Malumunuz Ramazan ayı birçok geleneğin ve paylaşımın ön plana çıktığı gerçekten özel bir ay. Tabi kişiler kadar kurumlarda bu alışkanlıkları devam ettirmek adına geyret içerisindeler.Belediyeler, Odalar, Sendikalar, STK’lar her biri kendince bu ayı yaşamak, yaşatmak adına etkinlikler gerçekleştiriyor. Bunun en klasik örnekleri ise iftarlar.
Bu iftarlar kendi içinde ayrılıyor. Kimi kurumlar sadece üyelerine, kimi kurumlar sadece ihtiyaç sahiplerine, kimileri karma iftarlar düzenliyor.
Kimi kurumlar kendi yemekhanelerinde, kendi imkanlarıyla hazırladıklarını sunuyor sofraya, kimi kurumlar ise son derece lüks mekanlarda bol çeşit iftarlar veriyor hem de ihtiyaç sahibi olmayanlara.
Ramazan başladığından bu yana takipteyim. Büyükşehir Belediyesi bu konuda güzel bir örnek teşkil ederek tokları ve zenginleri değil, özel grupları ve kendi yemekhanesinde ağırlıyor.
Odunpazarı Belediyesi de bu konuda gösterişten uzak Aşevi’nde hazırladığı iftar yemeğini paylaşıyor.
Tepebaşı Belediyesi zaten yıllardır vatandaşların ayağına giderek hem de kendi personel ve imkânlarıyla hazırlıyor sofralarını.
Eskişehirspor’da 2 senedir kendi tesislerinde ve kendi aşçılarıyla yol alıyor.
Ancak birçok kurum, özellikle iş adamlarının yer aldığı Siad’lar veya ETO’nun iftarlarında aynı hassasiyeti göremiyoruz. Özellikle kendi imkânları, tesisi olan bir Oda’nın lüks bir mekânda iftar düzenlemesi garibime gidiyor. Hele ki bütçe ile ilgili serzenişleri varken çok daha dikkat çekiyor!
Bir de bu iftarların çoğunda gerçekten ihtiyaç sahibi, evinde sıcak yemeğe hasret, geliri pek olmayan kaç insan var? Buna bakmak gerekmez mi?
Benim gördüğüm tablo ne yazık ki tokun toku ağırladığı ve adet yerini bulsun diye yapılmış organizasyonların bolluğu.
Keşke öbür türlü olsaydı, keşke 11 ay açlık yaşayanlar otursaydı o sofralar da ama öyle olmuyor işte. Tok toku ağırlamadan rahat etmiyor.