Yerlilik ve millilik vurgusu yapacaksak, örnek olarak Devrim’i göstermek zorundayız.
Yerlilik ve millilik vurgusu yapacaksak, örnek olarak Devrim’i göstermek zorundayız.
*
Dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in talimatıyla ve Türk mühendis-işçilerin olağanüstü gayretleriyle yalnız ve yalnız 4 buçuk ayda üretildi. 1961 yılının kıt imkanlarıyla, hiçten yaratılarak Eskişehir Cer Atölyelerinde bir mucize gerçekleştirildi. Adı üzerinde; Türkler, bir Devrim’e daha imza attı.
*
Ancak Devrim, yapım sürecinden bitişine dek inanılmaz bir saldırıya maruz kaldı. Bizim politikacılarımız, bizim gazetecilerimiz, emperyalist devletler sürekli karşı çıktı. “Bitiremezsiniz” dediler. “Beceremezsiniz” dediler. “Maliyeti çok yüksek, ülkeyi batırırsınız” dediler. Bununla beraber, toplumu galeyana getirdiler.
*
1961’in 29 Ekim’inde, Cemal Gürsel siyah renkli Devrim’e bindi. Ancak Devrim, kısa süre sonra öksürerek durdu. Çünkü trenle getirilirken yangın çıkma ihtimaline karşı benzin konulmamıştı. Ankara’dan tören alanına gidildiği zaman da konvoy durmamış ve benzin konulamamıştı. Tören alanında da benzin konulamadı.
Ve Devrim durdu! Cemal Gürsel de beyaz renkli Devrim’e binerek gitti.
*
Aslında hiçbir sorun yoktu. Devrim, hipodromdaki törende insanların hayran bakışları altında başı dik bir biçimde yürüdü.
*
Ancak bir gün sonra çıkan gazeteler, Devrim’in bozulduğunu yazdı. Türk mühendislerin beceriksiz olduğunu yazdı. Paraların boşa gittiğini yazdı. Hiçbir gazete de “benzin bitti o nedenle durdu, hipodromda harikalar yarattı, bizim de artık bir otomobilimiz var” diye yazmadı.
*
Halbuki aynı yıl, Tarım Bakanlığı ‘at neslinin ıslahı’ için 25 milyon bütçe ayırmıştı. Devrim’e ayrılan bütçenin tam 15 katından bahsediyorum. Ancak hiç kimse, o bütçeden söz etmedi.
*
Kısacası tam zamanında, öyle bir fırsatı kaçırdık ki; belki de bugün otomotiv devi ülkelerden biriydik. Bunun gibi daha neleri kaçırdık, neleri yaptırmadılar, neleri yapamadık. Hem iradesizliğimizden, hem emperyalistler nedeniyle, hem de içimizdeki hainler yüzünden!..
*
Her neyse... Çok geç olsa da, Devrim’in devamı geldi! Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu tarafından yeni nesil bir otomobil üretildi. Otomobil ise bu grubun isminin baş harfleriyle markalandırıldı: TOGG
*
Söz konusu araç yeni nesil olmasaydı; yani benzinle ya da mazotla çalışan bir otomobil olsaydı eleştirilebilirdi. Ancak öyle değil; Türkiye, 2022’de, Dünya’da elektrikli araç üreten birkaç ülkeden bir tanesi ünvanını alacak. O nedenle hiçbir eleştirinin lüzumu yok.
*
Şimdi, bazıları hiçbir şey bulamadığı için popülizm yapma derdinde! Neymiş? Vay efendim, otomobilin tasarımı İtalya’da yapılmışmış. Yahu kardeşim, tasarımı yapan firma, dünyanın en büyük otomotiv tasarımcısı. Ferrari, Lambhorgini, Fiat, Alfa Romeo, Lancia, Maserati, Cadillac, Volvo, Peugeot gibi araçların tasarımları, bu firmanın eseri!
*
Yani bizden daha iyi iş yapan başka bir firma varsa, tabii ki faydalanacağız. Yoksa sizin istediğiniz, Jet Fadıl’ın ölü doğan İmza’sı gibi bir tasarım mıydı?!
*
Benim burada üzüldüğüm tek nokta, otomobilin Bursa’da üretileceği haberi. Tabii Bursa’ın avantajı çok: Sanayi kenti, liman bağlantısı var, vesaire... Ama bizim de Devrim gibi bir tecrübemiz var; ancak şehir olarak birlik ve bütünlüğümüz, şehri düşünenlerimiz ile güçlü aktörlerimiz yok.
*
Neyse...
*
Türkiye’nin bir otomobilinin olacağı, beni heyecanlandırıyor. Umuyorum bu başlangıcın devamı gelir ve planlandığı gibi 2022’de otomobilimiz yollarda olur. Devamının gelmemesi için hiçbir neden yok; zira TOGG’u yapan isimler güçlü iş insanları, yetenekli mühendislerimiz var, ülkemiz de güçlü, yurttaşlarımızın ve gazetecilerimizin desteği de tam.
*
Devrim’in devamıdır TOGG. Keşke adı da Devrim olsaydı. Ancak adı öyle olmasa da. Ülkemiz için yine de ciddi bir Devrim’dir.