Görüşler
Üç yiğit ve dönekler
"Eşber Yağmurdereli", geçenlerde "Enver Aysever"in sunduğu “Aykırı Sorular”a konuk oldu...
Aysever, programın adına uygun bir soruyu getirdi:
"Deniz Gezmiş, Hüseyin ve Yusuf bugün yaşasalardı hangi safta olurlardı?"
Eşber'in yanıtı:
"Herhalde kendilerini liberal sol olarak görmezlerdi..."
………………
Günümüz Türkiye'si için, tarihe geçecek bir yanıttı bu...
Hadi "yandaşı-yalakaları" geçtik...
Ya "dönekler ordusu"na ne demeli?
Daha düne kadar "cemaatin savunucusu" olanlar, bugün "Orduya kumpas kuruldu" demiyorlar mı?
Aslında "yandaş" olmak da o kadar kolay değil!
"Ben ancak istediğim ölçüde yandaş ve yakala olurum" demek, buna inanmak, en büyük yanılgıları…
Hele “kullanma tarihleri” geçtiyse!..
………….
Türkiye'deki en büyük döneğin "Burhan Belge" olduğunu dile getirmiştik...
"Ahmet Cemal"de dünyadaki örneğini anlatmış:
- Fransız ihtilali döneminin ve hemen sonrasının ünlü devlet adamı "Joseph Fouche", siyasi tarihte yandaşlığın, yalakalığın ve dönekliğin piriydi.
Sıradan bir din adamı iken ihtilalle birlikte devrimcilere katılıp kiliseleri yakan, "Robespierre"in saflarında çalışan, onu deviren komploda yer aldıktan sonra "Napolyon"un yükselişine katılan biri...
Ama Fransa Kralı "XV 111. Louis" yutmamış bu numarasını ve sürmüş ülkeden...
Biyografisini yazan "Stefan Zweig" yorumlamış olayı:
"İhanet etmeye o kadar alışmıştı ki, sonunda ihanet edecek birini bulamayınca kendine ihanet etti!"
…………
Eşber Yağmurdereli'nin süper yanıtının ışığında, üç yiğidimizi rahmet ve saygıyla anıyoruz...
Adem ile Havva nereden?
Bir Fransız, bir Alman ve bir Türk müzede "Adem ve Havva Cennet Bahçesinde" tablosuna bakıyorlarmış.
Alman, "Bedenlerinin huzursuzluğuna bakar mısınız? Adem ile Havva Alman olmalı" demiş.
Fransız, hemen karşı çıkmış:
"Havva ne kadar güzel, Adem ne kadar yakışıklı. Bu denli çekici olduklarına göre, kuşkusuz Fransız olmalılar."
Türk, tabloya uzun uzun baktıktan sonra "Bunlar kesinlikle Türktür" demiş:
"Üstte yok, başta yok, ama kendilerini hala cennette sanıyorlar..."
By-Pass'tan sonra
Adam By-pass ameliyat geçirmiş ve bir ay sonra kontrol için geldiği doktora "Cinsel hayatıma ne zaman dönebilirim?" diye sormuş.
Doktor, "İki katlı bir binanın merdivenlerini nefes nefese kalmadan çıktığın gün" demiş.
"Öff bee!" diye yutkunmuş adam:
"Ya zemin katta bir hanımla tanışırsam!"
Gazeteler de toplumu ayırdı
Balıkesir "Ordunat Okulu"nda askeri öğrenciyken, 18 kişilik koğuşun lideri seçilmiştik...
“Kara kaş-gözden değil, yaştan!”
“Baba” derlerdi...
Koğuşu, okunmak istenen gazeteler ikiye ayırmıştı... Kimi "Tercüman" istiyor, kimi "Milliyet ya da Hürriyet..."
"Cumhuriyet”in adı bile yoktu!..
Konda'nın son araştırmasından anımsadık bu askerlik günlerimizi...
Araştırmaya göre, iktidar yanlıları sadece kendi gazetelerini okuyor, kendi televizyonlarını izliyor...
Muhalefet edenler de aynı...
Yani, "Karşı taraf ne düşünür?" diye merak eden yok...
