Siyasette sırasını bekleyenler ne söylüyor!

Yan köşedeki yazarımız Kerem Akyıl’ın kimi yazıları insanı tebessüm ettiriyor. Kahkaha atmışlığım bile var! Kimi gerçekleri gülerek okumak gerçekten çok güzel!  İnsan okurken kimi zaman gülüyor ama biraz da düşünüyor…
Büyükerşen’in “aday olacak mısınız?” sorusuna verdiği “Geleceğin ne olacağı belli olmaz” yanıtını yazı konusu yapmış…
Ve “Ben Büyükerşen’in yerinde olsaydı ne derdim” demiş…
Yanıt:
-Aynı cevabı verirdim…
Şaşılacak bir şey yok.
Ama devamı önemli…
Bizim Kerem diyor ki:
-Ya rakibi olsam ne derdim?
Yanıtı yine kendisinden:
-Yine karşımıza çıktı! Bitmiyor çilemiz, bitmiyor derdimiz!
Evet böyle söylerlerdi ama içlerinden söylerlerdi!  Yüksek sesle başka cümleler kurarlardı!
Kerem’den bir başka güzel soru:
-Ya sıra bekliyor olsaydım!
Yanıt yine kendisinden:
-Erkek aslan daha uzun süre sürünün başında diye düşünür, geleceğe ilişkin planlarımı ona göre yapardım!
Ama içlerinden emin ol başka cümleler kurarlardı!
…/…
Rakipler ve sıra bekleyenlerin içinden ve dışından konuştuklarına politika diyoruz! İçinden konuşmalar gerçeğimizdir! Dışarıya sadece insanların duymak istediklerini söylüyoruz!

GÜNÜN KARİKATÜRÜ

 

KAZIK ÇAKANLAR!

Günümüzde dünyada ülkemizde “eşitlik var mı?” Niçin insanlar birbirleriyle çelişiyor. Güçlüler niçin güçsüzleri eziyor. Kimi insanlar zenginlik ve lüks içinde yaşarken, kimi insanlar niçin “açlıkla boğuşuyor” “Yoksulluğun pençesinden kurtulmaya çalışıyor.
Orhan Hançerlioğlu’nun 1987 basımı Düşünce Tarihi kitabına göz attım.
Dünyamızda niçin insanların istediği Adalet yok.
Hançerlioğlu, bunun sorumlusu olarak “Kazığı” görüyor. Evet, yanlış okumadınız sorumlu kazık…
Hançerlioğlu’nun makalesinin bir bölümünü sizlere aktarmak istiyorum:
…İnsanların mutluluğunu sağlamak için toplumu düzenlemek düşüncesi, toprağa bağlılıkla başlıyor. Göçebe toplulukların toplumsal sorunları yoktur. Birbirleriyle değil, doğayla çekişmektedirler. Ne saymak, ne de yazmak gereğini duymuyorlar. Doğa korkusu, onları, birtakım bitkilere, taşlara hoş görünmeye zorluyor. Böylesine bir yaltaklanmanın dışında din anlayışları da yok. Erdemsizlik bulunmadığı için erdem kavramı belirmemiştir. Birbirlerine karşı ne iyilik, ne de kötülük ediyorlar. Doğanın ezici baskısı altında tutunmaya çabalayarak kardeşçe yaşamaktadırlar. Bilgileri, doğadan korunma yolunda gelişmektedir. Bu gelişmenin sonunda içlerinden biri çıkacak, bir toprak parçasının çevresine kazıklar çakıp, “burası benimdir”, diyecektir.
İnsanlık tarihi, artık, bu kazığı çıkarmak için çekilen acıların tarihidir…
***
Makale uzayıp gidiyor. Son bölümünde önemli bir öğüt var. “Kazık çakılmıştı bir kez. Çıkarmak kolay olmayacaktı elbet”
 
 
 

PARKLAR ESKİŞEHİRLİLERİ BEKLİYOR!

Türk Dünyası Vakfı Genel Sekreteri Mustafa Fırat telefonla aradı. Millet Bahçesi ve Dede Korkut, parkında yapılan çalışmalarla ilgili bilgi verdi.
Köşemizde gündeme getirdiğimiz aksaklıkların pandeminin sona ermesi ile birlikte çözülmeye başladığını belirten Fırat, “oturma gruplarının boyama işlemleri tamamlandı. Çimler kesiliyor. Dede Korkut Parkı’ndaki temizlik çalışmalarını bitirdik ve sular da akmaya başladı” dedi…
Fırat’a duyarlılığı nedeniyle teşekkürlerimizi iletiyoruz…
Eskişehir’in merkezindeki parklar  Eskişehirlileri bekliyor!
 

NEDEN İNANIYORUZ!

Siyasetçilere neden inanıyoruz, fikri olan var mı?
Aynı sözler...
Aynı vaatler...
Değişmeyen beyanatlar...
Ama yine de inanıyoruz...
İnanıyoruz çünkü, insanlar kendini avutan, hoşnut eden her şeye inanırlar...
İnanıyoruz çünkü, aslında bize bir çıkar vaat ediyorlar. Ve biz o vaatleri çok seviyoruz...
 

GÜNÜN SÖZÜ!

İnsanlar, seviyelerinin seninle konuşmaya yetmeyeceğini anladıkları için, arkandan konuşmaya başlarlar.  Bernard Shaw