Utku Çakırözer sessiz kalmadı!

29 Haziran 2016 09:00
A
a
Sütiş Eskişehir
Öncelikle insan yanını iyi bildiğim bir kişi Sayın Çakırözer.
Naif bir kimlik, hümanist bir yürek ve samimi…
Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği döneminde tutarlı bir gazeteci olarak tanıdık kendisini. Koca yürekli Uğur Mumcu’nun şeref yoksunu maşalarca katledilmesinden sonra, o gazeteye gerçekten yakışan bir genel yayın yönetmeni diye düşünenlerdenim…
Ve hepimizin bildiği gibi daha sonrasında Sayın Çakırözer’in yerine Can Dündar genel yayın yönetmeni olarak getirildi. Kimliği, dünya görüşü, değişkenliği hakkında yeterince bilgi sahibi olduğum bu zat sonrasında bu gazeteyi ne okudum, ne de satın aldım! Eğer kendi gazetelerimizin dışında bir yaygın gazete okuyacaksam, çok açık ve net söylüyorum ki duruşunu çok beğendiğim nitelikli ve yiğit yazarları bünyesinde barındıran halkın sözcülüğünü yapan bir gazeteyi tercih etmekteyim…
Can Dündar’ı kastederek kaleme aldığım (afaCAN) başlıklı yazımda, CHP’li Milletvekilleri ve İl Başkanı Sinan Özkar arkadaşım başta olmak üzere tüm CHP’lilerden bununla ilgili yanıt vermelerini dilemiştim. Uzun yıllardır (1950’den bu yana) hiçbir zaman tek başına iktidara gelememiş bir CHP’den bahsediyorum bakınız. Mustafa Kemal Atatürk’ün sonsuzluğa göç etmesi ile birlikte irtifa kaybı yaşayan, halkın gönlünde umut olma özelliğini giderek kaybeden koca bir çınardan söz ediyorum. Ve diyorum ki; eğer demokrasinin kuralları gereğince bir kurtuluş ise düşlediğimiz, Cumhuriyet Devrimlerinin yeniden hayata geçirilmesini bu yolla sağlayacaksak ivedilikle bir parti altında birleşmeliyiz. Bu birleşmenin görünürdeki yegâne adresi de Atatürk’ün kurduğu ve kitle partisi özelliğini hala elinde tutan CHP’dir. Lakin Atatürk kavramını içine sindirmeyen niceleri bu partide siyasal rant sağlamak adına vitrindedirler. Atatürk’ten giderek uzaklaşan yüz yıllık bir parti de maalesef UMUT olma özelliğini yitirmektedir. Ve ne yazık ki söz konusu bu kişiler (güruh) sayesinde düşünsel ve pratik ölçüde yanlış üstüne yanlışların giderek çoğaldığını üzülerek görmekteyiz. Durum böyle olduğunda benim gibi milyonlarca Cumhuriyet Sevdalısı, bağımsızlık sevdalısı, Mustafa Kemal neferi, bölünmez bütünlük yanlısı insan çıkış yolu bulamamaktayız. Giderek sesimizi yükseltmemizdeki amaç artık net anlaşılmalı CHP yönetimi tarafından. Kitleleri umutsuzluğa mahkûm etmekten öte hiçbir şeyin yapılmadığını da gördükçe kahrolmaktayız! İyi niyetli, yürekli yirmi otuz milletvekilinin yüzü suyu hürmetine oy vermez bu halk sizlere inanın. Bilesiniz ki şu an bir erken seçim olsa umut arayan insanların tercih edecekleri parti CHP olmayacak!
O halde şu sorumuzu bir kez daha yüksek sesle sorarak vahametin farkında olmayan ehlikeyif Atatürkçüleri (!) sarmanın zamanıdır diyorum; en kötünün olmasını bekleyerek torunlarınızın mezar taşlarınıza tükürmesini mi arzu etmektesiniz? Başka Türkiye var mı?
CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer kayıtsız kalmadı çığlığımıza sağ olsun. Uzunca bir zaman dilimi, yüreğimizden geçenleri anlattık birbirimize. Vatan paydasındaki kaygılarımda kendilerinin de çok samimi olduğunu zaten biliyordum. Vurgu yapmak istediği konu özgürlükler konusu idi. Eline silah almamış insanların sadece fikirlerini beyan ettikleri için hapsedilmeleri karşısında sessiz kalmamak adına, yapılan zulmün ya da hukuksuzluğun karşısında durmak gerektiğini açıkladı. Bu bağlamda Can Dündar da olsa, başkası da olsa yazdığı yazılar yüzünden (düşünceleri yüzünden) insanların mahkûm edilmemesi gerektiğini söyledi. Can Dündar’ın dünya görüşlerinin kendisini bağlamadığını, mahkûmiyeti karşısında ona destek olmasının düşüncelerini tasvip ettiği anlamına gelmeyeceğini belirtti. Bir örnek daha verdi Sayın Çakırözer. Protest müzik yapan bir gurubun konser biletlerini sattığı için ve bu doğrultuda düşüncelerini belirttiği için yedi yıldır hapiste yatan bir genç insandan söz etti. Bu genç mahkûmiyeti onaylandığı an itibarı ile hem okuduğu üniversiteden, hem de daha sonra kazandığı ikinci üniversiteden atılıyor. Eline silah almayan, terör suçuna katılmayan bu genci her ziyarete gittiğinde ağlayan annesini anlattı bana. Mahkumiyeti sonrası bu gencin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne olan bakış açısı için empati kurmamı istedi. “Biz bunun konumundaki gençlerimizi, insanlarımızı da terör cellâtlarına teslim etmemeliyiz” dedi. Terörün bir parçası olmaya meyilli siyasileri, STK’ları, medya mensuplarını dışlamak, tavır almak ayrı. Düşüncelerinden dolayı insanların özgürlüklerinden edilmesine duyarsız kalmak ayrı…
Bu konularda elbette ki haklıydı milletvekili. Lakin biat kültürüne meyilli bir halkın da onların anlattıklarını değil anlamak istedikleri biçimi tercih ettiğini söyledim kendilerine. CHP’nin halkın güveneceği, inanacağı ve sığınacağı konuma gelebilmesi için bu çabaların yetmediğini ve yetmeyeceğini söyledim…
İş yine bizlere düşüyor saygın okurlarımız.
Cumhuriyetin devamından, bölünmez bütünlükten, barış ve kardeşlikten, Mustafa Kemal’den yana olan herkesin bu koca çınarı sallaması ve titretmesi gerekiyor.
Cesur ve namuslu olması gerekiyor.
 
