“Ayrıca Eskişehir Büyükşehir Belediyesi yetkilileri tarafından sıklıkla yapılan manipülatif yorumlar kamuoyunun yanlış bilgilenmesine ve kamu kuruluşlarına karşı olumsuz intibaa sahip olmalarına vesile olmaktadır. Kamu kuruluşlarını her fırsatta eleştirilerin odağı haline getirmeye çalışan yetkililerin yaptıkları yanlış uygulamaları perdelemek için bu yola başvurdukları düşünülmektedir. Bunun en büyük örneği Ilıca Barajı’nda şu an için amaçsız bir şekilde su tutulmasının Porsuk nehri yatağındaki su miktarını olumsuz etkilediğinin hiç gündeme alınmamasıdır.”
*
Yukarıdaki ifadelerin sahibi kim ya da hangi kurum olabilir? Görüldüğü üzere siyasi bir kişi ya da kurum olduğunu net ifadelerle söyleyebiliriz. Peki, hangi siyasi kişi ya da kurum olabilir? Büyükşehir Belediyesi’ne muhalefet yaptığını düşünürsek, AK Parti’li bir kişi ya da kurum olduğunu ifade etmemiz yanlış olmaz. Ancak öyle değil. Yukarıdaki kurum devlete bağlı bir kurum. Devlet Su İşleri’nden (DSİ) bahsediyorum!
*
DSİ, siyaset yapmayı adet haline getirdi. Devletin bir kurumu olduğunu unutarak, AK Parti’nin şubesi gibi çalışıyor. Kurumun başında bulunanlar da devletin memuru gibi değil de, AK Parti’nin yöneticisi gibi davranıyor.
*
Büyükşehir Belediyesi samimi bir uyarı yaparak dedi ki, “Porsuk Barajı’nda su seviyesi son yıllara göre düşük. Bunun yanı sıra Polatlı’ya hakkından çok su gönderiliyor ve o su vahşi sulamada kullanılıyor. Bu nedenle Eskişehir içme ve kullanma suyu kıtlığı çekebilir.” Vay efendim sen misin bu uyarıyı yapan! DSİ, her zaman olduğu gibi yine saldırıya geçti.
Ve yazının başında okuduğunuz siyasi açıklamayı yaptı.
*
O siyasi açıklamayı yaparken bir de Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan Ilıca Barajı’ndan bahsetmez mi? Ilıca Barajı’ndaki suyun kullanılmadığını, halka servis edilmediğini söylemez mi? Yahu el insaf! Bakın… Ilıca Barajı’nda toplanan suyu şehre getirecek hatta döşenmesi gereken boruları almak için bütçeye ödenek kondu. Kasım 2017’de Büyükşehir Belediye Meclisi’nde yapılan 2018 yılı bütçe görüşmeleri sırasında ise AK Parti grubunun oylarıyla bu ödenek çıkarıldı. Ödenek çıkarılınca da Ilıca Barajı’ndaki su, şu an kullanılamıyor. Ancak AK Parti’nin bir kurumu gibi davranan DSİ, bu konuyu da çarpıtmaktan, manipüle etmekten geri kalmıyor.
*
Tabi DSİ’nin bu yaptığı, ilk değil.
Hatırlayın… Aynı DSİ, Odunpazarı Belediyesi tarafından profesyonelce ve ücretsiz olarak çalıştırılan Şehri Derya parkını da hiçbir gerekçe göstermeden belediyenin elinden almıştı. Bununla beraber sanki AK Parti’nin yeni bir projesiymiş gibi açılışını yaptılar. Ama gelin görün ki Şehri Derya Parkı’nın vaziyeti bugün içler acısı. Parkı… Kafalarına göre açıyorlar. Güvenlik tedbiri yok. Yeterli personel yok. Tuvaletler pis. Çöpten geçilmiyor. Ne var ne yoksa bakımsızlıkltan çürüyor.
*
Her neyse… Eskişehir’imizin susuz kalma tehlikesi altında olduğunu anlatan bir yazı kaleme almıştım geçtiğimiz günlerde. Yazımın başlığı da, “Su için irade” idi.
*
DSİ’nin yukarıda bahsettiğim hiçbir biçimde tasvip edilemez tavrını gördükten sonra, “Su için irade” başlıklı yazımı tekrar paylaşma gereği duydum.
*
İşte o yazı…
*
Yakın geleceğin en büyük sorunlarından bir tanesi de su olacak. Öyle ki suya ilişkin bilimsel verilere dayandırılarak hazırlanan ve insanlığın tehlikenin farkına varması amacıyla yayınlanan birçok belgeselde,
su kaynaklarının tükenebileceği ve bu noktada şimdiki petrol savaşları gibi su savaşlarının yaşanabileceği anlatılıyor.
