Şimdi diyeceksiniz ki, "Kardeşim koskoca kurum bir açıklama yapmış. Sen ne anlarsın bu işlerden?"
Eskişehir Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü 2020 Nisan ayı sonuna kadar istihdamın yüzde 2,2 oranında artacağını beklediklerini açıkladı. 2020'nin Nisan'ı öyle çıkmaz ayın son çarşambasındaki bir tarih değil. Şunun şurasında 5 ay süremiz var. Yani kuruma güvenecek olursak 5 ay sonra Eskişehir ekonomisi şahlanacakmış. İşsizlik tarihe karışıp vatandaşın en büyük derdi İber Yarımadası'na mı tatile çıkmak yoksa Tahiti'de güneşlenmek mi olduğuna karar vermek olacakmış.
Şimdi diyeceksiniz ki, "Kardeşim koskoca kurum bir açıklama yapmış. Sen ne anlarsın bu işlerden?" Sizler de haklısınız tabii. Ben pek anlamam bu işlerden. Mesela TÜİK verilerine göre nasıl olup da enflasyonun yüzde 10'un altında gerçekleştiğini bir türlü anlamıyorum. Nasıl olup da Almanların Türkiye'yi kıskandığını bilemiyorum. Kafam basmıyor bu işlere anlayacağınız...
Hacı yatmaz gibi bir ekonomimiz var. Zammı yedikçe enflasyonumuz düşüyor. Fabrikaların kapısına kilit vuruldukça işsizlik azalıyor. "Maşallah" demek lazım... Yine de merak edemeden duramıyor insan; turizm sezonu kapandı. Mevsimlik tarım işçileri çoktan evlerine döndü. Çok güvendiğimiz 'Beton ekonomisi' inşaat sektörü için ölü bir mevsime girdik. Bu koşullarda kış döneminde işsizliğin azalması değil, artması gerekir. Üstelik "Türk Lirası'nı koruyacağız" derken, ihracat şansımızı da çöpe attık. Aslında Çalışma ve İş Kurumunun bu paylaşımını "Günün fıkrası" diye paylaşabilirdim sizlerle. Fakat dediğim gibi; ben pek anlamıyorum bu işlerden. Vardır büyüklerimizin bir bildiği...
Usluer mahkemelik oldu
Bilindiği gibi aralarında Gaye Usluer'in de bulunduğu CHP Parti Meclisi üyeleri, hükumete bir takım eleştirilerde bulunmuşlardı. Şimdi dünya üzerinde bir ülke var ise, o ülkede bir iktidar olur. Ancak muhalefet, yalnızca demokratik ülkelerde bulunur. Bildiğiniz gibi Kim Jong Un adlı tombik arkadaşımız Kuzey Kore'nin lideri. Ancak bu ülkede 'Ana muhalefet' diye bir kavram yok. Hatta muhalefetin 'M'si bile bulunmuyor.
Tabii demokrasiler beraberinde eleştiri hürriyetini de getiriyor. Yani bir siyasi partide görev alıyorsanız, "Bay Kemaaaal!" diye kükreme hakkına sahipsinizdir. Bir parti liderine "O kadın var ya o kadın!" diyebilirsiniz. Bir diğer partinin liderine "Çocuğu bile yok zürriyetsizin" deme hakkınız bulunur. Elbette size yapılan eleştirilere de tahammül etmeniz gerekir. Ancak anlaşıldığı kadarıyla CHP'nin yaptığı eleştirilere herkes tahammül edememiş. Parti'nin 60 kişilik meclis üyelerine ayrı ayrı dava açılmış. Mahkeme neticesini merakla bekliyoruz.
Yerli ve Milli arabamız
1961 yılında 4'üncü Cumhurbaşkanımız Cemal Gürsel'in talimatlarıyla üretilen Devrim arabalarının 58'inci yaş gününü kutladık. Şimdi "Yerli ve Milli" diyerek ve vatandaşı 'Gaz'a getirerek oy oranlarınızı artırabilirsiniz. Ancak endüstri 'Gaz'a gelmez. Sanayi akılcı kararlarla ayakta durur. Eğer ki Cemal Gürsel, otomotiv sanayisini getirmek için dış ortaklı bir proje başlatsaydı, belki de şimdi 'Yerli ve Milli' bir aracımız olmuştu. Öte yandan Türkiye otomotiv sektöründe çok iyi bir yere sahip. Dünyanın önde gelen markaları Türkiye'de fabrika açmak için birbirleriyle yarışıyor. Yani bulunduğumuz durumla övünebiliriz. Komplekse kapılmanın lüzumu yok; Türkiye dünyanın önde gelen otomotiv yatırımlarına ev sahipliği yapıyor. Son olarak 70'li yıllarda Hindistan ve en büyük düşmanı Pakistan, 'Yerli ve Milli' savaş uçağı yapmaya kalktılar. Hintliler "Yüzde 100 yerli olacak arkadaş" takıntısına saplanıp kaldı. Netice itibarıyla Hintliler projeyi ellerine yüzlerine bulaştırdı. Ama Çin ile işbirliği yapan Pakistan'ın kendi savaş uçağı var ve dünyaya bu uçaklarını peynir – ekmek gibi satıyorlar...
Tecrübeler gösteriyor ki "Yüzde yüz yerli" takıntısına saplanırsanız, yüzde 100 başarısız olursunuz. Yapılması gereken şey teknoloji transferi yapmak ve yerli üretim katkısını aşamalı olarak artırmaktır. Türkiye'de onlarca yabancı ortaklı otomotiv fabrikasının bacalarından dumanlar yükseliyor. Oysa 'Yüzde 100' yerli otomobilimiz Devrim, müzede sergileniyor. Bir ülke de tıpkı bir endüstri kuruluşu gibi akılcı kararlarla ayakta durur. "Beş babayiğit" arayanlara selam olsun.