Slüvak kızı ve Nataşa

Önder Baloğlu yazdı

2 Aralık 2015 00:16
A
a
Sütiş Eskişehir
1939 yılının ilk aylarında Amerika'da "unutkanlık"la mücadele eden bir şirket kurulmuş...

İnsanlara, vergi, sigorta gibi borçlarını anımsatıyor ve kocaları da uyarıyormuş:

"Evden çıkarken eşinizi öpmeyi unutmayın..."

Öyle tutmuş ki "bu son uyarı, ABD Başkanı "Rosvelt"i müthiş etkilemiş...

"Kadınlar sulh perileridir" diyor. Başkan ve tüm dünyaya çağrıda bulunuyor:

"Komşunuzun karısına, kızına göz koyan uçarı-çapkın devlet olmaktan kaçının. Kendi ülkenize vereceğiniz bir siyasi buse ile dünya sulhunun korunacağına inanın."

***

İkinci Dünya Savaşı'nın sinyal verdiği günlerdeki bu çağrıya "buse" ile karşılık verildi mi?

Bu sorunun yanıtından önce araştırmacı yazar dostumuz "Ahmet Atuk"un elimize tutuşturduğu tarihi bir gazeteye bakalım...

"Yeni Gazete..."

Tarih : 9 Mayıs 1939...

"Unutulan buseler ve siyasi aşk" başlıklı nefis yazısıyla konuya giriyor "Feyyaz Arsezen..."

"Ah Almanya ah!’" diyor:

"Slüvak kızını görünce samanlık seyran olur, değil mi?”

***

Başbakan "Davutoğlu"nun, Dışişleri Bakanı iken söylediği söz, yine anımsattı bu olayı...

Bir tek "Rusya" kalmıştı, o da bitti!

"Komşularla sıfır sorun!"

Ankara Kalesi'nden şöyle dört bir yana dönüp bakın...

"Irak-Suriye-Yunanistan -İran ve nihayet Rusya’ya kadar süzülün..."

“Feyyaz Baba" sağ olsaydı, sıralardı hemen:

 "Gördün mü Arabın kızını, Yunan’ın Aliki'sini, Rusya'nın Nataşa'sını, samanlık seyran oldu, değil mi?"

"Rosvelt’in dünya ülkelerine yaptığı "Buse" çağrısı İkinci Dünya Savaşı'nı önleyemedi...

Bir "Slüvak" kızının yaptığına bakarsak...

“3’üncüsü kapıda gibi!..”

////////////////////////////////////

İki doktor ve iki hasta

Biri eski, diğeri yeni mezun iki doktor evde hasta muayenesine gitmişler.

İlk hasta yaşlı bayan derdini anlatmış:

"Çok mide ağrısı çekiyorum doktor bey..."

Eski Doktor, "Bence fazla meyve yiyorsunuz da ondan" demiş...

Genç doktor, bu anında kararın nedenini sorunca da, "Yatağın altı meyve kabuklarıyla doluydu" yanıtını vermiş...

İkinci evdeki hastayı genç doktor muayene edecekmiş.

Muayeneden sonra hastayı uyarmış:

"Kilise faaliyetleri sizi fazla yoruyor, biraz ara verin..."

Eski doktor şaşırmış:

"Bu kadın gerçekten kiliseden çıkmaz ama nasıl anladın?" diye sormuş...

Genç doktor, "Çaktırmadan yatağın altına baktım" demiş :

"Kilisenin papazı oradaydı!"

/////////////////////////////

Temel’in aşkı

Temel, "Aşk hayatında hiç şansım olmadı" der ve devam eder:

"Bir kadın sevdim o da evlendi..."

Arkadaşı Dursun, "Başkasıyla değil mi?" diye sorunca da "Hayır" der Temel:

"Benimle evlendi..."

//////////////////////////

Günün Sözü

İnsanların haksız yere çektikleri acılara şahitlik edenler, şahit oldukları acıların utançlarını da taşırlar...

J. M. Coetzee

//////////////////////

Kolsuz Yaşar’dan

Bazen düşünüyorum da abi...

Biber gazına ne gerek var?

"Ülkede o kadar ağlayacak şey var ki!"

/////////////////////////

Cuk

Birini affetmek, kimi zaman en büyük intikamdır.

/////////////////////////////

Gerilim

Öyle bir muhalefetimiz olsun ki, derdi hak arayışı olan hiç kimse için "Tutuklansaydı da hayatta olsaydı" dedirtmesin...

Çiğdem Toker

/////////////////////////

Günün Sorusu

Acaba öldürülenleri ve öldürülecekleri "hedef gösterenler" tetikçilerden daha mı az katil?

Aydın Engin

 //////////////////

Kıssa-dan

Başına çuval geçirip, askerini teslim alanlara susabilirsin, ama bazılarının misillemesi kötü oluyor!

