Tecrübe…

Oh be...
 
Gerçekten de oh be…
 
Geçen gün sosyal medyada “Kar yağışının ardından İstanbul barajlarında Kasım ayında yüzde 37.6 olan doluluk oranı yüzde 64.6'ya çıktı. Karın hızla erimesiyle daha da yükselecek… Şikayet etme, şükret, of deme, oh de İstanbul” şeklinde bir paylaşımda bulundum, sosyal medya arkadaşlarımdan biri altına eklemiş, benim de en sinir olduğum tanımlama “beyaz esaret” diye…
 
Gerçekten de özellikle İstanbul’da yaşayanlar kar yağışını esaret gibi gördüler. Oysa ki sonuç ortada, bir ayda barajlardaki doluluk oranı neredeyse iki katına çıkmış. Bu, İstanbul önümüzdeki birkaç yılda susuz kalmayacak, önümüzdeki birkaç yılı kurtardı anlamına geliyor...
 
2016 yılında geçen son bir yüzyılın en kurak sonbaharını yaşarken, ben yazılarımda “Merak etmeyin, bu kış bol karlı olacak” diyordum. Bu gezegeni oluşturan sistemler, anlamaya çalışırsanız, gerçekten de bir makine gibi, son derece sistematik bir şekilde çalışıyor.  Mesele bu sistemlerin nasıl çalıştığını anlamak için sürekli gözlemek, geçmişe bakmak ve bu sistemlerin ne zaman, neye, nasıl tepki verdiğini çözümleyebilmek. Aslında günümüzde yaşadığımız çevre sorunlarını, küresel iklim değişikliklerini, yaşanan afetleri ve bunların insan ırkına ve medeniyetimize etkilerini düşündüğümüzde, en öncelikli işimizin de bu olması lazım.
 
Her ne kadar dört küsur milyar yaşındaki bu gezegen üzerinde, bu gezegenin geçirdiği süreçleri anlayamayacak kadar yeni olsak da, modern bilimimiz sadece son 400-500 yıldır anlamaya çalışıyor olsa da, yine de ulaştığımız noktada sahip olduğumuz teknoloji gezegenimizi ve gezegenimizi oluşturan sistemleri anlayabilmek, yaşamımızın her saniyesinde muhtaç olduğumuz gezegenimize zarar vermeden medeniyetler inşa etmek ve medeniyetimizi sürdürmek için yeterli. Ve aslında bu bir tercih değil, zaruret.
 
Zira başka hiçbir şansımız yok. Bu gezegeni ve gezegeni oluşturan sistemleri anlamak, ona uyumlu, dengeli şekilde kalkınmak, medeniyetimizi, şehirlerimizi inşa ederken uyumlu olma hassasiyetini öncelikli olarak ele almak. Aksi kuraklık, susuzluk, açlık, afetler, göçler, savaşlar, terör...
 
Aksini endüstri devriminden bugüne çok tecrübe ettik. Sonuç ortada... Zaman değişme zamanı...