Dostlarını daima vefa ile hatırla can!
Dostlarını daima vefa ile hatırla can! Arayan sen ol, bulan sen; tanıyan sen ol, kucaklayan yine sen. Kula vefası olmayanın Hakk'a vefası olmaz...
[HZ MEVLANA]
Hoşgörü gibi kaybettiğimiz değerlerden biri de vefa duygusu. Bir zamanlar ne vefalı insanlar vardı çevremizde, ne oldu nereye gittiler ki?
Eskiden Vefaspor vardı, bayağı taraftarı da vardı.
Şimdi Vefa Spor yok.
Vefa da yok. Vefalı insanda yok, ya da çok az. Vefa; sadece İstanbul'da bir semt adı olarak kaldı.
Dostlukların, arkadaşlıkların bu denli çıkar ilişkileriyle kirlendiği bu toplumsal yapıda vefa sadece ve sadece içilen bir bardak bozadan başka hiçbir şey değildir.
Benim için vefa küçük bir iyiliği bile olsa hiç unutmamaktır o kişiyi.
İnsanı kim üzer?
Ve ne üzer?
En sevdikleri değil midir?
En değer verdikleri değil midir insanın canını acıtabilecek?
Kişi, kendisini üzebilme, canını acıtma lüksünü sevdiklerinden başka kime verebilir?
Hiç kimseye.
Başka hiç kimseye bu lüksü vermemiştir insan.
Sonunu bile bile.
Durup dururken bunu niye yazdın? Diye soracaksınız.
Durup dururken yazmadım.
Cuma günü iki dönem Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış, bu hizmet süresi içerisinde Eskişehir’e çok önemli hizmetler yapmış, Eskişehir’in bugünlere gelmesinde çok ama çok büyük katkıları olan Selami Vardar, aramızdan ayrılışının 11’nci yıl dönümünde mezarı başında anıldı.
Sağlığında etrafında fırıldak gibi dönen, belediye başkanlığı süresi içerisinde yanından ayrılmayan gerçek dostlarını! Aradı gözlerim. Ama onlar yoktu. Çünkü onların çok ama çok önemli! İşleri vardı. Selami Vardar’ı hatırlayıp gelenlere tek tek baktığımda çoğunluğu Mihalıççıklı hemşerileri idi. Birkaçta gerçek dostu.
Şu bir gerçek, bunu bizzat yaşayanlardanım.
Eğer önemli bir makam ve mevkide iseniz eşiniz, dostunuz, hatta tanıyamadığınız akrabalarınız bile vardır. Ama bir gün gelip o makamdan indiğinizde, düne kadar etrafınızda size görünmek, yaranmak için fırıl fırıl dönenler birden kaybolmuşlardır. Mumla arasanız da! Bulamazsınız. Çünkü artık o makamda değilsiniz. Sizin artık onlara vereceğiniz bir şey yok elinizde! Daha doğrusu onların isteklerini karşılayacak makamınız yok artık. Çünkü onlar için siz önemli değil, önemli olan çıkar ve menfaatleridir.
Demek ki Selami Vardar’ın Cuma günkü mezarına gelerek onun için dua okuyan insanlarmış gerçek dostları. Yılmaz Büyükerşen ve Ahmet Ataç vefalıklarını dün olduğu gibi bugünde gösterdiler. Yılmaz Hoca, Selami Vardar için mevlit okuttu, Ahmet Ataç da ölüm yıldönümünde mezarına gelen Selami Vardar sevenleri ile dostlarına helva ve su dağıttırdı.
Selami Vardar’ın bu şehre yaptığı, çoğu da yeryüzünde olmadığı için görünmeyen hizmetlerinden dolayı bir kez daha kendisine şükranlarımı, saygılarımı arz ediyor, yüce Allah’tan rahmetler diliyorum. Toprağın bol olsun Selami baba! Bu şehirde sayıları gittikçe azalsa da seni hala seven, kalbinden sevgini söküp atmayan, senin yaptığın hizmetlerini hala anlatan dostların var. Onların duası yeter. Diğerleri ise teferruat!
