Yaşam yaprağı

Önder Baloğlu yazdı

16 Ocak 2016 00:31
A
a
Sütiş Eskişehir
“William Sydney Porter” çiçeği burnunda bir aşık…

Aklı bir karış havada, delikanlıyken çalıştığı bankada zimmetine para geçirmekten eyalet hapishanesini boyluyor.
Ve bu hapishanede, 19. yüzyılın sonunda Amerikan medyasının  önde gelen kişilerinden biri oluyor.
Ama, “O.Henry” adıyla...
kısa yaşamında “Dört Milyon, Yaşayan Görür, Yeşil Kapı ve Son Yaprak” gibi ünlü öykülerini tarihe yazdırdı…

Hele “Son Yaprak…”

Bir düş kırıklığıyla ağır hastalığı bir arada yaşayan genç kızın öyküsü…
 Genç kız, hasta yatağında karşı duvardaki sarmaşıklara bakar, yağmur ve güz yelleri onları birer birer söküp götürmektedir… Yaşam istencini içinde taşımadığından bir türlü iyileşemeyen genç kız, “son yaprak” düştüğünde öleceğine inandırmıştır kendini…
Ablası, kardeşinin bu saplantısını, ona gizli bir sevgiyle bağlı, yaşlı ve yoksul bir ressama anlatır.
Günler geçer, güz gider kış gelir, yapraklar birer birer düşer. Ama o son yaprak yerinde durur ve bir türlü düşmez... 
“Güze, kışa, yağmura direnir…”

Ve o yaprak, o tek, o son yaprak ayak diredikçe kızın ölüm karşısındaki boyun eğmişliği, yerini yaşama isteğine bırakır.

Sonunda bahar gelir...
Düşmeyen son yaprağın yanında yenileri tomurcuklanmaya başlar. 
Ölüm de gerileyip alanı yaşam sevincine bırakır... 
“Ve genç kız iyileşir…”
Ama o hiçbir zaman son yaprağın düşmesini önleyen mucizenin, yoksul komşu ressamın fırçasından fışkırdığını, bu umutsuz sevdalının son yaprağın resmini yaparken üşütüp öldüğünü bilmeyecektir...

…….

“Kanlarınızla duş alacağız” diyenlere…

Bir “yaşam yaprağı” sunmak istedik…

***

Cumartesi Öyküsü

“Şanslısın, kilisede damping var!”

Memleketin birinde bir papaz, görevli olduğu kilisenin yakınındaki sinagoga gidip hahamı bulmuş:

"Üç gün yok olmak zorundayım. Kardinalden izin almam imkansız, yerime bakıver..."

Haham itiraz edecek olmuş ama papaz devam etmiş:

"Yahu, yaptığımız üç aşağı beş yukarı aynı şey! Günlük ayinde bulun, duaları düşünme. Sizin duaları ağzında yuvarlarsın, kimse anlamaz…”

Çaresiz razı olmuş haham...

Birlikte kiliseye gitmişler.

Papaz ayini yönetmiş, haham izlemiş...

Ayinden sonra papaz yine çevirmiş:

 " Bizim bir de günah çıkartma işimiz var... Gel benimle şu karartılmış kulübeye girelim...”

İçeri girmişler, az sonra genç bir hanım günah çıkartmak için gelmiş:

"Papaz efendi, kocamı üç kez aldattım..."

Papaz suratını asmış:

 "Büyük günah işlemişsin kızım. Falanca duayı günde üç kez okuyacaksın. Şu kumbaraya da 90 dolar at ve git..."

……..

 Bu olaydan sonra papaz gitmiş ve haham kiliseye gelmiş. Ayini yüzünün akıyla tamamlamış. Tam çıkacak, bir bakmış

Genç ve güzel bir kadın günah çıkartmak için bekliyor. Hemen girmiş kulübeye…

Kadın, "Ben kocamı aldattım" deyince de haham sormuş:

"Kaç kez kızım?"

"Bir kez papaz efendi..."

Haham, şöyle bir düşündükten sonra , "Kızım sen git de kocanı iki kez daha aldat" demiş ve devam etmiş:

"Sonra 90 doları denkleştir ve gel. Şanslısın kilisede damping var da!.."

 

Göbbels’in sanatı

 

"Hitler"in en yakın çalışma arkadaşlarından olan "Göbbels", bir gün Almanya'nın bütün valilerini toplar ve onlara propaganda sanatı hakkında ders verir:
"Karşınızda bir sürü insan var… Hemen gider pencereyi açarsınız ve ne görürseniz onu işaret edersiniz. Şu otomobili görüyor musunuz?  Gelecek yıl bunu on katına, sonra yüz katına çıkartacağız, dersiniz."
Bu dersi alan valilerden birinin ilk işi, şehrin önde gelenlerini toplamak olur.
Onlara, Almanya’nın ne kadar hızla geliştiğini anlattıktan sonra, birdenbire pencereye yürür ve perdeyi şiddetle açar. 

