Son dönemde olağanüstü kongreler, yönetim krizleri, maddi çıkmazlar ve sportif başarısızlıklarla anılan Eskişehirspor, nihayet başkanını buldu. Tribünden gelen, Eskişehirspor kültürüne hakim ve Tatar Mustafa namıyla anılan Mustafa Akgören, geminin yeni kaptanı oldu. Akgören, kongrede beylik laflar edip kimseyi umutlandırmadı. Olabildiğince gerçekçi bir tablo çizdi. İşte, bizim istediğimiz de buydu: Samimiyet! Akgören’in yönetimini de beğendiğimizi söyleyebilirim; genç, dinamik ve güvenilir isimler göze çarpıyor. Söz konusu yönetimin elinden gelen gayreti göstereceğine inanıyorum. Bu anlamda hedef belli: Takımı ligde tutmak ve ara dönemde futbolcuların serbest kalmasını önlemek. Taraftarın da arkasında olduğu Akgören ve yönetiminin bunu başaracağına inanıyorum. Ha, ola ki başaramazlarsa merak etmesinler; başkan ve yönetimin gösterdiği samimiyet bile alkışı hak ediyor. Son söz: Kimse bu ekibin paçalarından asılmasın, kentin ileri gelenleri de son bir gayretle takıma sahip çıksın.
Toplumsal çürümenin sonucu…
Eskiden yok muydu? Tabii ki vardı. Ancak son yıllarda o kadar arttı ki… Kadına yapılan aşağılık şiddetten bahsediyorum! Toplumumuzda, akıl almaz bir ahlaki çürümüşlük söz konusu. Bencillik had safhada. Her yanımız yalan. Her yanımız dedikodu. Kimse kimseye inanmıyor. Kimse kimseye güvenmiyor. Kimse kimseye yardım etmiyor. ‘Bana dokunmayan bin yaşasın’ zihniyeti toplumu kuşatmış durumda; her anlamda dökülüyoruz. Yanı başımızda insan insanı öldürüyor, dönüp de bakamaya tenezzül dahi etmiyoruz. Vicdanlarımız kurumuş. Hırsımız aklımızın önüne geçmiş. İşte, anlatmaya çalıştığım çürüme hali bu. Kadına şiddet de, bu çürümüşlüğün en yoğun sonuçlarından bir tanesi. Diyorlar ki: Yasalar caydırıcı olsun. Doğru, ancak bu çözüm değil ki! Kafaların değişmesi lazım. Eğitimin ve eğitimcilerimizin düzelmesi lazım. Toplumsal çürümeye karşı en iyi ilaç bu. Eğitimin yanına ekonomiyi, ekonominin yanına demokrasiyi koyacağız ki sağlıklı bir toplum haline gelebilelim.
Mezbaha, sonunda yapılacak
Biliyorsunuz ki Eskişehir’de bir mezbaha yok. Neden yok, niçin yetkili kurum tarafından ısrarla yapılmıyor, gerçekten bilmiyoruz. Durum böyle olunca Eskişehir’e yakın şehirlerdeki mezbahalar kullanılıyor. Dahası, Eskişehir’de kaçak kesimler yapılıyor; denetim yok, ne yediğimizi bilmiyoruz. Derken, Eskişehir Ticaret Borsası’ndan (ETB) ciddi bir müjde geldi. Şöyle ki: ETB, Bursa Eskişehir Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA) ‘2019 Yılı Fizibilite Desteği Programı’ kapsamında hazırlamış olduğu ‘ETB Et Kombinası Yatırım Projesi’ ile Kalkınma Ajansından Fizibilite Desteği almaya hak kazandı. Bunun anlamı şu: Eskişehir’e, ETB tarafından modern bir mezbaha yapılacak! Söz konusu projenin mimarı, ETB Başkanı Rıza Zeydan; şahsına teşekkür ediyorum. İhtiyaç duyulan mezbaha yapıldığında, Eskişehir’in ‘büyük’ bir sorunu ortadan kaldırılmış olacak.
