90’lı yıllarda hafızalarımızdan silinmeyen sinema filmlerini hatırlatmak istedim okuyucularıma. Uçan arabalardan tutun da, tıpkı bizler gibi düşünebilen, sorular soran, cevaplayan hepsinden önemlisi tıpkı insanoğlu gibi hareketler yapabilen biyonik insanlar ve robotlar filmlerde başrol oyuncusuydu. Her geçen gün kendini yenileyen teknolojik cihazlar bu senaryoların gerçekleşmesinin o kadar da uzak olmadığını gösterdi bizlere.
Robot işçilerin, tehlikeli çalışma ortamlarında insanların yerini almasına çok az kaldı diyebiliriz artık. Başta ABD olmak üzere birçok ülke (Türkiye de dahil) biyonik organ çalışmalarına hız verdi. Yeni organlar üretmekte çok hız kazandı sağlık sektörü. Sabahları karşısına geçip kendimize baktığımız aynalar sağlık sorunlarımızı ekrana yazabilecek. Sol böbreğiniz sorunlu ve yenisini üretmek için sipariş verildi diyecek. Kalp naklini robot yapacak ve bize uyumlu kalp olması olmaması sorun değil çünkü yedek parçamız tam da bizim kan grubumuza DNA’mıza uygun şekilde üretilecek.
Apple firması iPhone 6 ve iPhone 6 Plus için 10 bin robot işçi satın almıştı. 10 yıl sonra 2025 yılına geldiğimizde robot işçi kullanımının %10 seviyesinden %25 seviyesine yükselmesi bekleniyor. Robot işçi kullanımı insan işçi kullanımından daha az maliyetli oluyor. Mesela ABD’de otomotiv sektöründe çalışan robotun maliyeti 8 dolar, çalışan insanın maliyeti ise 25 dolar olarak açıklandı. Bu konuda yapılan açıklamalarda Gelecek 10 yılda robot satın alımlarının yüzde 80’ini Çin, ABD, Japonya, Almanya ve Güney Kore’nin yapacağı da belirtiliyor.
Devasa bir fabrikada gaz sızıntısı meydana geldiğinde insan işçiler değil de robot işçiler olay yerine gönderilip vanaları sıkabilecek, tehlikeyi önleyebilecek veya tamirat gerektiğinde onun da başarılı bir şekilde kendi kendine veya uzaktan kontrol ile üstesinden gelecek. Bu sayede hiç sorun olmamış gibi, can kaybı, yaralanma olmadan fabrikalarda işleyiş devam edecek.
Tüm bunlar çok faydalı gelişme gibi gözükse de bana soracak olursanız dünyamızın da artık sonuna geliyoruz maalesef!..
Her geçen gün bir canlı neslinin tükeniyor olması, kutuplardaki buzulların erimesi, mevsimlerin hissedilir değişkenliği, insanoğlunun savaşlara eğilim gösterdiği şu günlerde ve dünyanın sona doğru hızla ilerliyor olması bilim insanlarını ve gelişmiş ülkeleri başka yaşanabilir gezegenler aramaya da mecbur bıraktı.
Şimdi kara kara düşünme zamanı. Başka bir gezegene taşınabilecek kadar gücü kuvveti olmayan insanoğlunun sonu hiçte iyi gözükmüyor.