Karşısında bir mezarlıktan başka bir şey görünmüyor!

Hiç istifini bozmaz ve sesini yükselterek "Şu mezarlığı görüyor musunuz?" der:
"Gelecek yıl biz onu on katına, bir dahaki yıl yüz katına çıkaracağız!..”

***

 

Komşunun karısı

Kadın kocasına bağırıyormuş:

“Hiç olmazsa şu yan komşumuzu örnek al. Kaç yıllık evliler ama birbirlerine hâlâ balayında gibi davranıyorlar. Sen neden yapmıyorsun?”

Adam “Yaparım yapmasına ama” demiş:

“Kadını iyi tanımıyorum ki!”

***

Gerilim

Haberlerde iktidar yetkililerinin “Teröristleri öldürdük” açıklamalarından hemen sonra “şehit cenazesi” haberleri geliyor!

 

Günün Sözü

Yürüdüğünüz yolda güçlük ve engeller yoksa, bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz…

                                                                              Bernard Shaw

 

Günün Balı

Dünyanın en büyük sorunu, aptallar özgüvenliyken akıllı insanların kuşkuyla dolu olmasıdır

                                                                                             Bertrand Russeli

Günün Sorusu

Acaba domuz gribinden ağzı yanan Sağlık Bakanlığı “ebolayı” mı üflüyor, yoksa “nemalandırıcı” bir yanını bulamadı mı?

 

Kıssa-dan

Kötülüğün zafer kazanmasının sebebi, iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır!

 

Özdeyiş

Siyasetçinin en büyük silahı, halkın hafızasının zayıflığıdır…

 

***

 

Günün Şiiri

 

Geceler Bahçesi

 

Uykularımın açık yakasından elimi

Usulcacık bırakmam koynuna

Gözlerimin ucunda adın çiçeklenir

Korkulu saatlerde

Uykusuzluklar mandalyasından

Kalkmak istesem sana, kalkamam

Hep aynı yerlerde karşılaşıyoruz

Çek dizlerimden gölgesini ellerinin

Çarpılırım bir ambulansa

Koyup götürürler beni

Yorgunlukların korkunç kliniklerinde

Sana eksilirim...

                        M.Samir Aşar (Varlık-1967)

 

***

 

Atatürk’ün takımı

Çok merak edilir değil mi? Hangisini tutar?

Hemen üç kulüp birden atlar “Bizimkini” diye…

Eski Federasyon Başkanı “Kemal Ulusu” dile getirmişti:

-Babam “Nuri Ulusu” uzun yıllar “Atatürk”ün yanında kütüphaneci olarak çalıştı. Babamın bana aktardığına göre “Atatürk” takım tutmazdı.

Kendisi “Tevfik Fikret”e yakınlığı nedeniyle Galatasaray ile, maddi yardım yaptığı için Fenerbahçe ile, Beşiktaş’ta yaşadığı için Beşiktaş ile anılmıştır.

Oysa “Atatürk”, takım tutmazdı. Koyu Beşiktaş taraftarı olan babam Beşiktaş Ankara’ya geldiği zaman “Paşam maça gidelim” dediğinde, Atatürk, “Çocuk sen git maçını seyret” dermiş…

 

***

Eğer haklı değilsem!

Bir bayan, Einstein'e teorisinin gerçekten doğru olduğuna inanıp inanmadığını sormuş.

"Ben doğru  bildiğime inanıyorum" demiş Einstein :

"Ama gerçek, ben 1981 yılında öldükten sonra ispat edilebilecek..."

Kadın merak etmiş, "O zaman ne olabilir ki?"

Ünlü bilgiç gülmüş:

"Eğer ben haklıysam, Almanlar benim Alman olduğumu iddia edeceklerdir. Fransızlar da Yahudi…

Eğer haklı değilsem, Almanlar Yahudi, Fransızlar da Alman olduğumu söyleyeceklerdir..."

***

Günün Olayı

Turistik plajlarımız artık “mültecilerin bot facialarıyla”, tarihi meydanlarımız “IŞİD katliamlarıyla” anılıyor…

                                                                                                 Akif Kökçe

 

Günün Biberi

Bir gün söylediğinin ertesi gün tam tersini söyleyen kişileri başka ülkelerde doktorlar, ülkemizde 80 milyon vatandaş yakından takip ediyor…

Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi