Sadi Seda yazdı
Cumhuriyet Halk Partisi’nden Perşembe günü akşam saatlerinde gazetenin mail adresine gönderilmiş maili okudum…
Okuyunca şaşırdım…
Vali Özdemir Çakacak’ın ağzından çıkmış gibi bir söz vardı…
Ben Vali Beyin ağzından böyle bir sözün çıktığına inanmadığım için Valilik Basın Bürosundan Can Düz’e telefon ettim…
Bun sözün gerçek olup olmadığını öğrenmek istedim…
Ziyaret esnasında yeni stadyumun isminin “Eskişehir Atatürk Stadyumu” olsun lafı geçmiş…
Ancak bunu CHP İl Başkanı Sinan Özkar söylemiş…
CHP’nin basına servis etmiş olduğu mailde,” Vali Çakcak (gelen mailde aynen böyle) yeni stadın adının “Eskişehir Atatürk Stadı” olduğunu vurguladı” deniyor...
Oysaki CHP İl Başkanı Sinan Özkar,”Yeni Stadın ismi Eskişehir Atatürk Stadı” olmalıdır diye kendi düşüncesini söylemiş…
Yeni Stadın ismi “Atatürk Stadı” olarak konulsa, bunu Vali Çakacak, Özkar’a değil, bir yıldan beri Eskişehirsporlu taraftarların ve Eskişehirlilerin beklediği müjdeyi basın toplantısı ile Eskişehir kamuoyuna duyururdu…
Veya AK Partinin Eskişehir’de üç milletvekili var…
Birisi Kültür ve Turizm eski Bakanı, birisi de bugün AK Parti Genel Başkan Yardımcılığı koltuğunda oturuyor…
Vali Çakacak yerine herhalde bu iki isimden birisi açıklardı…
Sinan Özkar, basına servis ettirdiği bu ziyaret haberi metnini; “Vali Çakcak (!) yeni stadın adının “Eskişehir Atatürk Stadı” olduğunu vurguladı” derken valinin adına açıklama yaptığının farkında mı acaba…
Bunu bir hukukçu ifade ediyor…
Bir başkasının söylememiş olduğu sözü servis ettiriyor…
Maili hazırlayan kim ise onun da hatası olmuş olabilir…
Sinan Özkar, metni hazırlayan her kim ise, ona ”Vali Bey’e Eskişehir Yeni Stadının adının Atatürk olsun şeklinde düşüncemizi söyledik” demiş olabilir…
O da, “Vali Çakacak Eskişehir yeni stadyumunun adının ‘Eskişehir Atatürk Stadyumu’ dedi” anlamış olabilir…
Ama mail gazetelere servis edilmeden önce Sinan Özkar tarafından tekrar gözden geçirilmeliydi…
“Okey” verdikten sonra servis edilmeliydi…
Vali Bey’in söylemediği bir sözü, söylemiş gibi atılan mailde yer vermek Sayın Valiyi zor durumda bırakmaz mı?
Bu affedilir bir hata değil…
Durup dururken Vali Çakacak ile CHP arasına soğuk duvarlar çektiğinin herhalde farkında değil
Bence CHP İl Başkanı Sinan Özkar, bir açıklama yaparak maili hazırlayan her kim ise onun yanlış anlamasından kaynaklandığını kamuoyu ile paylaşmalıydı…
Bildiğim kadarıyla onu da yapmadı…
*-*****
Aynı duyarlılığı Büyükşehir ve Tepebaşı da göstermeli
Odunpazarı Belediyesi Meclisinden çok önemli bir karar çıktı…
Odunpazarı İlçe sınırları içerisinde yer alan Odunpazarı Belediyesine ait billboard ve CLP reklam alanları yapılacak protokol ile Eskişehirspor Eğitim Vakfı’na devredilecek…
Önümüzdeki günlerde Odunpazarı Belediyesi ile Eskişehirspor Eğitim Vakfı arasında yapılacak protokol ile billboardlar ve CLP reklam alanlarını artık vakıf tarafından talep edilenlere tahsis edilecek…
Bakıldığında “ne getirisi olur” diye düşünenler olabilir…
Eğer doğru çalıştırılabilir ise yıllık 1 Milyon TL’ye kadar gelir getirebileceği konuşuluyor…
Ciddi bir rakam…
En azından bazı yaralara merhem olabilir…
Eskişehirspor taraftarları aynı duyarlılığı Tepebaşı ve Büyükşehir Belediye Meclislerinin de göstermesini bekliyor…
Büyükşehir Belediyesi’nin yıllık billboard ve CLP gelirinin 3 Milyon TL olduğu söyleniyor…
3 Milyon Büyükşehir, birerden 2 Milyonda Odunpazarı ve Tepebaşı Belediyelerinden billboard ve CLP geliri olsa yıllık toplam 5 Milyon eder…
Önümüzdeki günlerde Büyükşehir ve Tepebaşı Belediye Meclislerinden de billboard ve CLP’lerin işletmelerinin Eskişehirspor Vakfı’na devredilmesi kararı çıkacağını düşünüyorum…
Onlarında Eskişehirspor için duyarsız kalmayacaklarına inanıyorum…
*-******
ÖFKELENİNCE NEDEN BAĞIRIRIZ?
Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş.
Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye sormuş. Öğrencilerden biri, “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş, “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız?” Diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış:
“İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
-“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur?”
Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır.
-“Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur?”
“Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş:
”Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza
mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”
***
Atalarımız da: boşuna “Öfkeyle oturan zararla kalkar” dememiş…