Resimaltı: Selami Vardar’ın mezarı başında olan dostları 2-Selami Vardar
**-********
Şoför evlerinde ikamet edenler Nasrettin Hoca’ya gidecekler
Geçtiğimiz günlerde bir yazımda, Yenikent Mahallesi’nin üzerinde bulunan Şoför Evleri’nde ikamet eden, bu yıl ilkokula başlayacak olan çocukların yaşabilecekleri sorunları anlatmıştım.
Bu konuda her zaman duyarlı olan Valimiz yazımı okumuş olacak ki, Vali Yardımcısı İsmail Küreci imzalı bir bilgilendirme yazısı göndermiş.
Öncelikle gerek Milli Eğitim Müdürü Erdoğan Ayata’ya gerekse valimiz Dr. Kadir Koçdemir’e gösterdikleri hassasiyetten dolayı teşekkürlerimi arz ediyorum.
Ancak şunu belirtmekte de fayda var.
Ben o yazımda sadece Şoför Evleri’nde oturan çocukları değil, hemen Şoför Evleri’nin dibinde Yenikent Mahallesi’ne kayıtlı bloklarda oturan çocukların yaşayacakları sorunları da gündeme getirmiştim. Gönderilen bölge haritasında işaretlenen mesafeler kuş uçumu olarak ölçeklendirilmiş. Bunu yürüme mesafesi veya servis ile ulaşım mesafesi ile ölçtüğünüzde, belirtilen mesafe benim yazdığım 2,5 kilometreyi buluyor.
Bir de neden Şehit Yunus Baykal İlköğretim Okulu, Ortaokula dönüştürüldü hala bunu anlamış değilim.
Aşağıda Subay lojmanlarının yanındaki Mehmet Gedik Ortaokulu var zaten.
İkinci bir ortaokula ihtiyaç varsa o da Yenikent’in tam ortasında kalan Vali Münir Raif Güney İlkokulu daha mantıklı olmaz mıydı?
Kaldı ki Şoför Evleri’nde oturan veliler, çocuklarını Nasrettin Hoca İlkokula göndermek istemiyor. Bu okul onlara ters geliyormuş. Bir de servise mecbur bırakılmalarından yakınıyorlar.
‘Hiç olmazsa Yunus Baykal’a otobüs ile gitme şansımız vardı. Nasrettin Hoca bize tamamen ters bir okul’ diyerek tepkilerini ortaya koydular.
Yenikent Eğitim Bölgesi’ndeki okulların idarecilerine, mahalle muhtarına sordum.
‘Bölgenizdeki okullar ilkokul, ortaokul olarak belirlenirken sizin görüşlerinizi aldılar mı?’ diye.
Verdikleri cevap:
‘Bize kimse bir şey sormadı’.
Demek ki okulları ‘ilkokul-ortaokul’ olarak belirleyen komisyon üyeleri, bölge okullarının idarecilerinin görüşlerini almadan, kağıt üzerinde ileride doğabilecek sıkıntıları göz önünde bulundurmadan ‘biz yaptık oldu bitti’ demişler.
Yarın okullar açıldığında işte o komisyonun kağıt üzerinde belirlediği okullarda yaşanacak sıkıntılar nasıl çözülecek bekleyip göreceğiz.
Gerek Valimizin gerekse İl Milli Eğitim Müdürünün bu konularda başları çok ağrıyacak.
*-********
FIKRA:
SENİN MASRAFIN YOK!
Vezir halkın ihtiyaçları için para dağıtıyormuş. İmam efendiyle, Bektaşi’yi çağırmış yanına. İmam efendiye sormuş:
- İçki içer misin imam efendi?
- Haşa! ağzıma sürmem.
- Karı kız var mı hoca efendi?
- Haşa! Harama uçkur çözmem
- Kumar oynar mısın peki?
- Hayır oynamam.
Sırada bekleyen Bektaşi’ye dönmüş:
- İçki içer misin?
- Her gece içerim.
- Karı kız var mı peki?
- Eh arada bir düşer!
- Kumar oynar mısın?
- Oynarım arada.
Vezir elindeki 15 liranın 13 lirasını Bektaşi’ye, 2 lirasını imam efendiye vermiş. İmam efendi şaşkına dönmüş.
-Aman hünkarım neden ona 13 lira verdin de bana 2 lira verdin
-Senin masrafın yok!
*-******