Süllü'nün soruları çok önemli

CHP Milletvekili Jale Nur Süllü, Beylikova, Sivrihisar ve Mihalıççık'ta bulunan bazı maden sahalarının genişletilmesi için ağaç katliamı yapılıp yapılmayacağını Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na sordu. Yazılarımı takip edenler bakanlarımızın ismini fırsat buldukça yazdığımı bilir. Zira bakanlarımızı kimsenin tanıdığı yok. "Bari benim bir faydam olsun bakanlarımıza; isimleri gazete köşelerinde zikredilsin ki, kendilerini garip hissetmesinler" diye düşünüyorum. Çevre ve Şehircilik Bakanımızın adı da Murat Kurum. Tabii Sayın Kurum, Eskişehir Milletvekili Süllü'ye yanıt verir mi orasını bilemeyeceğim. 
Çünkü Süllü'nün Grup Başkan Vekili olan Özgür Özel'in açıkladığına göre yeni dönemde bakanlarımız, milletvekillerimizin soru önergelerinin yalnızca yüzde 5'ine cevap vermiş. Yani yüzde 95 ihtimal, Murat Kurum bu soruya yanıt vermeyecek. kulağının üstüne yatmayı tercih edecektir... Yine de ben "Sayın Bakanımızın, Jale Nur Süllü'ye yüzde 5'lik cevap verebilme ihtimalini sevdim" diyerek yazımıza devam edelim isterseniz... Milletvekili Süllü, Bakanlığın kesilecek 187 bin 225 ağaç hakkında ne düşündüğünü sormuş. Ayrıca Beylikova'daki tarihi hamamın da kesim sahasına yakınlığını hatırlatmış. Süllü soru ve hatırlatmalarını şöyle sürdürmüş, "Maden çıkartmak için yüksek miktarda gerçekleşecek patlatmaların yaratacağı toprak kayması ve heyelanlar için gerekli önlemler alınmış mıdır? Bakanlığınızın Eskişehir’de hızla artan maden sahalarının çevresel zararları için aldığı önemler var mıdır? ÇED Raporu raporunun hazırlanma yönteminde yasal birçok zorunluluğun şeklen ve usulsüz olarak yerine getirildiği iddiası doğru mudur?" Vallahi ben soruları okurken yoruldum. Sayın Bakanımız Murat Kurum lütfederse bu sorulara yanıt verecektir. Vereceği cevabı merakla bekliyoruz. Aslında daha çok cevap verip vermeyeceğini merakla bekliyoruz...

Yeni Parti'nin işi zor

Eski Maliye Bakanı Ali Babacan liderliğinde kurulan yeni partinin önünde bazı fırsatlar olmakla beraber, daha çok sorunlar var. En önemli sorunları AK Parti içerisindeki muhalefetin, daha şimdiden ikiye bölünmüş olması. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da ayrı bir parti arayışı içinde olduğunu duyuyoruz. Pek çok kişi "Babacan ve Davutoğlu ekipleri eninde sonunda birleşir" diye düşünseler de, bu işin pek de öyle olmayacağı anlaşılıyor. AK Parti içindeki bir bölünmenin daha yolun başındayken bölünmesi, yeni parti arayışlarında olanlar için iyi bir gelişme değil. Ayrıca bir partinin başarılı olup olmayacağını kadroları değil, seçmenin göstereceği teveccüh belirler. Yıllar önce DSP'den ayrılanlar Yeni Türkiye Partisi'ni kurmuşlardı. Hüsamettin Özkan, İsmail Cem gibi önemli isimlerin kurduğu bu partinin çekirdek kadrosu bir hayli kuvvetliydi. Ancak ilk girdikleri seçimde yalnızca yüzde 1 buçuk oy toplayabilmişlerdi. 2001 ekonomik krizinin faturasını DSP'ye kesen vatandaş, Yeni Türkiye Partisi'ni, "Aynı kumaşın laciverdi" olarak görmüştü. Şimdi aynı seçmenin, Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu gibi isimleri, "Aynı kumaşın laciverdi" olarak görme ihtimali yüksek. Yeni partinin kurulması için "İyi olmuş" diyenler, genellikle zaten AK Parti'ye oy vermeyenler. "Kötü olmuş" diyenler de bir sonraki seçimde zaten AK Parti'ye oy vermeyi düşünenler. Dolayısıyla geriye çok küçük bir oy dilimi kalıyor. Üstelik bu küçük oy dilimine de bir değil iki ayrı parti göz dikiyor. Bu küçücük oy dilimini bozdurup bozdurup harcarlar artık... Özetle muhalif kesim AK Parti içerisindeki 'Korku duvarı'nı aşıp, bazı milletvekillerini ikna edip Mecliste grup kursa bile, seçmenden ne kadar destek alacak meçhul...