Savaş ve sevmek? Farkındayım yan yana pek şık ve mantıklı durmuyor. Çünkü savaş deyince aklımıza ilk gelen şey topla, tüfekle, tankla, uçakla gerekirse süngü ile verilen fiziki mücadeleler. Lakin savaşın 72 türü var
Savaş ve sevmek? Farkındayım yan yana pek şık ve mantıklı durmuyor. Çünkü savaş deyince aklımıza ilk gelen şey topla, tüfekle, tankla, uçakla gerekirse süngü ile verilen fiziki mücadeleler. Lakin savaşın 72 türü var.
Bunlardan birini Taht Savaşlarını geçtiğimiz günlerde ESO Başkanı Celalettin Kesikbaş gündeme getirdi. Eskişehir’de taht savaşları var ve bu yüzden Eskişehir geri kalıyor, ilerleyemiyor dedi.
Herhangi bir koltuğa sahip olan, bunu korumak isteyen ya da daha üst düzey bir koltuğa sahip olmak isteyenlerin arasındaki kavgaya işaret etti.
Kesikbaş’ın bu söylemi boş, yersiz, gerçekten uzak diyemeyiz. Hatta benim de defalarca vurguladığım “küçük olsun, benim olsun” mantığı ile aynı yere çıkan doğru bir tespit olduğunu düşünüyorum. Ama bu söylemi alıp sadece CHP ve CHP’li Belediye Başkanlarına giydirmeye çalışmanın hatalı, eksik, sözün kast ettiği anlamdan çok uzak kalacağını da belirtmek isterim.
Çünkü Eskişehir’de onlarca taht ve o tahtları korumak ya da o tahta oturmak için mücadele veren yüzlerce insan, onlarca gup ve siyasi düşünce olduğunu inkar etmek aymazlık olur.
Mesela Belediye Başkanları elbette daha büyük bir belediye yönetmek ister. Bunu istemek ve bu konuda gayret göstermek eşyanın tabiatadır. Buna itirazımız olamaz. Buna taht savaşı değil taht yarışı diyebiliriz. Ama onlara yaverlik eden bazı bürokratların kendi ikbali ve koltuğunu korumak için çevirdiği entrikalara o kadar masum bir gözle bakamayız.
Mesela Milletvekillerinin yeniden aday gösterilmesi için kulis yapması genel merkez bağlantılarını güçlendirmeye çalışmasını garip karşılayamayız. Lakin görevini yapmak yerine partisinin diğer vekilini şehirden silmek, siyaseten zayıflatmaya çalışmak klasik bir taht oyunudur.
Mesela sivil topluma hizmet etmek için yani epey gönüllü olarak iş yapılması gereken bir kurumda 30 sene lider ben olacağım demek pek adil değildir ama bir şey diyemeyiz. Lakin yıllarca iktidar olmanın gücünü başkaları seçilmesin ve ben bu koltukta devam edeyim diyen taht savaşı veriyordur.
Mesela Eskişehirspor’a bakalım. Yıllarca göreve gelen her yeni yönetimin en büyük sorunu geçmiş dönemde görev yapanlar olmadı mı? O gücü kaybedenlerin yarattığı kargaşa ve dedikodu ile bir adım ileri derken 3 adım geri gitmedik mi?
Kızılay seçimleri veya camii derneklerinde yapılan seçimlerde bile kavga çıktığına şahit olmadık mı?
Esnaf odalarından, hemşeri derneklerine kadar, sözüm ona sağlık müdürlüğünden, dekanlığa kadar bana taht oyunu olmayan, entrikanın eksik olduğu bir adres gösterebilir misiniz?
Sözün özü hemen her yerde olan ama iktidar cephesinde daha yoğun hissedilen bir hayat gerçeğidir bu savaşlar.
Ancak Eskişehir küçük bir şehir, hedefi olan insan sayısı az ve gaz ile çalışan mekanizma henüz etkinliğini kaybetmedi. Üstelik fısıltılar, dedikodular, yan yana gelmez denilenlerin ortak eylem planları falan çok çabuk fark ediliyor.
Ben- Cil yapı çok ağır basıyor.
En kötüsü henüz profesyonel değiliz. Ağır bir eleştiri, okkalı bir övgü, küçük bir tavır bile etkiliyor birçok yönetici ve yaverini.
Çocuk gibi davranan, kendine düşman yaratan hatta düşmanımla konuşan benimle konuşmasın kafasında olanlar dahi mevcut.
Hatta bir grubun sevmediği kişi veya kişilerle iş yapıyor diye cezalandırılan, alışverişi kesilen ellerindeki kurum gücünü böyle bir ceza ile kullananlar var.
Ya da kimilerinin korktuğu, çekindiği başkası bunları görmemeli dediği bilinmezler. Ve bu bilinmezleri sürekli eşeleyen, kurcalayanlar.
Emin olduğum bir şey var ki bu kavga kısa vadede bitmez, bitmeyecek de.
Ak Parti ve CHP’nin vitrinde olması onları hep hedefte tutacak. İlçe kongresinden, delegasyona, biraz öne çıkan isimlerden, mevcut liderlerin sıkıp sıkmadığı ele kadar anlam yüklenecek.
Eskişehir kaostan besleniyor. Sakinliği sevmiyor. Kavga ve gürültü varken ufka rahat ilerleyen, rantı kovalayan ve barış ortamını istemeyen çoookk insan var. Bana göre asıl suçlu onlardır.
Üstesinden gelir miyiz? Elbette. Ama işe kimin ne dediği değil, neden dediğine odaklanarak başlayalım.
Ve unutmayalım başkalarının boyunun kısalması bizi uzun boylu yapmaz….