Türk futbolunda ilklerin adamı olarak bilinen “Fatih Terim” geçtiğimiz günlerde yine bir ilke imza atarak Türk Futbol Federasyonu ile yapılan 5+2 yıllık sözleşmenin kahramanı oldu…
Ancak bu sözleşme öyle sıradan bir mukavele değildi. Çünkü 1996 yılında Galatasaray’da yıllık 850 bin TL. ile başlayan süreç aradan geçen 17 yıl sonunda bu kez Futbol Federasyonu ile yıllık 4.7 milyon dolara ulaşıyordu…
Yani Galatasaray ile yaşanan her küskün ayrılık bir anlamda ücretlere yansıyan zam olarak geri dönüyordu…
Bu tarihi sözleşmenin diğer tarafında ise “TFF” ve onun başarısız başkanı “Yıldırım Demirören” bulunuyordu. Basiretsiz yönetimiyle Beşiktaş’ı da uçurumun kenarına getirerek adeta paraşütle TFF Başkanlık koltuğuna oturtulan “Demirören” nadir görülen bir yönetici prototipi olarak hatırlanacak…
60 Yaşına gelen bir insanın önündeki 1 yıl ya da bir ay için dahi Tanrı ile sözleşme yapamadığı şu kader çizgisinde 7 yıllık sözleşmeye bakınca, oldu olacak bari “Terim ile kayd-ı hayat” şartı konulsaydı demek geliyor içimden…
Görsel ve yazılı medyamızın birbirinden seçkin(!)yorumcuları ise 5+2 ye takmışlar kafayı. Varsa yoksa 7 yıllık sözleşme etik mi değil mi? Ülkenin ekonomik gerçeklerini görmezden gelerek yapılan bu akde nasıl etik diyebiliriz!
Hani halkımızın çok kullandığı bir söz vardır ya “Zenginin parası züğürdün çenesini yorar”. Biz de bu sözü doğrularcasına, 7 yıllık sözleşmeye değil de 4,7 milyon dolara takıldık…
Asgari ücretin aylık 400 dolar olduğu şu ülkede 7 yıllık bir süre için 400.000 dolarlık aylığı ya da başka bir ifadeyle çılgın kabul edilebilecek parayı birileri bu fakir halka anlatmalı, anlatabilmeli…
Peki, TFF’ nin ya da “Sayın Demirören”in yaptığı nedir? Bunu da yine halkımızın güzel bir sözüyle yanıtlarsak “Yörük sırtından kurban kesmek” değil midir? Saçı, tüyü bitmemiş yetimin bile hakkı olduğu devlet hazinesinden ulufe gibi dağıtılan bu paralar sporun fair-play ruhunu incitmemiş midir?
Her yıl kalp, damar, beyin v.b. ameliyatlarla on binlerce insana şifa dağıtan uzman hekimlerin, daha çağdaş ve yaşanası bir dünya için anıtsal mekânların, tesislerin, köprülerin ve barajların projelerine imza atan yaratıcı mühendislerin, toplum düzeninde adalet dağıtmakla görevli, vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışmış yargıçların ancak rüyalarında görebileceği bu rakamlar bence toplum vicdanını da derinden yaralamaktadır…
Bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nın, TBMM Başkanı’nın, Başbakanı’nın Genel Kurmay Başkanı’nın özlük haklarının bile bu rakamın yanında çerez parası olarak kaldığını görünce insan sormadan edemiyor; Sayın Yıldırım Bey; acaba “Demirören Holding”in en üst yöneticisine ya da ceosuna ne kadar maaş ödüyorsunuz?
Netice olarak, Adana’nın tozlu topraklı yollarından çıkıp ülkenin zirvelerinde olanca hızıyla esmeye devam eden ve “Fatih Terim”in kahramanı olduğu “peri masalı” giderek varoşların da bir umut klasiği haline geliyor…
Gelelim toplumun vicdanı rencide eden sözcüklere, “Fulya Yengeye teşekkür ederim” …
Evet, bu sözlerin sahibi maalesef TFF Başkanı “Yıldırım Demirören”…
Yani “Fulya Yenge” destek vermeseydi “Sayın Terim” 4,7 milyon doları elinin tersiyle itecekti demeye getiriyor…
O halde biz de ulus olarak “Fulya Yengeye” teşekkür etmeliyiz…
“Teşekkürler Fulya Yenge(!)”