Önder Baloğlu yazdı
"Ayıplar örtülmelidir. Herkesin günah işleme özgürlüğü vardır!..”
Bu söz AKP İstanbul Milletvekili “Metin Külünk”e aitti...
17 Aralık soruşturmaları bağlamında eski bakanlar için söylüyordu...
Yok "basın", yok "adalet", yok efendim "düşünce" özgürlüğü yokmuş!..
Görüyorsunuz...
“Günah işleme özgürlüğü bile var bu ülkede!..”
…….
Ya Batı'da? Örneğin İngiltere'de?
Yaz yine geliyor işte...
İngiliz basını, parlamentonun tatile girip siyaset borsasının hızını kaybettiği ayları iki kelimeyle tanımlar:
"Silly Season..."
Yani "aptallık mevsimi..."
Gazetelerin tiraj kaybetmemek için olmadık "aptallıklar" sergilemeleri yüzünden...
Bizde de moda oldu sanki!
AKP yanlısı yazarlardan "Ahmet Taşgetiren" bir TV kanalında diyor ki:
"Davutoğlu'nu da yedik... Daha kaç öz evladımızı yiyeceğiz?"
Ünlü yandaşları "Abdurrahman Dilipak" da bir tweet atmış:
"Stop Erdoğan..."
Ne dersiniz?
"Günah işleme özgürlükleri bitti mi acaba?"
…….
AKP’den uzaklaştırılan ya da uzaklaşmak zorunda kalan pek çok "liberal" tanıyoruz.
Bu tür liberallere de siyasi jargonda "Useful Idiots" deniliyor...
Yani “Yararlı salaklar...”
Kullanıldıklarını uzun süre fark etmeyecek kadar saftırlar…
Ne demiş İngilizler?
“Silly Season…”
Ya bizde?
“Sinsilesi Silly!..”
************************************
Günün Sorusu
"İran'la Türkiye arasında nasıl bir fark vardır?"
-İran'da liberaller ve dinciler "Safa Pehlevi"yi devirmek için birleşmişti.
"Bizdeki liberaller ve dinciler şah yaratmak için..."
**************************************
Cuk
Her gelişim, bir değişime gebedir...
**************************************
Günün İncisi
Kin, korkağın intikamıdır!
Bernard Shaw
**************************************
Özdeyiş
Seni yöneten zengin oluyorsa, senden çalıyor demektir.
Hanri Benazus
**************************************
Kıssa-dan
Özgür akıl teslim alınamaz.
Özgür irade de teslim olamaz.
Ve tarih göstermiştir ki…
"Teslim olmayanlar her zaman kazanır..."
Erdal Atabek
**************************************
Gerilim
Hiç kusura bakmasınlar…
Davutoğlu'nun gidişiyle üzülemeyeceğiz.
Zira taşlarını döşediği "dirayetliler rejimiyle" baş başayız...
Ceyda Karan
***************************************
Uçan Kuş’tan
Yeni bir erken seçim olursa, partilerin listesindeki sıralamalar değişir mi?
Evet… Değişir...
"Hem de öyle değişecek ki!.."
*************************************
Cemoğlu'nun büyük numarası!..
Gazetemizin Spor Müdürü "Osman Cemoğlu"nun "büyük numarası" derken, bir oyundan söz etmiyoruz...
Sadece "telefon numarası..."
Peki, sırrı nedir?
Cemoğlu'nun numarası şu:
“0546 926 1881”
İlk bakışta normal bir telefon numarası gibi... Ama son dört rakamı ilginç geldiği için sorduk kendisine:
"Bu numarayı nasıl buldun?”
"Dikkatine hayranım!" dedi:
"Ama devamı da var... 926 babamın, 1881 büyükbabamın doğum tarihleri..."
Doğrusu şaşırdık...
Babası zamanın 1. Noter'i "Avni Cemoğlu”nun doğum tarihi 1926, Atatürk'ün de 1881...
Biliyorsunuz...
Spordaki "Nostalji" yazılarıyla ayrı bir ün yaptı Cemoğlu...
Kendisi için de telefon numarası ile öyle bir "zaman yolculuğu"na çıkmış ki...