*
Bunu niye anlattım? Şöyle açıklayayım. Günümüzde bile çoğu ülkede su kaynakları bitmek üzere. Ülkemizde ise her yıl, yaz aylarına girerken mevcut su kaynaklarımızın yetip yetmeyeceği tedirginliği hakim oluyor. Ancak bu tedirginliğe rağmen bizler, suyu depolayabilmek adına yeterli sayıda ve büyüklükte baraj kurmuyoruz, su kaynaklarımızı inatla kirletmekten geri kalmıyoruz, teknolojinin bu kadar ileri olduğu bir çağda hala vahşi sulama yöntemlerini kullanıyoruz, uyarıları dikkate almıyor su kıtlığı yaşanabilecek zamanlarda suya en az ihtiyaç duyan tarım ürünlerini değil de suya en çok ihtiyaç duyan tarım ürünlerini yetiştiriyoruz.
*
Tüm bunları yaparken, geleceğimizi ise hiç düşünmüyoruz!
*
Şimdi... Eskişehir’de gündeme gelen ciddi bir husus var. Nedir o? Su kıtlığı! Peki neden? Çünkü… Devlet Su İşleri (DSİ), sulama kanalları dışında Porsuk Çayı’nın ana yatağına verilen su kapaklarını sonuna kadar açtırarak baraj su seviyesinin hızla düşmesine sebep oluyor. Böylece Eskişehir’in en önemli içme ve kullanma suyu depolama alanı olan Porsuk Barajı, kuruma
tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Öyle ki gidip baktığımızda, bazı alanların tamamıyla kuruduğunu görüyoruz.
*
Peki, Porsuk Barajı’ndaki su seviyesinin, geçtiğimiz yıllara göre en düşük seviyeyi görmesinin nedeni ne? Yazımın başlarında anlatmaya çalıştım. Su kıtlığının yaşanabileceği uyarısına rağmen çiftçilerimizin, suya çok fazla ihtiyacı olan ürünler yetiştirme ısrarı. Başka nedeni yok mu? Tabii ki var. Aynı çiftçilerin bir bölümü elektrik parası ödememek için yeraltı suyu kullanmıyor. Başka? Damlama yöntemiyle tarım yapana aşk olsun!
*
O zaman söz konusu çiftçiler sulamayı nasıl yapıyor? En ucuz ancak su kaynaklarımızın en hunharca kullanıldığı vahşi sulama yöntemiyle! Bu çiftçiler nerede tarım yapıyor? Polatlı’da! Polatlılı çiftçi, vahşi sulamayı hangi suyla yapıyor? Porsuk Çayı’ndaki suyla. Peki, Porsuk Çayı’ndaki su, Porsuk Barajı’nda depolanmak yerine nasıl oluyor da Polatlı çiftçisi kullansın diye verilebiliyor? Bakın bu soruyu, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen nasıl yanıtlıyor: “Polatlılı ekiciler hükümet ve Ankara bürokrasisine yaptıkları siyasi baskı ile Eskişehir DSİ Bölge Müdürlüğü’ne verdirilen talimatlarla, sulama kanalları dışında Porsuk’un ana yatağına verilen su kapaklarını sonuna kadar açtırarak baraj su seviyesinin hızla düşmesine sebep olmaktadırlar. Bu durum karşısında Eskişehirlilerin ve belediyelerin uyarıları ile şikayetleri karşısında yetkili idarecilerin Ankara baskısı karşısında susmaları dikkat çekicidir.”
*
Büyükerşen’in açıklamasını net bir anlatımla sunmak istiyorum. Polatlılı çiftçiler Ankara’da görev yapan AK Partili siyasilere ve bürokratlara baskı yapmış. Bunun üzerine DSİ’ye talimat verilerek Kütahya ve Eskişehir’i besleyen suyun gönderilmesi gereken orandan daha fazla gönderilmesi sağlanmış. Ancak bu duruma ne vali, ne de Eskişehir’de görev yapan AK Partili milletvekilleri itiraz etmemiş. İtiraz etmediği gibi suskun kalmış.
*
Yazımın sonuna yaklaşırken şunu ifade etmek istiyorum. Polatlılı çiftçi, kuraklık uyarısına kulağını tıkamış, ısrarla suya çok ihtiyacı olan ürünler ekmiş. Üstüne üstlük ne damlama sistemi kurmak ne de yer altı suyu kullanmak istemiş. “Ben vahşi sulama yapacağım” demiş, “bana ne kuraklıktan” demiş, “bana ne milletin içeceği ve kullanacağı sudan” demiş, “ben işime ve cebime girene bakarım” demiş. Ankara’da görev yapan AK Partili siyasiler ile bürokratlarda “he” demiş. Eskişehir’de görev yapan AK Partili siyasiler ile bürokratlar ise bu vaziyeti görmemiş, duymamış, işitmemiş!
*
Buradan aşağıdaki isimlere çağrı yapmak istiyorum. Sayın Valimiz Özdemir Çakacak. AK Parti Milletvekili Sayın Nabi Avcı. AK Parti Milletvekili Sayın Harun Karacan. AK Parti Milletvekili Sayın Emine Nur Günay. Ve hatta MHP Milletvekili Sayın Metin Nurullah Sazak. Yaşamın en önemli unsurlarından olan suyumuzun hunharca kullanılmasına sessiz kalmayın, Porsuk Barajı’nın kurumaması ve şehrimizin susuz kalmaması için “Porsuk Baraj Gölü Sularının Kullanım Hakları” sözleşmesinin uygulanmasını sağlayın. Sağlayın ki Ankara’dakiler irade görsün!