Acı ve tatlı anılarıyla bir sezonu daha geride bıraktık. Galibiyetlerle mutlu olduk, yenilgilerle hüzünlendik…
Başkan ve teknik direktör tarafından son haftalara kadar sürekli büyük hedefleri kovalayan bir takım olduğumuz vurgulandı…
Ancak sezon sonu yaklaştıkça ortada hedef yerine bir avuç hüzün kaldı…
Uzunca bir süredir kupalara hasret kalan Eskişehirspor sezona gerçekten yıldızlardan, yetenekli futbolculardan oluşan mükemmel kadroyla ve futbolun bilge hocası (!) “Ersun Yanal” ile umut saçarak başlamıştı…
Ancak lider sultasının yönetimde yarattığı huzursuzluk, skandal niteliğindeki bazı olaylar, tek adam zihniyetin yarattığı antidemokratik uygulamalar “Mesut Hoşcan” ile birlikte başlayan istifalar zinciri oluşturmuştu…
Fındık fıstık ile patlayan skandallar süreci hız kesmiyor, karısına kulüpten jeep tahsis eden yöneticilerden tutun da astronomik otel faturalarına kadar bütün önemli gelişmeler spor kamuoyunu günlerce meşgul ediyordu…
Taraftarın son derece hassas olduğu bu olumsuzlukları kabul edip neşteri vurması gereken Başkan “Halil Ünal” stajyer avukat gibi bu skandalları savunma hatta aklama aymazlığına düşüyor adeta hasıraltına süpürüyordu…
Güneş balçıkla sıvanmıyordu. Bütün skandallar bir yerlerden belgeleriyle birlikte yerel medyaya sürekli servis ediliyordu…
İyi de oluyordu, çünkü takıma gönül vermiş yazın sıcağında, kışın soğuğunda, karında, yağmurunda sevdasının peşinden koşan cefakâr taraftar gerçekleri ve takımın nasıl yönetildiğini yakından görüyordu…
Takımın durumu da pek farklı değildi…
O güçlü ekip Mehter takımı gibi iki ileri bir geri, ağır aksak ilerlemeye çalışıyordu…
İlk yarıda alınan 24 puan ve klasmandaki 5’inci sıra pek tatmin etmese de umutları canlı tutmaya yetiyordu…
Ancak ikinci yarıyla birlikte yine bir “Ersun Yanal” klasiği yaşanıyor, ilk yarıdaki güzel futbol ve bol gollü galibiyetler yerini ruhsuz ve kötü futbola ve birbiri ardına alınan kötü sonuçlara bırakıyordu…
Haftalarca galibiyet yüzü göremeyen takım bir ara küme düşme bölgesinin sınırına gelip dayanıyor büyük hedeflerle yola çıkılan ligde tutunma mücadelesini yapar hale geliyordu…
Unutmayalım; 28. Hafta da Sivasspor, 31. Hafta Kasımpaşa karşısında 90+3’ler de verilen penaltılar olmasaydı ki “hakemlerimiz penaltılarda hep çifte standart uyguluyorlar” düşme endişesinin ılık rüzgârlarını son haftaya kadar ensemizde hissedecektik…
Benim burada asıl anlayamadığım bazı çevreler, bazı yönetici ve teknik adamlar yerel medyamızın bazı “kalem efendileri” takımın ligde kalarak başarılı olduğu, iyi bir sezon geçirildiği, teknik ve idari kadroya teşekkür edilmesi gerektiği gibi absürt yazılar ve söylemlerde bulunuyor…
Affedersiniz ama 1965 yılından beri bu takımın büyük zaferlerine bu tribünlerde tanık olan birisi olarak bu sözlere ve yazılara bir yerlerimle gülmek geliyor içimden!
Ve sığ görüşlü, vizyonsuz ve çapsız bu tür kişilere şöyle seslenmek istiyorum; sezonu başarılı geçirdiğimizi ve ligde kalmayı başarı kabul ediyorsanız haklısınız!
Hatta çok başarılıyız. Bence, “Ersun Hoca” ve mümtaz ekibine kent olarak teşekkür edip saygılarımızla birlikte bir şükran plaketi (!) sunmamız gerekiyor…