İki ülkenin geleceği, komşuluğu ve karşılıklı çıkarları, "Karizma" çözme oyunlarıyla sürdürülemez!

Serdar Kızık

//////////////////////////////

Günün İncisi

En kötü barış, en haklı savaştan iyidir...

/////////////////////////

Özdeyiş

Koyunları sürü yapan başlarındaki çobandır…

Rus atasözü

//////////////////////////////////////

Tatlı su aydınları iyi görür!

Artık o kadar alıştık ama, "Bu kadarı da olmaz" denilenleri yaşıyoruz...

Can Dündar ve Erdem Gül tutuklanıyor, "hak ettiler" deniyor, "Oh olsun!" yazıları çıkıyor...

Tahir Elçi öldürülüyor,  "Kınalı güvercinin batsın" deniyor...

Hadi "yandaşlara" alıştık diyoruz ama, nedir bu "tatlı su aydınları?"

İktidarın "Gör" dediğini görür "Görme" dediğini görmezler...

Bir kısmı körlük, görülenler değil görülmeyenler açısından önemlidir.

"Medyadaki sorunları, sermaye değişikliklerini görür...”

Ama bunun arkasından baskıları, iktidarın desteğini...

"Ülkedeki medya özgürlüğünün tehlikede olduğunu" görmez...

Ülkedeki çarpık gelir dağılımını...

"Sosyal adaletsizlikleri..."

Görür, ama kayrılan yandaş sermaye sahiplerine yapılan kıyakları...

"Büyüyen işsizliği..."

Asla görmez!..

Tatlı su aydınlarının gördükleri büyük ölçüde doğrudur...

“Ama asıl önemli olan görmedikleridir...”

Rejimin gittikçe otoriterleştiği...

"Türkiye'nin, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti kavramından gittikçe uzaklaştığıdır!”

Peki, ne zaman görebilirler?

“Sıra kendilerine geldiği zaman!..”

//////////////////////////

CHP'nin niyeti

AKP'nin tek başına iktidar olması soğuk duş yaptı ama...

"Eğer böyle olmasa ve AKP-CHP koalisyonu kurulsa daha iyi mi olacaktı?"

Hayır... O takdirde CHP'nin eriyişini izleyecektik...

Güçlü bir CHP muhalefeti, sanırız ülke için CHP'li koalisyondan daha yararlıdır.

"Peki, CHP'nin güçlü bir muhalefet oluşturmaya niyeti var mı?"

Eğer varsa kolları hemen sıvaması, ilk iş olarak bir gölge kabine oluşturması beklenir.

CHP içinde muhalefeti yıllardır bir avuç milletvekili yürütüyor, diğerleri saklanıyor.

Mevcut her bakanlık için bir komite oluşturulur, her birinin başına bir gölge bakan konulur... Hükümet icraatı bu komitelerce yakından izlenirse, CHP gerçek bir muhalefet partisi olur... "Niyet var mı?"

/////////////////////////////

“IV. Murat değil ki!”

1960'lı yıllarda Kenterler Tiyatrosu'nda "IV. Murat" oyunu sahneye konuyor...

Oyunun basına yapılan gösteriminin perde arasında "R. Cevat Ulunay" kızgınlıkla:

"Beğendiniz mi bunu, böyle IV. Murat olur mu?" diye bağırıyor.

Hemen oradaki "Elif Naci" yanıt veriyor:

"Ayol, o IV. Murat değil ki, Müşfik Kenter..."

///////////////////

Günün Şiiri

Gecelerde yürüyen

Öyle ağır, öyle karanlık, korkunç

Bir şey var gecelerde yürüyen sessiz

Değil sade geçen sıcak kandan

Yeşil ağaçlardan

İyice bak, göremezsin odama girmiştir

Çağrılmadan gelmiş oturmuş

Ama gidecek değil

Bir şey var gecelerde yürüyen uykusuz

Dinle bak, derinden derine

Akışına benzer ırmakların

Dinle ama, duyamazsın...

Ahmet Köksal (Varlık-1952)

/////////////////////////

Günün Olayı

Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni en fazla ihlal eden ülkeymiş...

Avrupa'da da iyi sabır var! Bu kadar ihlale karşın sözleşmeyi tek taraflı feshetmiyor!

//////////////////////

Günün Biberi

İnşaat firmalarının gösterişli projelerinde "Venedik teması" çok kullanılıyor.

Bunun için o kadar para harcamaya gerek yok!

TOKİ'nin yaptığı evler ilk yağmurda "Venedik"i ayağımıza getirir!..

Şahin Erden Kuyumculuk
1000
icon

Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...

Bu Eskişehir haberi ilginizi çekebilir! İlginç Eskişehir haberi