Ülkemizdeki her ilde en az bir üniversite olmasına rağmen, kentlerle üniversiteler arasında istenilen düzeyde işbirliğinin olmadığı farklı kesimler tarafından sürekli dile getirilmektedir.
Elbette üniversitelerin kentlerin yatırım ekonomisine sağladığı katma değeri yadsımak mümkün değildir.
Ama burada dile getirilmek istenen, üniversiteler tarafından üretilen bilginin paylaşımı ve kullanımından, kent dinamiklerinin bu süreçten, en üst seviyede yararlanma kültürüne sahip olabilmeleridir.
Peki, her kentte kendi olanaklarına göre bilgi üreten üniversite/üniversiteler olduğuna göre sorun nerede?
Bana kalırsa, madem ki üniversitelerde her türlü gelişmenin zorunlu sonucu bilimselliktir, o halde bu kültürün gelişmesine de katkıda sağlamak yine üniversitelere düşüyor…
Yani, İletişim Bilimleri’nin güncel konularından olan ve çok kulağımızın alışık olmadığı “Bilim İletişimi” alanından yararlanmak…
En genel tanımıyla Bilim İletişimi; “bilimsel ve teknolojik gelişmeler ile bilgi ve becerilerin, iletişim araçları yardımıyla doğrudan topluma ulaştırılması için, ilgili kanalların kullanılmasını” ifade etmektedir.
Biz de böyle bir amaca azda olsa katkısı olur düşüncesiyle, ESTV’ de “Kent ve Üniversite” adlı bir televizyon programı gerçekleştirdik.
Ama artık üniversitelerin, bilimsel iletişim konusundaki uzmanların önderliğinde, etkili bilim iletişimi yöntemlerini kullanarak, kentlerin daha fazla bilimsel bilgiden yararlanmaları için gerekli süreçleri yönetmesi büyük önem taşımaktadır.
Malumunuz üzere; üniversiteler, uygarlığın merkezi, refahın kaynağı, bilim-teknoloji-sanat ve kültürün taşıyıcısıdırlar. Bu ise üniversitelerin gündelik olarak yönetilmesini aşan bir görevidir.
Unutmayalım, bir toplumun hayalleri de kültürü kadardır…