SİZİN SESİNİZ
 
İftar davetleri kalksa!
 
İnsanların birlik beraberliklerinin pekişmesi adına, sosyalleşmek adına aslında gerekli etkinliklerdir davetler. Davetlere icabet etmek ise saygı gereğidir mutlaka. Lakin bu işin de tabiri caiz ise cılkı çıktı kanısındayım saygın olurlar. Tribünlere oynamayı yaşam biçimi haline dönüştürmüş bir toplum olarak bizler bu tür güzel gelenekleri dahi artık siyasi şov malzemesi olarak aleni kullanmaktayız! Bir elin verdiğini, diğer el görmemeli (bilmemeli) atasözü (ya da ayeti) son derece güzel ve anlamlıdır. Ama son on yılda iş tamamen şova dönüşmedi mi sizce? En büyük iftar sofrası, En görkemli iftar yemeği manşetleri ile yazılı ve görsel medyada adeta reklam aracına dönüşen etkinlikleri hayra yormak ne derece vicdana sığar? Oysa bakın ne diyor açıklamasında; bir yoksula, bir hayır işine yaptığınız yardım, en yakınlarınızca dahi bilinmemelidir. Çünkü bu çeşit yardımlar dini, ya da sosyal bir ödevdir. Amaç kendini göstermek değil, bir yaraya merhem olmaktır. Herkes görsün, işitsin, kendisini övsün diye yapılan yardım, din ya da insanlık duygusu ile yapılmış iyilik olmaktan çıkar…
Diyorum ki hani formalite  iftar davetleri kalksa, kurum ve kuruluşların başındaki yöneticiler bu formalitelerden arınıp kendilerini zorunlu hissetmeseler!
Bu konuda da yürekli bir yöneticinin önderliği söz konusu tabii…
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi