Şiir, edebiyat ve sanat dolu... Her sahnesi, her manzarası görsel anlamda fazlasıyla tatmin edici. Kıvanç Tatlıtuğ ve mert fırat bir çok projede olduğu gibi bu filmde de oyunculuklarını konuşturmuş. Sıkı dostluk, saf aşk ve genç yeteneklerin hayatlarının bir kelebek kadar kısa sürmesi...
Bu hafta sizlere çok etkileyici bir filmden, Keleğin Rüyası’ndan bahsedeceğim. 2013 yapımı filmin yönetmen koltuğunda Yılmaz Erdoğan oturuyor. Başrolleri ise başarılı oyuncular Kıvanç Tatlıtuğ, Mert Fırat ve Belçim Bilgin paylaşıyor. IMDb puanı 7,8 puan olan film oldukça dramatik. Aynı zamanda en iyi Türk filmleri listelerinde de mutlaka kendine yer bulan filmin gelin detaylarına bakalım.
İKİ GENÇ ŞAİR
Film Zonguldak’ta geçiyor. Baş karakterler Rüştü Onur (Mert Fırat) ve Muzaffer Tayyip Uslu (Kıvanç Tatlıtuğ) iki genç şairdir. Şiir yazıp, onları basıp, sağa sola satarak para kazanmanın yanı sıra memurluk görevlerini de sürdürürler. İşler dönemin Belediye Başkanı’nın kızı Suzan’ın Zonguldak’a gelmesiyle değişir. Rüştü ve Muzaffer, Suzan’ı çok beğenir ve aralarında tatlı bir yarış başlar. Zengin, saygın bir ailenin kızı olan Suzan, ‘serseri’ diye nitelendirilen Rüştü ve Muzaffer ile arkadaş olur. Babası Suzan’ın bu ikiliyle görüşmesini istemez. İki genç şair dönemin en büyük hastalıklarından vereme yakalanmıştır. İşte bu hastalık onların kaderini, geleceğini fazlayısla etkiler. Filmin konusu bu şekilde. Ayrıca film İkinci Dünya Savaşı dönemindeki Türkiye’yi gözler önüne seriyor. Zonguldak... Yeraltında zorla çalıştırılan binlerce işçi... Evet filmde kömür madeni çarpıcı bir şekilde beyazperdeye aktarılmış. İşçilerin madene gidişi, toplu bir şekilde çırılçıplak damgalanışları... Bu sahne bana Nazi filmlerini hatırlattı. Nazi döneminin ele alındığı bir çok filmde bir köle gibi davranılan insanlara sıkça rastlarız. Filmdeki bir diğer önemli nokta Yılmaz Erdoğan’ın canlandırdığı Behçet Necatigil. Rüştü ve Muzaffer’in edebiyat öğretmeni olan Necatigil, replikleriyle, yardımseverliğiyle çıktı karşımıza. Sözleri de fazlasıyla ders verir nitelikteydi. İşte onlardan bir tanesi, verem olan Muzaffer’e; “Sen takma kafana Muzaffer, senin savaşın sana yeter”
SIKI DOSTLUK, SAF AŞK
Filmden çok etkilenmiştim. Şiir, edebiyat ve sanat dolu... Her sahnesi, her manzarası görsel anlamda fazlasıyla tatmin edici. Kıvanç Tatlıtuğ ve Mert Fırat bir çok projede olduğu gibi bu filmde de oyunculuklarını konuşturmuş. Sıkı dostluk, saf aşk ve genç yeteneklerin hayatlarının bir kelebek kadar kısa sürmesi... Verem olan insanlara toplumun bakış açısı... Zonguldak’ın o dönemdeki şartları... Filmde bir çok nokta gözler önüne seriliyor. Film bittiğinde bir hüzün kaplıyor içinizi. Film için söylenecek çok söz var. Özellikle son sahnede göz yaşlarınıza hakim olamayabilirsiniz. Ancak ben detayları size bırakıyorum! Yazıma da filmden bir şiir ile son veriyorum; ‘Diyecekler ki arkamdan Ben öldükten sonra O, yalnız şiir yazardı Ve yağmurlu gecelerde Elleri cebinde gezerdi Yazık diyecek Hatıra defterimi okuyan Ne talihsiz adammış İmanı gevremiş parasızlıktan’