Bu günkü yazımın başlığını insan davranışları ve eğitim konusunda pek çok kitabı olan Amerikalı yazar ve eğitimci Alfie Kohn’ un “Yarışma Yok” adlı kitabından esinlendim. Bugüne kadar gerek ailemizde gerekse okul ve iş yaşamımızda, bize dayatılan toplumsal yarışma ve rekabet kültürünün hiçte düşündüğümüz kadar verimli/üretken bir başarı sağlamadığını okuyunca oldukça şaşırdım. Ne de olsa alışkın değiliz, böyle bir yaklaşıma. Zira anne ve babalarımız komşunun çocuğuyla, öğretmenimiz falanca öğrenciyle, iş yeri yöneticilerimiz ise filanca çalışanla bizleri durmadan kıyaslayıp durdular… Böylece bizlere başarının ve gelişmenin tek anahtarının bir başkasıyla yarışmak ve rekabet etmekten geçtiğini öğrettiler.
Bunları yazarken şu anda Profesör olan bir arkadaşımın okul çağlarında annesinin ona söyledikleri, geldi aklıma. Oğlum matematikten kaç puan aldın? On üzerinden 9 aldım annecim. Hımmm… Peki, sınıfta 10 alan var mı? Var annecim. Tabi ki bu cevap anneyi oldukça mutsuz edermiş. Arkadaşımın cevabı “10 aldım” olduğunda ise yine aynı yaklaşım. Peki, sınıfta senden başka 10 alan var mı? Yine beklenti aynı. Eee… Ne yapsınlar? Mevcut toplumsal sistem başarıyı, kazanılan veya üretilen değerin niteliği ile değil sadece birilerinin önünde olma durumuna göre ölçüyor. Yani başarının ölçüsü başarılan şeyin ne olduğundan çok başkalarının önünde olmak…
Alfie Kohn’ ın 7 yıllık bir araştırma ve 400’ün üzerinde bilimsel çalışmayı inceledikten sonra yazdığı adı geçen kitap; işyerinde, okulda, ailede ve oyun sahalarında rekabetin daima zarar getirdiğini büyük bir açıklıkla ortaya koymaktadır. Yazar, rekabetin yarattığı endişenin verim/üretim düşüşüne yol açmasının yanı sıra kişinin merak, titizlik ve sosyal ilişkileri göz ardı ederek başkalarını yenme üzerine odaklanmasına neden olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca kitapta; “rekabetin, kazanan ve kaybeden gruplar oluşturması nedeniyle insanlar arasındaki samimiyeti, birlik ve beraberliği bozarak ilişkileri zorlaştırdığı, bunun en önemli nedeninin ise kişiler ya da grupların rekabet/yarış ortamında kendi çıkarlarını toplu çıkarların üstüne koymaları” olduğu dile getirilmektedir. “Çünkü rekabete dayalı sürekli karşılaştırmaların yapılması, insanların özgüvenini ve kendilerini gerçekleştirebilme yeteneklerini azaltmaktadır” diyor, yazar. Vaz geçmek zor gibi görünse bile, bu yaklaşımın aklınızın bir köşesinde bulunmasının yararlı olacağı düşüncesiyle paylaşmak istedim.