2.05’lik boyuyla dünyanın en uzun boylu kalecisi unvanını taşıyordu…
2008-2012 yılları arasında 4 sezon Eskişehirspor’un kalesini korudu Hırvat “Vanja Ivesa…”
Ve oynadığı 4 sezonda başarılı maçlarının yanı sıra onlarca hatalı gol yedi. Buna rağmen meslek ahlakı, gerekse formasına olan saygısı onu tribünlerin sevgilisi yaptı…
Zamanı geldiğinde “Serdar Özbayraktar, Bülent Ertuğrul, Hürriyet Gücer, Dede” gibi taraftarın gönlünde taht kurarak Eskişehirspor’dan ayrıldı…
***
2012-13 sezonunda “Ivesa”nın yerine, İngiltere’nin West Ham United takımında ancak 1 resmi maçta forma giyebilen Belçikalı “Ruud Boffin” alındı…
Sezonun ilk maçlarında yediği hatalı gollerle “gelen gideni aratır” sözünü doğrulayan “Boffin” güçlü fiziğine, uzun boyuna rağmen hava toplarındaki zaaflarıyla dikkat çekiyordu. Özellikle yan toplardaki eksikleri gözlerden kaçmıyor gol yemeye devam ediyordu. Bütün bunlara rağmen bazı maçlarda çıkardığı başarılı oyunlar nedeniyle bu kusurları göz ardı ediliyordu…
Zaman zaman adı transfer dedikodularına karışsa da ciddi anlamda bir alıcısı olmadı…
***
Ve Eskişehirspor kuruluşunun 50. Yılında en buhranlı günlerini yaşarken ve tarihinde ilk kez 9 maç üst üste kaybeden takımının 8 maçında makûs talihini değiştirecek tek bir hamlesi olmadı “Boffin”in…
Tamam, kabul ediyoruz takımın savunması oldukça zayıf. Ama bir tek maçı gol yemeden bitirmiş olsaydı sezon sonunda 1 puanın bile büyük önem taşıdığı bu ligde takımına hayati bir katkı yapmış olacaktı…
Bırakın katkıyı, 8 maçta yediği 19 golle takımın averajını da katletti…
Bütün bunlar işin sportif yönü…
Birde madalyonun diğer yüzüne bakalım…
***
Saha içinde kalesini korumaktan aciz kalan “Boffin”, kişisel çıkarlarını korumakta inanılmaz becerikli…
Alacakları üç gün gecikmesin!
Kalesinde gösteremediği refleksi, alacağı söz konusu olduğunda anında gösterebiliyor…
“Kulübe icra gönderme silahını” kullanmadaki mahareti ceza sahası içindeki cesaretinden çok daha fazla…
***
“Virüs ” Latinceden geçen bir sözcüktür. Zehir ve diğer zararlı maddeleri ifade eder…
Sezon başında bu ve buna benzeyen organizmalara neden”virüs” dendiğini şimdi çok daha iyi anlıyorum…
Virüs vücuda girdiğinde, vücut otomatik olarak bu maddeleri yok etmek için koruyucu maddeler imal eder. Bunlara da “ Antikor ” denir…
Benim asıl anlayamadığım; bunlara karşı vücudun neden yeterli “Antikor”u üretememiş olmasıdır…
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...