Aslında bu yazıyı festival bitiminde, görüşlerimi ekleyerek yazacaktım. Düşündüm de; baştan yazarsam belki etkinlikleri takip etmek isteyen okurlarımızın ilgisini çekebilirim dedim kendi kendime.
Uygarlığımızın tarihsel yoldaşı olan cam, Anadolu’da başladığı yolculuğunda kültürümüz açısından çok önemli bir nesnedir.
Binlerce yıllık uygarlık birikimi içinde hem kullanım eşyası hem de sanatsal yaratım ve üretimin önemli bir unsuru olarak yoluna devam etmiştir. Cam ustalarının yüzyıllar boyunca cama üfledikleri nefesleri estetiğin yaratım kulvarında kalıcı formlara taşınarak sanat nesnesine dönüşmüştür…
Uluslararası Cam Festivali Odunpazarı Belediyesince 24-30 Ekim tarihleri arasında gerçekleştiriliyor. Bu özel etkinliğin Odunpazarı’nda ve üstelik dördüncü kez gerçekleşiyor olması elbette ki mutluluk verici. Farklı ülkelerden ve gözbebeğimiz Anadolu Üniversitesinden sanatçıların ve akademisyenlerin katılımıyla gerçekleştirilen festival artık Odunpazarı ile özdeşleşerek adeta ilçenin markalarından biri haline geldi. Popüler kültürün günübirlik tüketimlerine inat, şehre kalıcı eserler kazandıran Odunpazarı Belediye Başkanı Av. Kazım Kurt’un model şehir olma amacına ulaşmasında önemli bir adımdır bu festival.
24-29 Ekim tarihleri arasında Kurşunlu Külliyesi Sıcak Cam atölyesinde 10.00 – 18.00 saatleri arasında Colin Webster, Steven Ciezki ve Nobuyuki Fujiwara tarafından yapılacak çalıştayların oldukça renkli ve ilgi çekici geçeceğini düşünüyorum.
Festivalin bir sürprizi de 26 Ekim’de Yunus Emre Kültür Sanat Merkezinde gerçekleşecek olan Taksim Trio Konseri. Aytaç Doğan, Hüsnü Şenlendirici ve İsmail Tunçbilek’ten oluşan bu üç virtüözün canlı performansı festivale ayrı bir renk katacak.
Televizyon kanalları vıcık vıcık, iğrenç ve sadece irin akıtıyor. Evlilik programları (muhabbet tellallığının herkesin gözü önünde yasal olanı), ses yarışmaları, düzeysiz (asılsız) diziler tarafından işgal edilmişken, bu tür organizasyonlar bizim için nefes alacağımız bir istasyon vazifesi görüyor. Sanat adına yapılan nitelikli tüm işler bizim nazarımızda alkışı ve takdiri hak ediyor. Aslında Eskişehir’e yakışan da bu değil mi saygın okurlarımız? Çağdaş yöneticilerin yapması gereken de sadece ve sadece bu tür etkinliklere öncülük etmek değil midir? Böylesi toplumsal görevlerde öğreticilik etmek değil midir duyarlı yöneticilerimizin asal görevi?
Birtakım medya kadılarının görmek istediği tabloya olanak vermemek adına, ‘kim ne derse desin ben işime bakarım’ özgüveni içerisinde yoluna devam etmeleri gerekmez mi? Uluslararası Cam Festivalinin açılışında ne demiş Sayın Büyükerşen; birkaç yıl sonra büyük bir sektöre dönüşecek bu emeklerin sonu…
Haydi o zaman, bunun gibi nice projeleri hayata geçirip gereksiz ağızları kapatmanın zamanı geldi de geçiyor. ‘Ahmet Ataç mı, Kazım Kurt mu, Büyükerşen hangisini istiyor’ gibi gereksiz lakırdıları yapanların çenelerini kapatmak üzere ve çok daha net duruşlarla güven kazanmak zamanıdır bu zaman. Çünkü öylesine az bir zaman kaldı ki son seçime! Yarın çok geç olmadan birlik ve beraberlik görüntüleri eşliğinde böylesi anlamlı projeler üretmek adına emek vermeye devam…
SİZİN SESİNİZ
Eskişehir'de 13 öğretmen FETÖ'den tutuklandı!
Edinilen bilgiye göre, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında bugün adliyeye sevk edilen 25 öğretmenden 13'ü çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Adliyeye sevk edilen diğer 12 kişi ise, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Tutuklanan öğretmenler, cezaevine gönderildi…
Böyle yazıyordu dünkü gazete haberlerinde. Ve ondan önceki haberlerde de yine buna benzer ifadelerle öğretmenlerin gözaltına alındıkları, tutuklandıklarını öğrenmiştik!
Ne mutlu demek geldi içimden birden bire!
Sadece öğretmenler içerisine sızmıştı bu Amerikan maşası piyonlar! Fethullah Gülen denen emperyalist işbirlikçiye inanıp, onun kirli örgütüne katılanlar sadece öğretmenlerdi. Öğretmenler dışında onların bağlı olduğu kitle örgütlerinde yönetici konumunda tek bir kişinin dahi olmaması ne güzel! Siyaset arenası içerisindeki üst düzey hiçbir kimsenin olmaması ne güzel gerçekten! Bunlar elbet umut verici geleceğimiz adına!
Lakin benim aklıma takılan bir soru da yok değil…
2009-2010-2011 yıllarında Eskişehir’de üst üste yapılan ‘Türkçe Olimpiyatları’ adlı ‘made in Fethullah Gülen’ imzalı organizasyonlarda öncülük edenler kimlerdi? Maddi manevi destek verenler kimlerdi? Kitlelerin bizzat o etkinliklere katılması doğrultusunda işaret buyuran STK’lar ve yöneticiler var mıydı?
O devirde aktif siyaset içerisinde olup Fethullah Gülen’e övgüler yağdıranlar bulunmakta mıydı? Biliyorum 17-25 Ocak’ı baz alalım diyecek bazıları bana. Eyvallah alalım almasına da, ondan önce bu deccala güç katanları görmezden mi gelelim? 15 Temmuz’da darbeye niyetlenen FETÖ hainlerinin uzantılarını sorgulamayalım mı?
OZANCA
Biat bilmem, insanoğlu insanım
Kula kulluk edenedir isyanım
İster şah olsun, isterse padişah
Senden başkasına eğilmem Tanrı’m… Şinasi KULA