Saadet ‘cuk’ diye oturttu
Uzun süredir önemli bir talep gündemde: Emeklilikte Yaşa Takılanların (EYT) haklarını verin! Haliyle bu talep, EYT’li yurttaşlar tarafından hükümete yönlendiriliyor. Ancak gelin görün ki hükümet, söz konusu talebe kulağını kapatarak EYT’lileri ortada bırakıyor. EYT’liler yaş aldıkları için iş bulamıyorlar. İş bulanlar, sigortasız ve asgari ücretin altında çalışmak zorunda bırakılıyorlar. Sağlık güvenceleri yok. İş bulamayanların durumu ise tam bir fecaat. Ancak kasada para olmaması nedeniyle EYT’lilerin sorunlarını çözmekten imtina ediliyor. Bu noktada Saadet Partisi Tepebaşı ilçe Yatırım ve Kalkınma Başkanı Ahmet Gülen, ‘cuk’ oturan bir açıklama yaptı. Dedi ki Gülen: “Toplumu çürüten pek çok israf EYT maliyetinden daha mı azdır?” EYT’lilerin sorunlarının çözümsüz kalması durumu, ancak bu kadar güzel açıklanabilirdi. Kamudan israfı ortadan kaldırın, belli ceplere giden hortumları kesin; bırakın EYT’lilerin sorunlarını çözmeyi, Türkiye’deki ekonomik bunalımdan kurtuluruz!
Kazım Kurt’un Arıköy’ü
Yıllardır, ülkemizde tarım ve hayvancılık sistemli bir biçimde yok ediliyor. Bunun nedeni basit: Üretmeyen Türkiye yaratmak. Üretmeyince de olacaklar belli: Dışarıya bağımlı kalacağız. Yurttaşlarımız fakirleşecek. Ekonomik olarak ciddi sorunlar yaşayacağız. Sağlıklı gıdalarla beslenemeyecek, hasta bir nesil halinde geleceğiz. Her ne kadar durum böyle olsa da, yerel yönetimlerimiz, ellerinden geldiğince vaziyeti düzeltmeye gayret gösteriyorlar. Yılmaz Büyükerşen’in kırsal kalkınma anlamında hayata geçirdiği projeleri anlatmaya gerek yok; zira her birinin farkındasınız. Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt da benzer projeleri hayata geçiriyor. En belirgin olanı Arıköy projesi! Arıköy, arıcılıkta uzman bireyler yetiştirdi ve ilk mezunlarını verdi. Başkan Kurt, bu noktada şunu söylüyor: Sadece üreteceğimiz arı ürünlerinin değil, Türkiye’nin gıda politikalarının eğitimini yapalım. Nasıl dışa bağımlılıktan kurtuluruz, sağlıklı gıdayı nasıl üretiriz? Tüm bunların değerlendirmesini yapmamız lazım.” Bu ifadelerden de anlıyoruz ki Arıköy, gelecekte, ulusal tarım ve hayvancılık politikalarını da ele alacak.
MHP’li Sazak’tan yerinde soru
Kreş, son yıllarda yoğunlukla gündeme gelen unsurlardan bir tanesi. Bunun nedeni basit: Hem bireylerin küçük yaşta kaliteli eğitim alabilmeleri, hem de kadınların üretim sürecine kolaylıkla katılabilmeleri. Peki, Eskişehir’de kreşi gündeme getiren kim? Hiç sağa sola bakmadan Kazım Kurt ismini verebilirim. Daha 2014 yerel seçim sürecinde kreşin önemini kamuoyuna anlatmış ve başkanlık koltuğuna oturmasıyla beraber modern bir kreş açmıştı. Şimdi de 100 yeni kreş açmak için kollarını sıvamış durumda. Kreşin önemini en son, MHP Milletvekili Metin Nurullah Sazak gündeme getirdi ve özellikle kadınların çalışma hayatına katılabilmeleri noktasında soru önergesi verdi. Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’a yönelttiği soru önergesinde dikkatimi çeken şu: Belli sayıda kadın çalışanı ve bu noktada kreş açma zorunluluğu olan kaç iş yerinde kreş var? Denetim ne alemde? Yaptırımlar uygulanıyor mu? Çok yerinde bir soru. Vekil Sazak’ın bu işin peşini bırakmaması gerekiyor, bana kalırsa bırakmayacaktır da.
