2011 seçimlerinde de gündeme gelmişti. 7 Haziran 2015 tarihinde yapılacak olan seçimler öncesinde de sıkça konuşuluyor.
‘Milletvekili adayları Eskişehir’de ikamet ediyor olmalı. Eşi, işi, evi, çocukları, ailesi Eskişehir’de olmalı. Kazancı bu şehirden olmalı. Milletvekilliği dönemi bittiğinde de bu şehirde yaşamaya devam etmeli’ diye sivil toplum kuruluşları bar bar bağırıyor!
Haklılar… Yıllarca Eskişehir’i tanımayan, Eskişehir’e sadece milletvekili adayı olduktan sonra adım atanlar, Köprübaşı’ndan Büyükşehir Belediyesi veya Valilik binasını bul diye bıraksanız, bulamayacak insanlar bu şehirden milletvekili seçildi.
Atamayla gelen milletvekilli adaylarına önce karşı çıktık. Tepki gösterir gibi yaptık. Birkaç gün sonra da,’birinci sıradan aday, seçilmesi garanti.. Koltuğuna gireyim, yanında durayım da, yarın vekil olduktan sonra iş yaptırırım’ diyerek şehir turu yaptırdılar...
Bu vekiller maalesef seçildikten sonra Eskişehir’in yolunu unuttular. Kırkta yılda bir TBMM Genel Kurulunda söz alarak meclis kürsüsünden Eskişehir’in çözülmemesi imkânsız olan sorunu gündeme getirdiler! Sorunun çözülmeyeceğini kendileri de biliyordu. Ama dostlar alış verişte görsün hesabı yarın “Eskişehir hakkında ne yaptın?” Diye sorulduğunda,’şu sorununuzu meclis kürsüsünden Türkiye’ye duyurdum. Elimden geleni yaptım’ diye cevap vermek için.
Barajı aşacak ve milletvekili çıkarabilecek siyasi partilerin Eskişehir örgütleri, sivil toplum kuruluşları genel başkanlara ve genel merkez yöneticilerine ‘ithal aday istemiyoruz’ diyerek baskı yapmalı.
Durup dururken bu konuya girmedim. Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ile hafta içinde uzun bir söyleşi yapmıştım. Dün gazetede yayımlandı.
Bu söyleşide Başkan Ataç’a,’tepeden inme gelecek bir aday partililerin şevkini kırar mı?’ diye sordum.
“BİZLER BU KENTTE BÜYÜDÜK”
Cevap: “Eskişehirlinin tanıdığı, sevdiği insanlar olmalı. Bizler bu kentte büyüdük. Bugün görev yapıyoruz. Yarın görevimiz bittiğinde yine bu kentte kalacağız. Bakın, hangi partiden olursa olsun, dışarıdan bu kente ‘yama’ olanlar, görevleri bittiğinde çekip gittiler. Ama biz, Eskişehir halkıyla hep yan yana ve yüz yüzeyiz. İstendiğinde her zaman hesap verebilmektir bu. Bundan da kaçmayız. ANAP dönemini düşünün ve daha sonra milletvekili olanları düşünün. Bugün kaçta kaçı Eskişehir’de?”
Meslekte 40’ncı yılımı doldurdum. Bu süre içerisinde yaklaşık 16-17 seçim yaşadım. Her seçimde partililer Eskişehir dışından aday gösterilen isimlere tepki gösterdiler. Her seçim öncesi ‘ithal aday istemiyoruz’ denilmesine rağmen ithal adaylar geldi. ‘Ben gönderdim siz seçeceksiniz’ dayatmasına tepki gösterenler, kendi partisi yerine farklı partilere oy verdiler.
30 Mart 2014 seçimleri sonrasında bir arkadaşım söylemişti:
‘Ben partimin belediye başkanı adayını beğenmediğim için istemeye istemeye bir başka partiye oy verdim.’
İstemeye, istemeye başka bir partiye oy vermiş. Ben de kendisine,’sen gerçekten o partiye gönül vermiş bir seçmen değilsin. Yıllardır destek verdiğin parti yerine adayını beğenmedim diye başka bir partiye insan kolay kolay oy vermez. Elin nasıl gitti?’ diye sormuştum.
‘Valla çok kolay olmadı. Ama partim de bana sen istemesen de ben istiyorum dayatması yapmamalı’ diye cevap vermişti.
Gerekçesini anlattıktan sonra arkadaşımın yaptığını doğru olduğuna kanaat getirdim.
Genel Merkezler teşkilatların sesini duymuyor, çıkan seslere kulak tıkıyorsa o zaman bir cevap verilmeli. Onun da yolu ‘oy vermemek’ bence de.
Ahmet Ataç’a bunu da sordum.
CHP özellikle 12 Eylül 1980 sonrası yapılan seçimlerde istediği başarıyı yakalayamadı. Hele hele AK Parti’nin kurulup seçime girmesiyle tabanın bir bölümü tıpkı sağ partiler gibi kaptırdı. Ben bunun gerekçesini halkın içine çok fazla girmediklerine bağlıyorum.
Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç’a bunu da sordum:
“CHP DAHA FAZLA HALKIN İÇİNDE OLMALI”
“Solda ne yazık ki uzun yıllara dayanan bir parçalanmışlık var. Öncelikle bu aşılmalı. Bu aşılamadığı için sizin söylediğiniz tablo var. Daha fazla halkın içinde, onun günlük yaşamının bir parçası olmalıyız. Yerel yönetimlerde bu yönde gösterdiğimiz çabalar, genel bir çıkışı gösterecek iyi örneklerle doludur. CHP, bu engeli mutlaka aşacaktır!”
Ataç doğru söylüyor. Kendisi Tepebaşı’nda bunu gerçekleştiriyor. Hemen hemen her gün, eğer belediye de ve farklı mekânlarda randevuları yoksa mahalleri gezer, kahveleri ziyaret eder. Camilere girerek cemaat ile sohbet eder. Hızına diğer partilerin adayları yetişemedikleri için iki dönem üst üste seçim kazanmayı başardı. Tepebaşı gibi muhafazakârların daha ağırlıklı olduğu bir ilçede sosyal demokrat partiden belediye başkanı seçilmek her babayiğidin harcı olamaz.
Erman Gölet’i koyun 3’e!
CHP’nin Pazar günü milletvekili aday adayı tanıtımı yapıldı. Aday adayları tek tek kürsüye gelerek kendilerini tanıttılar.
Bu parti adına önemliydi, nedeni ise milletvekili aday adaylarının bazıları bir birlerini ya tanımıyor ya da sadece isimlerini biliyordu.
Tanıtım toplantısı en azından milletvekili aday adayları, 2-3 saatlik program içerisinde bir birlerini tanıma fırsatı buldu, kaynaşma sağlandı.
Bu aday adayı tanıtım toplantısında partililer bir birlerine sormuşlar:
‘Sana göre Erman Gölet’i genel başkan aday listesine yazar mı? Yazarsa kaçıncı sıra olur?’
İçlerinden birisi söze karışmış:
‘Erman Gölet’in gücü varsa o zaman genel başkanımız kendisini “seni üçüncü sıraya yazdım. Hadi seçil gel” diyerek üçüncü sıraya yazmalı. Madem Erman Gölet’in üçüncü milletvekili sürükleme gücü var veya öyle diyorlarsa üçüncü sıraya yazılmalı. Ben partime üçüncü milletvekili kazandıracak bir güç olarak görüyorsam Erman Gölet’i en azından üçe yazarım’ demiş.
Milletvekili seçimlerinde seçmen aday listesini uzun uzadıya incelemez. Sorun bakalım rastgele bir seçmene ‘partiye mi adaya mı oy vereceksin’ diye…
Kimse ‘adaya’ demez.
‘Benim partim A,B veya C. Ben ona oyumu vereceğim’ diye cevap verecektir.
Erman Gölet bir güç olarak görülüyorsa, koyun üçe bakalım gerçekten güç mü?
Birazda şans yanınızda olacak
Pazar günü Eskişehirspor, Mersin İdmanyurdu takımını 2-0 yenerek rahat bir nefes aldı. Rizespor’un Sivasspor’u yenmesiyle Mersin İdmanyurdu maçı daha çok önem kazandı. Bu maçtan üç puan alınması halinde Rizespor ile Sivasspor takımlarının puan sıralamasında üzerine çıkılacaktı.
Bir anlamda da Eskişehirspor ile birlikte ligde kalma mücadelesi veren her iki takım ile arasındaki puan farkını açacaktı.
Son haftaların formda takımı Mersinidmanyurdu’ndan doğrusu çekiniyordum. Hele hele takımın başında eski teknik direktörümüz Rıza Çalımbay’ın olması endişemi artırıyordu.
Ama sırtlarına siyah-kırmızılı formayı giyip sahaya çıkan futbolcu kardeşlerim, tehlikenin farkında olduklarından bu maçı kazanmayı çok istiyorlardı.
Dün, ‘bu takıma bir faydası olmaz. Neden alındı?’ diye eleştirilen Sezer, 25’nci dk.da güzel bir gol atarak galibiyetin kapısını araladı.
İlk yarıda Mersinidmanyurdu karşılaşmasında gol atan Ömer Şişmanoğlu, Eskişehirspor’un ikinci golünü atarak haftalar sonra üç puanla tanıştırdı takımını.
Dün siyah-kırmızılı formayı giyen futbolcuların birazda şansları yanındaydı. Zor pozisyonlarda goller geldi. Kolay denilen pozisyonlardaki mutlak gol olabilecekler ise kaçtı.
Bu hafta lig sonuncusu Balıkesirspor ile evinde karşılaşacak Eskişehirspor. Bu maçı da kazanması halinde rahat nefes alacaktır. Fenerbahçe ile yapacakları karşılamada da en az bir puan alınması halinde de tehlikeden tamamen uzaklaşmış olacak.