Süt yerine yoğurt, ekmek yerine pasta!
Geçtiğimiz hafta başından itibaren başlatılan “okul sütü, akıl küpü” kampanyasın da bazı öğrencilerin içtikleri sütten dolayı zehirlendikleri iddiasıyla hastaneye kaldırıldılar ya, muhalefette “hah işte şimdi seni burnundan kıstırdım” der gibi hükümeti bombardımana tuttu.
Bu rahatsızlığın ortaya çıkmasının ardından konunun uzmanları yaygın TV ve gazetelerde “süt içen öğrencilerde zehirlenme belirtileri yok. Bu olay zehirlenme değil, laktozun sindirilememesinden dolayı oluşan bir rahatsızlık” dediler ya, “Vay efendim hükümet bozuk sütleri öğrencilere içiriyor. Bu da öğrencilerde rahatsızlıklara neden olunca, inandırıcılıklarını yitirdikleri için araya bu kişileri koyarak sütü temize çıkarmaya çalışıyor” yorumları yapmaya başladılar.
Bakın Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Hamamcı, okul sütünden zehirlenme iddialarının gerçek olmadığını söylüyor.
“Süt içindeki şekeri sindirebilmek için bağırsaklarda laktoz intoleransı diye bir enzim bulunur. Aslında bu olay zehirlenme değil, laktozun sindirilememesinden dolayı oluşan bir rahatsızlık. Bu tür rahatsızlıkların 10 yaşlarındaki çocuklarda görülebilir”diyor Prof. Dr. Haluk Hamamcı.
Ankara Üniversitesi Süt Teknolojileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Sezgin ise şunları söylüyor:
“Dağıtılan sütler, UHT sütler. UHT sütler uzun ömürlü sütler. Bu tür sütlerin içinde hiçbir mikro organizma kalmadığı için zehirlenmelere neden olmaz. UHT sütler, 6 aya kadar dayanabilen sütler. Bu sütler üretildikten sonra fabrikada bir hafta bekletilip, kontrolden geçirilip, testleri yapılıp, tüketime çıkarılır.”
İki uzmanın görüşü bunlar.
Her iki öğretim üyesine bu açıklamaları hükümet mi yaptırdı?
Bu işin uzmanlarının sözlerine de inanmayanlar, hala öğrencilerin süt içtiklerinden dolayı zehirlendiklerini iddia ederek hükümeti eleştiri yağmuruna tutuyorlar.
Madem zehirlenme. Hastanede yatan ve tedavi gören kaç öğrenci var?
Hastaneye getirilen öğrencilerin hepsi bir süre sonra evlerine gönderildi.
Hedef bu eleştirilerle sözde hükümeti yıpratmak. Bu eleştireler sayesinde seçmenin oyunu kendi torbalarına gelmesini düşünenler, bu ucuz politikaları bıraksınlar seçmene daha farklı, inandırıcı vaatlerde bulunsunlar.
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, hassas öğrencilere süt yerine ayran verilmesini de gündeme getirdi ya, MHP Milletvekili Ruhsar Demirel,”Süt içmeyenlere ayran önerenlerin, ekmek yerine pasta yiyin diye önerenlerden ne farkı var?” diye sormuş sosyal medyada.
Zaten Ruhsar Hanımım sosyal medyada yer alan “ekmek bulamazsanız pasta yiyin”diyen zatı muhteremin, o sözünü bile çarpıtmış.
Bu sözü söyleyen kişi Fransa Kralı 16. Louis’in, Marie ismindeki karısı. Dahası, bazı tarihçilere göre bu söz o dönemde fırıncıları tüm ekmekler tükendiğinde pastalarını ucuza satmalarına zorlayan bir kanuna yönelik olarak söylenmiş.
Ruhsar Hanım, Ankara’yı Eskişehir’den daha iyi bildiğinden dolayı diyorum ki. Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haluk Hamamcı’ya ve Ankara Üniversitesi Süt Teknolojileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Sezgin’i arayarak çocukların yaşadıkları rahatsızlığın zehirlenmemi yoksa bir başka nedenden mi kaynaklandığını sorarsa, mutlaka doğru cevabı öğrenecektir.
Bakalım o zaman çıkıp da, kamuoyundan özür dileyecek mi?
“Eskişehir’i hak ettiği yere getirelim”
CHP Milletvekili Kazım Kurt’un, Eskişehir’in 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti olmasıyla ilgili duymuş olduğu bazı çekincelerini geçtiğimiz hafta içerisinde yazmış ve bazı konuları abarttığı içinde eleştirmiştim.
Kazım Kurt, Eskişehir’in 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti yasa tasarısı TBMM Genel Kurulu’nda görüşülürken partisi adına söz almış ve konuşmuş.
Bu konuşması sırasında “Eskişehir’i hak ettiği yere getirelim” sözü dikkatimi çekti. Evet, doğru ve hiç kimsenin karşı çıkmayacağı bir söz.
Ne demiş Sayın Kurt TBMM kürsünde:
“Yasa, umarım Eskişehir’e önümüzdeki yıl için kalıcı bazı eserler bırakır ve Eskişehir’in şimdiye kadar geliştirmiş olduğu kültür altyapısını daha da geliştirmesine ve daha da büyütmesine imkân hazırlayacak bazı hizmetleri Eskişehir’e getirir. Çünkü Eskişehir, gerçekten, merkezî hükümetten bazı destekleri almaya ihtiyacı olan, bazı eksiklikleri tamamlaması gereken illerimizden birisidir. Dolayısıyla, 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti hizmetleri kapsamında yapacağımız yatırımlarla Eskişehir’i biraz daha hak ettiği yere getirebiliriz.”
Bu sözlerinin de altına imzamı koyarım.
Sayın Kurt’un bu eleştirileri art niyetli olarak yaptığını sanmıyorum. O da Eskişehir’in bu büyük organizasyondan alının akıyla çıkmasını istiyor mutlaka. Artık kanun çıktı. Bu saatten sonra eleştiri yerine ne yapılması gerektiği konusunda Eskişehir milletvekilleri bir araya gelerek tek yumruk olmalıdırlar. Eğer Eskişehir bu büyük organizasyonda başarılı olursa, bu başarı tüm Eskişehirlilerin olacaktır. Bundan da Eskişehirliler olarak hepimiz gurur duyacağız.
2010’da İstanbul’da yaşananlar Eskişehir’de de yaşanacak diye işin başında eleştirilere başlamak yerine, Eskişehir olarak bu işin altından başarılı bir şekilde kalkmak için tekrar ediyorum herkes taşın altına elini koymalı.
GÜNÜN FIKRASI:
ATEŞ BÖCEKLERİ
Temel ile dursun kamp yapmak için bir ormana giderler. Çadırlarını kurarlar ve oturup sohbet etmeye başlarlar bu arada etrafta o kadar sivrisinek vardır ki devamlı Temel ile Dursun’u ısırıp rahatsız eder
Temel, Dursun’a der ki :
“Ula dursun bu sineklerin gidecekleri falan yoktur. En iyisu biz çadıra saklanalum da onlar gidince çıkaruz.”
Dursun : ‘la iyi fikur hadi saklanalum’ demiş.
Aradan üç saat geçmiş ve akşam olmuş. Temel kafasını dışarı çıkarmış ve birden içeri girmiş. Hemen Dursun’u kaldırmış.
“Ula dursun kalk kalk.”
Dursun: “ne oldu ula demiş”.
Temel: “sakın dışaru çıkayum falan deme.”
Dursun :”naden ula.”
Temel : “ula sinekler bizi el feneriyle arıyo.”