"Mahşerin 5. atlısı sanki!.."
******************************************
Nerede kaldı köfteler?
Cinsel yönden biraz zayıfladığını hisseden Temel, eczaneye gidip derdini anlatmış. Eczacı da, "Yeni bir ilaç çıktı. Bu bir toz. Yemeklerin üzerine ekerek alacaksın" demiş.
Temel, ilacı alıp evine giderken acıktığını hissedip bir köfteciye girmiş. Garsona piyaz ve köfte ısmarlarken, eczaneden aldığı toz ilaçtan biraz verip köftelerin özerine serpmesini söylemiş.
Piyaz gelmiş ama köfteler bir türlü gelmek bilmiyor. Sinirlenen Temel, öfkeyle mutfağa dalarak "Nerede kaldı benim köfteler?" diye sormuş.
Ocakçı şaşkın bir şekilde, "Hayatımda böyle bir şey görmedim bayım" demiş:
"Verdiğiniz tozdan üzerine döktüğüm köftelere bir hal oldu. Izgaranın üzerinde zıplayıp duruyorlar. Köfteleri bir türlü tutamıyorum!"
************************************************
Gaz lambası
Küçük oğlan dedesine sormuş: "Dede, sen evlenirken ninemden elektrik aldın mı?"
Dede, "Yok oğlum, bizim zamanımızda elektrik yoktu" demiş:
"Gaz lambası vardı, gaza geldim evlendim..."
***********************************************
Öyle bir film ki
Öğleden sonra TV'de bir film gördüm. Dünyam bir anda değişti!
"Şarlo"ydu…
“Charlie Chaplin”di...
Kaç kez gördüm "Şehrin Işıkları"nı ama doymadım…
Yerinde duramayan, hep koşan, hep bir şeyler arayan bir küçük adam...
Öyle bir film ki, daha doğrusu öyle bir öykü... Hep yaşanır, her gün o filmdeki küçük adam içimize girer, bize seslenir. Anlarsan anla. Yaşamda tek güç doğadır.
New York’ta bir serseriyi oynayan adam da işte o adamdır. Kendisi beyaz perdelerdeki, resimlerdeki, masallardaki dostumuz...
Oktay Akbal (Kasım-2013)
*******************************
Günün Olayı
"Yetmez ama evet" çiler hep başkaları adına utanıyorlar da...
Kendileri adına utanmak, sıkılmak, üzülmek hiç akıllarına gelmiyor...
Balthör
*******************************
Günün Biberi
Mısır, Libya, Suriye gibi "diktatörlükle" yönetilen ülkelerde muhalifler meydanlarda "özgürce" toplanırken, ileri demokrasinin beşiği olan ülkemizde iktidar her türlü toplantıyı engelliyor...
*************************
Günün Şiiri
Değirmen
Bir değirmen bilirim
Gün olur en güzel şarkıyı söyler
Bir çocuk
Elleri kolları çamur
Uzaktan tertemiz bembeyaz güller
Gün olur
Yolundan eder yolcuyu
Uzaktan elleri çamur çocuğu
Basıp göğsünde arlar görürsün
Bir değirmen bilirim
Dinmez ırmaklardan alır suyunu
Bir değirmen bilirim
Feleğin çarkında öğütür unu...
Adalet Sümer (Varlık-1948)
****************************
Kurbağaların hayali
"Goethe"nin kurbağalarla ilgili bir şiiri var.
Şunu anlatıyor:
-Kış gelmiş, büyük bir göl buz tutmuş. Balıklar kurbağalar buzun altında kalmış. Hiçbiri buzu kırıp yukarıya çıkamıyor. Gölün derinliklerinde dolaşıyormuş...
Kurbağalar birbirine bağırıyormuş:
“Hele bir bahar gelsin, buzlar erisin, biz hele bir gölün üstüne çıkalım, bülbüller gibi şakıyacağız.”
Bahar gelmiş, buzlar çözülmüş, kurbağalar hızla gölün yüzeyine çıkmış ve eskisi gibi “Viyaklamaya” devam etmişler…