Zülfü Livaneli mest oldu
Her yıl farklı oyunlarla Eskişehir'in kültür sanat hayatına büyük katkı sunan Eskişehir Şehir Tiyatroları, bu yıl sahnelemeye başladığı ‘Böyledir Bizim Sevdamız’ oyunuyla sanatseverleri yakın tarihte yolculuğa çıkarıyor. Genel Sanat Yönetmeni Ali Eyidoğan’ın yönettiği oyun, Zülfü Livaneli'nin hayatı üzerinden ülkemizi derinden etkileyen toplumsal olayları ele alıyor. Senfoni orkestrasıyla ortaklaşa hazırlanan müzikalin medya galasına Zülfü Livaneli de katıldı ve izlenimlerini şu ifadelerle aktardı: “Bugün bu oyunu ilk kez izliyorum. Gelirken inanın bu kadar büyük bir prodüksiyon, bu kadar başarılı bir metin ve birbirinden yetenekli sanatçıları görmeyi beklemiyordum. Sayın Büyükerşen'in vizyonuyla bu kentte kültür sanat anlamında büyük gelişmeler yaşandı. Tiyatronuz ile orkestranız ile ne kadar gurur duysanız azdır.” Bu ifadeleri Livaneli’nin ağzından duymak önemli. Gurur duyduk. Bu gururu bizlere yaşatan başta Yılmaz Büyükerşen olmak üzere, Şehir Tiyatroları ekibi ve senfoni orkestrası ekibine teşekkür ediyorum.
Kabukçuoğlu’nun uyarısı
Gazeteciler olarak, nedeni her ne olursa olsun gerçekleşen intihar olaylarını sorgular, araştırır, ancak hiçbir biçimde gazete sütunlarında yer vermeyiz. Bunun nedeni, intihara meyilli insanları özendirmemek! Ancak özellikle son zamanlarda yaşadığımız çürümüşlük, bazı medya organlarına da sirayet etti. O medya organları ve içerisinde çalışan bazı aklı evveller, inat eder gibi, yaşanan intihar olaylarını tüm detaylarıyla kamuoyunun gözüne sokuyor. Son yaşanan vakaları aklınıza getirin; bir maddeyle toplu intiharlar zinciri yaşandı. Bunun nedeni, medyanın, o madde ve intihar şeklini topluma aktarması. İYİ Parti Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukçuoğlu, bahsettiğim sorunun farkına varmış ve Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar, medya kuruluşu temsilcileri ile RTÜK Başkanlığına telgraf göndererek uyarılarda bulunmuş. Özetle, “intihar olayları ve söz konusu maddenin reklamı yapılmasın” demiş. Bunun üzerine RTÜK harekete geçmiş ve medya organlarına gerekli uyarıyı yapmış. Ancak uyarılara rağmen bazıları yayın politikalarını değiştirmemiş. O halde RTÜK ne yapacak? Derhal yaptırım uygulayacak!
FOTOĞRAFIN DİLİ OLSA
Nabi Avcı: Düşünsene, Volkan Doğan il başkanı olurmuş.
Emine Nur Günay: Ben niye düşüneyim Hocam, CHP’li başkanlar düşünsün.
BİR TWEET
RECEP TAYYİP ERDOĞAN
Kadına yönelik şiddet, insanlığa karşı işlenen en büyük suçlardan biridir. Kadına yönelik şiddete, istismara, tacize ve ayrımcılığa karşı mücadeleye devam edecek, inşallah bu ayıbı el birliğiyle ülkemizden tamamen sileceğiz.
BİR FOTOĞRAF
Fotoğraf: Evan Cole/2014
Güney Cezayir’de Sahra Çölü’nün Tadrat bölgesinde çekilen bir fotoğraf. Tur rehberi olan Moussa Macher uyuyakalmış…
AFİŞ
MODERN ZAMANLAR
‘1929 yılında’ tüm dünyada baş gösteren ekonomik krizi ve döneminin atmosferini tüm çıplaklığıyla yansıtan ‘1936 ABD yapımı’ Charlie Chaplin filmi, döneminin sosyal ve ekonomik konumu üzerine gerçekçi yorumlar getiriyor. Film, bir fabrikada sıkı bir mesaiyle çalışan Şarlo’nun, bu tempoya ayak uyduramaması, beraberinde türlü yanlış anlaşılmalarla akıl sağlığının yerinde olmadığına karar verilip hastaneye yatırılması gibi trajedileri konu alıyor. Hastaneden çıkan Şarlo, bu kez amaçsızca elinde salladığı kırmızı bayrak yüzünden komünist zannedilerek hapse atılıyor. Her haliyle kara komedi ve esaslı bir eleştiri niteliği taşıyan filmde Şarlo’nun hayatını değiştiren şey ise kimsesiz bir kızla yollarının kesişmesi oluyor…
KARİKATÜR
Selçuk Erdem