Düzenlenen bir iftar yemeğinde bir araya gelen eski başkanlar Halil Ünal ve Mesut Hoşcan Genel Kurul hakkında açıklamalarda bulundu
Düzenlenen bir iftar yemeğinde bir araya gelen eski başkanlar Halil Ünal ve Mesut Hoşcan Genel Kurul hakkında açıklamalarda bulundu. Aynı yemekte bulunan Taraftarlar Birliği Başkanı Murat Diri de gündeme ilişkin görüşlerini anlattı. Kongre tarihinin isabetsiz olduğunu ifade eden Diri, bir an önce kuvvetli bir yönetim toplanması gerektiğini belirterek, önümüzdeki sezonda Eskişehirspor'un hedefinin 'Kümede kalmak' olmaması gerektiğini dile getirdi. Eski Başkanlarımızdan Mesut Hoşcan ise Kaan Ay yönetimine destek vererek, yönetimin itibarsızlaştırıldığını kaydetti. Tabii bir kulübün yönetimi nasıl itibarsızlaştırılır, o konuda Mesut Hoşcan'ın lafının üzerine laf söylemek bize düşmez. Halil Ünal ise, kulübün içinde bulunduğu durumdan dolayı üzüntü duyduğunu ifade ederek, şahsen sorumluluk hissettiğini ifade etmiş. Sayın Ünal'ın da 'Kulübün bulunduğu durumdan dolayı' sorumluluk hissetmesini, olumlu bir gelişme olarak kaydediyorum. Şimdi biraz 'Şampiyonluk' hedefini değerlendirelim isterseniz... Eskişehirspor'un elindeki kadroyu bile koruması kolay gözükmüyor.
Bu kadroyu korusak bile şampiyon olmamız mümkün değil. Dolayısıyla transfer yapmamız lazım. İyi de nasıl?.. Mesela süper ligdeyken, paralar oluk oluk akarken, yani bir başka deyişle, 'Develerin hurma yediği' bolluk ve bereket dönemindeyken bir başkanımız vardı. 'Kulübün bulunduğu durumdan dolayı sorumluluk hisseden' Halil Ünal'ın en iyi yaptığı şey, "Sen bizim evladımızsın" taktikleriyle futbolcu toplamak, sonra da onların paralarını ödememekti. Şimdi o ödenmeyen paraların altında eziliyoruz. Bir başka deyişle 'Sorumluluk Sahibi Ünal' döneminde develerin yediği hurmalar, şimdi midemizi tırmalıyor... Bu saatten sonra hiçbir profesyonel futbolcu, garanti para almadan Eskişehirspor'a gelmez. Gelecek futbolcular da kendisini göstermek isteyen genç futbolcular olur ki, bu futbolcularla da şampiyon olunmaz. Peki ne yapmalı? Bana kalırsa öncelikle futbolcularımızı kadroda tutmalıyız. Parasızlıktan dolayı kadromuz bozulursa, çok daha büyük paralar harcayarak yeni bir kadro kurmamız gerekir. Daha sonraki adım ise takıma – Kulübü borçlandırmadan – bir iki takviye yapmak olmalı. Bu koşullar altında ilk 6'ya oynayan bir takım yaratıp, playofflarda şansımıza bakarız. Ben başka bir çözüm düşünemiyorum...
Utanma sınırı aşılmış
Eskişehirlilere verilen bütün sözlere karşın, Alpu'da bir termik santral kurulmaya çalışılıyor. Şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın, "Kesinlikle kurulmayacak" dediği bir santralden bahsediyoruz. Ayrıca AK Parti'nin Büyükşehir Belediye Başkan adayı Burhan Sakallı'nın, "Böyle şeye izin vermeyiz" dediği, AK Parti'nin İl ve İlçe başkanlarının "Olmaz öyle şey" dediği bir santral... Oysa aynı santralin çatır çatır kurulma hazırlıkları yapılıyor. Son olarak Alpu'lu çiftçilerimize, "Petrol bulacağız" diyerek 300 civarında sondaj kuyusu açıldığını öğrendik. AK Partililer santralin kurulmasını istemiyor, Milletvekilleri istemiyor, iktidara destek veren MHP santralin kurulmasını istemiyor. Muhalefet ve sivil toplum kuruluşları ayakta. Hatta bizzat Sayın Cumhurbaşkanımız istemiyor. Ancak santral yine de kuruluyor. İyi de bu santrali kim kuruyor? İYİ Partililer mi? Ce Ha Pe'liler mi? Uluslararası patates – soğan lobisi mi? Bu talimatları kim veriyor Allah aşkına?.. CHP Milletvekili Utku Çakırözer, son olarak konuyu TBMM gündemine getirerek, verip veriştirmiş. Usta bir gazeteci olan Çakırözer'in gerektiğinde kelimeleri çok iyi seçtiğini, zehir zemberek açıklamalar yapabildiğini biliriz. Sayın Çakırözer de Meclis'te açmış ağzını ve yummuş gözünü.
"Zehirli kuyularınızı alın gidin!" demiş. "Rant için Eskişehir'i zehirlemeyin... Topraklarımızdan çekip gidin" demiş. "Vicdansızca halkı kandırıyorsunuz!" demiş. "Aklınız sıra Eskişehir'i cezalandırıyorsunuz, 31 Mart'ta Alpulular size ders verdi... Anlaşılan yetmemiş" demiş... Öyle ağır laflar etmiş ki, hani bu lafların muhatabı olsam utancımdan kıpkırmızı olurdum. Fakat anlaşılan birileri utanma sınırını çoktan aşmış... Bu arada aklıma geldi; bizim bir Alpu Yolu'muz vardı sahi... Bunu da mı unuttuk yoksa? Ah şu Ce Ha Pe'liler yok mu? Ah Şu İYİ Partililer yok mu? Ah şu Saadet Partililer yok mu? Çok unutkanlar canım; ne zaman söz verseler, sonra unutup gidiyorlar...
Durum 1929'a benziyor
1989 ve 91 krizlerini hatırlamam. 1994 krizinde ise baba parası yiyen bir öğrenciydim. Ancak 2001 krizini çok iyi hatırlarım. Pek çok kişinin büyük sıkıntılar yaşadığım bir dönemdi 2001 krizi. 2008 yılında 'teğet' geçen kriz de bizi etkilemişti gerçi ancak, yine de 'teğet' geçmişti. Çok sıkıntı yaşamamıştık o dönem. Ancak bütün bu krizlerin ortak bir özelliği bulunuyordu; bunlar en çok 3 ay etkisini göstermiş, daha sonra yetkililer duruma müdahale ederek, tünelin ucundan ışık görünmesini bir şekilde başarmışlardı. Fakat şimdi içinde bulunduğumuz kriz böyle değil... 2013 yılında başlayan ekonomik kriz, gün geçtikçe ağırlaşıyor ve yetkililerin müdahaleleri – birilerinin servetine servet katmak hariç – hiç bir işe yaramıyor. Pek çok açıdan bütün dünyayı kasıp kavuran 1929 Büyük Buhranı dönemine benzeyen bir yapının içindeyiz. Eskişehir'dekiler de dâhil pek çok sanayici, fabrikalarını satın alacak bir 'Keriz' bulsalar, üçün – beşin hesabını yapmadan bu yatırımlarını satmak niyetinde. Ancak ya 'Keriz' bulunmuyor, yada 'Keriz'lerde para bulunmuyor. İşin doğrusu kimsede para bulunmuyor. Dünya 1929 Buhranını savaş çıkartarak aşmıştı. Bizim ülkemizde bir iç savaş çıkacağını zannetmiyorum. Zira Türk Milleti zeki ve duyarlıdır. Mesela muhalefet liderlerinden birinin evi gece yarısı basılsa veya bir diğer lider çivili sopalarla döve döve öldürülmeye çalışılsa veya seçimler 'Görülen Lüzum Üzerine' iptal edilse bile birbirimize girmeyiz. Dolayısıyla bu krizi aşmak için önümüzde iki seçenek bulunuyor. Ya iç karışıklıklar çıkaracağız, ya da IMF'ye gidip yalvaracağız. Tabii IMF'ye gidersek sürüm sürüm sürüneceğimiz de kesin. Ancak önümüzde iki seçenek bulunduğunu da unutmayalım. Ya sürüm sürüm sürüneceğiz veyahut da açlıktan öleceğiz. Ben başka bir seçenek görmüyorum...