İnsanlar, sadece kendi gibi düşünenleri dinliyor, kendiyle aynı dünya görüsünde olanları okuyor...
"Farklı bir ses duymak istemiyor!"
AKP Sözcüsü "Hüseyin Çelik" de bu gelişmeyi açıkça değerlendiriyor:
Diyor ki:
"Türkiye'de 5 milyon gazete satılıyor. Bunların 4'te 3'ü AKP'ye muhalif olan basındır. İktidarı desteklediği söylenen basının toplam tirajı 1 milyon 200 bindir..."
Her şeyimiz ikiye bölündü ya...
Hüseyin Çelik de basını böyle dile getiriyor:
"Ya iktidarın sesi, ya iktidarın karşısı..."
Eğer hükümetin doğrudan kontrolü altında değilsen... "AKP karşıtı basınsın..."
1982-84 yılları arasında yapmıştık vatani görevimizi...
"Döndük yine gazetelerin bile insanları ayırdığı yıllara..."
Günün Şiiri
Sonsuza
Yoksunluğum öyle büyük öyle güzel ki
Ne ekmek isterim ne hava ne su
Seni kan tutmuşluğunca seviyorum
Açlığımın hançerli kadını
Allı dünyam, pullu dünyam
Günahına son giren ilk giren olur
Tellim tellik duraklı gelinim benim
Elma ağacımın yağma olan süsü
Yitirdiğim tanrıya şöyenim olsun
Yaşamının bu en kahpe öyküsü
Allı dünyam, kanlı dünyam...
İsmet Yazgan (Varlık-1967)
Artı 1'de olanlar!
"Artı 1" televizyonundan topluca istifalar oldu... Hem de kimler kimler?
"Can Dündar, Mirgün Cabas, Tahir Özyurtseven, Yavuz Oğhan, Tuluhan Tekelioğlu, Koray Çalışkan..." Hep birlikte ayrıldılar...
Daha Önce de "Tuncay Mollaveisoğlu, Uğur Dündar" ve arkadaşlarıyla yollarını ayırmıştı kanal...
Sebep görünürde maddi sıkıntı.
Ancak asıl neden yukarıdan gelen baskılardır.
Peki, suç nedir?
"Dürüst yayıncılık..."
Mesleği onurla yapan arkadaşlara saygı ile...
Günün Olayı
Başı, attığı tweetlerle derde giren "Fazıl Say"ı eleştirenler hala, "Tweet atmanın da
bir sınırı olmalı" diyor. Doğru, hele "hapse atmanın bir sınırı olmayan" ülkemizde iki kere
düşünmeli...
Günün Biberi
Dünyada demokrasi tanımı:
“Halkın kendi kendini yönetmesine demokrasi denir.”
Türkiye'deki demokrasi tanımı:
"Halkın kendi kendini yönettirmesine demokrasi denir..."
Günün İncisi
Büyük mesele, büyük görünmek değil, gerçekten büyük olmaktır.
Beethoven
Özdeyiş
Güvensizliğin kaynağında, sevgi noksanlığı yatar...
Hanri Benazus
Günün sorusu Mustafa Mutlu'dan
"Fethullah Gülen"in avukatı, "17 Aralık" yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında 800 gazeteciye ve siyasetçiye dava açtıklarını, bu sayının 1000'e yükseleceğini söylemiş. Sonra da kendilerine telefon edip özür dileyen bazı yazarları affettiklerini belirtmiş... Sorum size:
"Köşesinde esip gürleyen ama davayı görünce yola gelip özür dileyen yazara ne ad verilir?"
Günün Sözü
İnsanlar servete hiç doymazlar. Gittikçe artan zenginliklerine, "Artık yeter" diyemezler.
Aiskhylos
Kıssa-dan
Adalet nerede biliyor musunuz? “Adalet Sarayı’nda…” Sarayda hukuk ve adalet olur mu, bir düşünün isterseniz…
Hikmet Çetinkaya
Gerilim
Cumhurbaşkanlığına soyunmuş, sağı solu suçluyor. Sıkılmasa “Kılıçdaroğlu” ile “Bahçeli”yi de yolsuzlukların kışkırtıcısı, rüşvetin ağa babaları ilan edecek!..
Cüneyt Arcayürek