Türk çok turist yok

Sevgili hükûmetimiz salgın hastalıkla yeni mücadele planını açıkladı. Bu planı, "Ne hâliniz varsa görün" olarak özetlemek mümkün. Öncelikle artık açık alanlarda maske takmak mecburi değil. Kapalı alanlar ise iyi havalandırıldıysa maske takma zorunluluğu bulunmuyor. Ki "İyi havalandırılmış" olma şartı âfâkî bir kavram olduğuna göre, pratikte bu kuralın da kalktığını kabul edebiliriz. Ayrıca kamuya açık alanlara girişte de HES kodu sorgulanmayacak. Okullarda iki çocuk hastalandı diye sınıflar kapatılmayacak ve son olarak "ciddi" belirtiler olmadan, kovid testi yapılmayacak... Bütün bu yeni kuralları – veya kuralsızlıkları – bir araya getirdiğimiz zaman resmin bütününü görmeye başlıyoruz. Şimdi AVM'lere girerken HES kodu gösterilmesinin yasaklanmasının ekonomiye 5 kuruşluk faydası olmayacaktır. Bu arada "Ciddi belirtiler" şartının aranması da, pek çok vatandaşın kovid olup olmadığını bilmeden etrafta dolaşmasına neden olacaktır. Bu vatandaşlar – kendilerine bir şey olmasa da – hastalığı bulaştıracak ve başkalarının ölmesine neden olacaktır. Yani ve sanırım hükûmetimiz doğal seleksiyon kartını açmış ve, "Çürük olanlar ölsün gitsin!.." diye düşünmeye başlamış... Bu alınan önlemsizlikler silsilesi hastalığın katlanarak yaygınlaşmasına neden olacak, ancak kağıt üzerinde salgın gerilemiş görülecek. Peki bütün bunları neden yapıyoruz? Cevap belli; turizm... Parasızlıktan askerlik tezkeresini satılığa çıkartan hükûmetimiz, "TÜİK usulü" bir katakulliyle hastalık sayılarını düşürecek ve "Bizde salgın yok! Vallahi billahi yok" Yemin içtim bak yok!.." diyerek ülkeye turist çekmeye çalışacak. Tabii bu arada "Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir" olacak. Anlaşılan hükûmetimizin bakış açısına göre Türkiye'de "Haddinden fazla" Türk var. Onlara göre eksik olan turistler ve getirecekleri yeşil yeşil Amerikan Dolarları...

Şu gazeteciler yok mu?
Ukrayna Savaşı ile birlikte ürününü Rusya'ya satamayan çiftçilerimiz, dometeslerini yerel piyasaya çıkarttı. Bunun neticesinde de domates fiyatları Eskişehir'de düştü. Afiyetle yemek nasip olsun... Şimdi domates fiyatlarının düşmesi bir haberdir. Bunu haber yapmayan gazeteciyi kovarlar. Oysa ki vatandaşın bir kısmı – ve muhtemelen hükûmeti sevmeyenleri – biz gazetecilere kızıyor ve "Kardeşim bu ne biçim gazetecilik? Sizin mazot fiyatından haberiniz var mı?" diye bizleri bir güzel azarlıyor. Mazot fiyatlarından haberimiz var efendim. Nitekim akaryakıta zam geldiğinin de haberini yapıyoruz. Bu haberlerin altına da – ve muhtemelen hükûmet taraftarı olanlar – "Eskiden ekmeği karneyle alıyordunuz, nankör gazeteciler!.." anlamında eleştirilerde bulunuyor. Kardeşim; benzin fiyatlarına biz gazeteciler zam yapmıyoruz. Ukrayna Savaşını da biz çıkartmadık. Eskişehirspor küme düştüyse – yemin ediyorum – biz gazetecilerin dahli yok. Biz sadece haber yapıyoruz. Güzel haberler olsun, onu da haber yaparız; dükkan sizin...