Prof.Dr. Alper Çabuk

Sürreal

Küresel iklim değişiklikleri nedeniyle sıklıkla sonun başlangıcında olduğumuzu ifade ederim

26 Temmuz 2021 08:41
A
a
Sütiş Eskişehir
Küresel iklim değişiklikleri nedeniyle sıklıkla sonun başlangıcında olduğumuzu ifade ederim. Ama görünen o ki, sonun başlangıcı noktasını hızla geride bırakıyoruz. Ülkemizin yanı sıra, Dünyanın dört bir yanından ekstrem iklim olaylarına bağlı afet ve can kayıpları haberleri geliyor. Geçtiğimiz hafta, Almanya'da yakın tarihin en büyük sel felaketi yaşandı. Selin ardından birçok yer tanınmaz hale geldi. Almanya'nın Rheinland-Pfalz, Kuzey-Ren Vestfalya ve Bavyera eyaletlerinde etkili olan aşırı yağışların oluşturduğu selde hayatını kaybedenlerin sayısı 176'ya yükseldi. Halen yüzlerce kişinin arandığı ifade ediliyor.
 
Reuters Haber Ajansının verdiği bilgiye göre, Almanya Başbakanı Angela Merkel, selin ardından afet bölgesini ziyaretinde durumu "sürreal ve korkunç" olarak tanımlayarak, "buradaki yıkıma Alman dilinde karşılık gelebilecek bir kelime yok" demiş. İklim krizine karşı mücadelede daha hızlı olunması gerektiğini ifade eden Merkel, "Almanya güçlü bir ülke. Doğanın şiddetine karşı koyacağız" demiş.
 
Hep söylediğim gibi, ne kadar güçlü bir ekonomiye sahip olursanız olun, teknolojik altyapı konusunda ne kadar önde olursanız olun, doğaya meydan okuyarak istediğiniz şekilde yol alamazsınız. Biraz ileri giderken bir yandan da az geri şeklinde yalpalar, sonuçta her geçen gün doğanın yıkıcı etkileriyle daha fazla yüzleşir, milyarca dolarlık tahribatlar ve can kayıplarıyla yüzleşirsiniz.
 
En çok konuştuğumuz afetler olan aşırı yağışlara bağlı seller ve depremler bu gezegenin işleyişi içerisinde gezegenimizi yaşanabilir kılan güzel doğa olayları oysa. Eğer doğru yer seçimi yapmaz, dere yataklarına, verimli tarım toprakları sayılan ovalara yerleşirsen hem depremlerden etkilenirsin hem de sellerden.  Diğer yandan hem tarım topraklarına zarar verirsin hem de su havzasına. Bu gezegeni yaşanabilir kılan rahmet ve bereket, bir anda yaşamımızı tehdit eden afetlere dönüşür. 
 
Yinelemek gerekirse, kural çok basit. Gezegenimizi ve onu oluşturan sistemleri anlayacaksın, gezegenimizle ve gezegenimizi oluşturan sistemlerle uyum içinde olacaksın. Ben bunu tıpkı koruyucu hekimliğe benzetiyorum. Koruyucu hekimlik, bilimin ve teknolojinin olanaklarıyla, önlenebilir bir sağlık sorununun, henüz ortaya çıkmadan önce önlenmesi için gerekli olan çalışmaların yapılmasını, tedbir alınmasını ve toplumun sağlığı koruyucu bilgilerle donatılmasını hedefler. Özellikle 20. Yüzyılın son yarısı içinde inşa ettiğimiz ve şekillendirdiğimiz yerleşim yerlerinde doğaya uyum içinde olma arayışının uzağına düştüğümüz, yani aslında koruyucu tedbirleri almadığımız için bugünlere ulaşmış durumdayız. Bu yüzden artık koruyucu hekimlik yaklaşımlarından daha çok tedavi edici hekimlik yaklaşımlarını da devreye sokmak zorunda kalıyoruz. Böyle devam edersek yakın gelecekte çok daha fazla “sürreal” olarak tanımlayabileceğimiz doğa olayıyla karşı karşıya kalacağız. Aslında bugün yaşadığımız COVID 19 salgının tüm medeniyetleri dize çöktürmesi de, insanlığın yanlış kentleşme, kalkınma ve büyüme arayışlarının sonucu. Etkilerinin daha çok küçük bir kısmını hissettiğimiz bu salgın da birçokları için “sürreal” olarak tanımlanabilecek bir olay.
 
Daha fazlasıyla karşılaşmamak için koruyucu olan yaklaşımlardan asla vazgeçmemeliyiz. Bu mekânsal planlama ve tasarım için gezegenimizi ve onu oluşturan sistemleri anlama arayışı içinde olmakla başlıyor.
Salgına gelince, biraz da aşının verdiğini güvenle Temmuz ayının başından itibaren herkes bireysel tedbirleri bir kenara bırakmış durumda. Koruyucu yaklaşımlardan vazgeçmemiz gereken bir dönemdeyiz. Maske, mesafe ve hijyen kurallarına azami ölçüde uymalıyız. Aşılarımızı mutlaka olmalıyız. Yoksa bugüne kadar yaşadıklarımızdan çok daha kötüleriyle yakında yüzleşeceğiz. Maske, mesafe, hijyen ve aşı. Yaşamımızın olmazsa olmazı.
 
 
Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi