünmemeli insanoğlu. Bizim dinimizde günah çıkarmak diye bir kavram (gelenek) yoktur. Rahip ya da pederin karşısında geçip, tel örgüler arasından yaptığı günahları anlatıp deşarj olduktan sonra pederin samimiyetsiz sesi ile “tamam evladım günahların affedildi” sözcüğünü duyup şen şakrak evine gitmek yoktur. Bizim dinimizde önce Allah’a verilir günahlarımızın hesabı. Ve o hesabın yeri yani hesaplaşma yeri ahrettir. Samimi din adamlarından duyduğumuz kadarı, okuduğumuz kadarı ile de o dünyada hesap verirken “kandırıldım” gerekçesinin hiç ama hiçbir geçerliliği yoktur! Ben sana akıl vermedim mi, izan vermedim mi, muhakeme yeteneği vermedim mi ey kulum diye hesap sorulur o sorgulama esnasında. Ve sorulan bu çok net soruya tek bir yanıt veremeyeceğimiz için kem küm edecek olanak bile bulamayacağımız aşikârdır…
Evet, bu gümlerde son on küsur yılda görülmediği kadar Atatürk’ü anladığını söylüyor bazı insanlar. Onun fotoğraflarını asıyorlar devasa boyutta gerekli yerlere. Onun huzuruna çıkılıp biz geldik türünden yaklaşımlarda bulunuyorlar. Öyle ki sosyal medyadaki paylaşımlarda inanılmaz görüntüler izliyoruz. Kara sakallı emminin bir elinde yeşil bez üzerinde beyaz Arapça yazılı bayrak, diğer elinde de Atatürk fotoğraflı Türk Bayrağı nöbete gidiyor. Bu görüntülerden hangi sonuca varırsak doğru sonuca varmış oluruz sizce? Bunca zaman Atatürk’e Cumhuriyet değerlerine, Laikliğe karşı insanların; yaşanan bu şerden sonra (darbe girişimi) hidayete erdiğini mi düşünmeliyiz? Dini kullanarak ülkemizi ABD’nin kucağına oturtarak paramparça ettirmek üzere harekete geçen Fetö-Pkk ve buna benzer taşeron maşaların (cemaatlerin) gerçek yüzünü gördüklerinden ötürü doğru yolu bulduklarını mı düşünmeliyiz?
İstanbul B.B. Başkanı Kadir Topbaş’ın damadına kadar uzanan soruşturmalar sonucunda (İ.Melih Gökçek için de konuşuluyor) gelinen vahametin farkına varan ülkem insanının samimi pişmanlığını mı gösteriyor yani tüm bu gelişmeler?
Kasım ayında baskın ya da erken seçim dillendiriliyor. Bunun gerekçesi olarak da Fetö’nün tamamen temizlenmesi adına yasamanın daha güçlü dizaynı için deniliyor. Yani ülkem yine durulmuş değil, yani ülkem yine belirsizliklere doğru…
Gaziantep’te patlama, onlarca ölüm çığlığı.
Son iki günde12 şehit 251 yaralı.
İnsanı ürperten; 7000 istihbaratçının 6500’ü paralelci açıklamaları.
81 emniyet müdürünün 74’ü Fetö’cü açıklamaları…
Ben yine de ulu önderimizin vecizesi ile bitireyim yazımı. Karamsarlık yerine yüreğimizi umut sarmalasın…
***
Büyüklük odur ki; hiç kimseye eğilmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın. Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin. Herkes senin aleyhinde bulunacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır, önüne sonsuz engeller yığacaklardır. Kimseden yardım gelmeyeceğine inanarak, bu güçlükleri aşacaksın.
Ondan sonra sana büyüksün derlerse, bunu söyleyenlere güleceksin… Mustafa Kemal ATATÜRK
SİZİN SESİNİZ
İlkokula kayıt arbedesi!
Abi selam,
Bizim ufaklık bu sene nasipse ilkokul birinci sınıfa başlayacak.
İyi bir öğretmene düşsün istedik, nasıl yaparız diye tanıdık birilerini araştırdığımızda kurayla olduğunu, seçmek gibi bir imkânımızın olmadığını söylediler. Kurada hile olur mu diye hanım araştırdığında kuraların Exel'de yapılmış bir programla yapıldığı ve isterlerse bu programa yerleştirilmiş bir kodla istedikleri öğrenciyi istediği sınıfa ve hocaya verebildiklerini, hatta istemedikleri öğrencileri de gıcık oldukları bir öğretmene verebildiklerini gördü…
Bir vatandaşın bu programı 2011 yılında yapılan bu programa bazı sözde hocaların, şunu da ilave et bunu da ilave et diye hile kodlarıyla zenginleştirildiğini gördük. Hatta istek yapan vatandaş konuya hâkim olmadığından olsa gerek, hoca ve müdür yardımcısı isimlerini de vermiş. Programcı bunları düzenleyip, foruma koymuş, farklı yerlere eklenip, bu dosya 2000 kişiye kadar indirilmiş, okul logosu ve öğretmenlerin isimleri var. Bir kısım öğretmende okulun sitesini incelediğimizde hala orada görevli. Yani torpil, rüşvetin ilkokullara kadar indiğinin resmidir. İlgilenirsen, dokümanları, bir dosya içinde sana gönderebilirim…
***
İstanbul’da yaşamını sürdüren Eskişehirli kardeşim A.Y. yazmış bu satırları tarafıma. Tüm ülke genelinde aynı uygulama var mıdır bilmiyorum. Sonhaber Gazetesi’nden Ayhan Aydıner kardeşim belki bu konu üzerinde bilgi sahibidir. Eğer durum böyle ise yani ülke genelinde böyle bir uygulama sonunda öğrenci kayıtları oluyorsa iş sıkıntılı demektir…
Hani demiş ya nerem doğru ki!
OZANCA
ÖYLE BİR AĞLASAM…
öyle bir ağlasam,
öyle bir ağlasam ki çocuklar
size hiç gözyaşı kalmasa!
öyle bir aç kalsam,
öyle bir aç kalsam ki çocuklar
size hiç açlık kalmasa
öyle bir ölsem,
öyle bir ölsem ki çocuklar
size hiç ölüm kalmasa... Aziz Nesin