"Çok değerli yol arkadaşlarım, öncelikle hepinizin Ramazan Bayramı'nı kutluyorum. Bu arada bir konuyu da atlamadan geçmek istemiyorum. Biliyorsunuz bize bu bayramları armağan eden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını sizlerin huzurunda saygı ve rahmetle anıyorum."
*
Bu ifadeler, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Eskişehir Milletvekili Adayı Sibel Yeşildal’a ait.
Yeşildal yukarıda aktardığım açıklamayı, CHP’nin bayramlaşma töreninde yaptı.
Ancak söz konusu açıklamayla birlikte Yeşildal’ı ve Yeşildal üzerinden CHP’yi
yıpratma, karalama, itibarsızlaştırma kampanyası başlatıldı.
*
Bir takım siyasi çevrelerce planlı bir biçimde yapılan bu
linç girişimini asla ve asla kabul etmediğimi net bir ifadeyle vurgulamak istiyorum.
Zira Yeşildal’ın tartışma yaratan o açıklamasına talihsizlik, dil sürçmesi, gaf ya da pot kırma denilmesinin çok daha doğru olduğu kanaatindeyim.
*
Beri yandan…
Yeşildal’ın o açıklamayla anlatmaya çalışmak istediğinin ne olduğunun irdelenmesinin faydalı olacağına inanıyorum.
Peki, ne anlatmak istemiş olabilir?
Bence şunu:
“Ramazan Bayramımız olsun, Kurban Bayramımız olsun… Her iki dini bayramımızı da özgürce kutlayıp mübarek kılabiliyorsak, yani dinimizin gereklerini Anadolu topraklarında hür bir biçimde yerine getirebiliyorsak, bu noktada Atatürk ve silah arkadaşlarının payı büyüktür. Şunu düşünün: Ya kurtuluş mücadelesi için yurttaşlarımızı harekete geçiren Atatürk ve silah arkadaşları olmasaydı ve yaşadığımız topraklar yabancı milletlerin hakimiyetinde olsaydı, özgür bir biçimde dinimizi yaşayabilecek ve dilimizi konuşabilecek miydik? Tabii ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu ve tek lideri Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve kahraman Türk ordusu olmasaydı, bugün Türk milleti olarak tahmin edilemeyecek kadar büyük bir yıkım içerisinde ve her anlamda baskı altında olacaktık.”
*
Aslına bakılırsa Yeşildal’ın aktarmaya çalıştığı kanaatimce tam da bu.
Ancak dedim ya…
Buna dense dense talihsizlik, dil sürçmesi, gaf ya da pot kırma denir diye…
O sırada heyecanlanmış olabilir, deneyim eksikliğinden kaynaklanan bir zafiyet yaşamış olabilir, yorgun düşmüş ve cümleyi toparlayamamış olabilir…
*
Bakın…
Cumhuriyet tarihi boyunca gelmiş geçmiş koca koca politikacılar ne gaflar yaptı, ne talihsizlikler yaşadı, ne potlar kırdı, nasıl dilleri sürçtü bir hatırlayın.
Şimdi geriye dönüp baktığımızda gülüp geçiyoruz.
Bırakın eskileri, bugün aktif politika yapan siyasetçilerin devirdiği çamların haddi hesabı yok.
Gelecekte de yeni gaflar mutlaka ki olacaktır.
Çünkü politikadır bu ve yapılan gaflar da politikanın tuzu biberidir.
*
Bu noktada şuna önem gösterilmelidir.
Bir politikacı gaf yaptı diye linç edilmemelidir, alay konusu yapılmamalıdır, itibarsızlaştırılmaya çalışılmamalıdır, karalanmamalıdır, yıpratılmamalıdır, özgüveni yerle bir edilmemelidir.
Hele ki o politikacı gençse ve Türkiye siyasetinin geleceğiyse…
Herkesten çok sahip çıkılmalıdır.
Hangi siyasi parti mensubu olduğu hiç önemli değil; AK Parti’lisi, CHP’lisi, İYİ Parti’lisi, MHP’lisi vesaire…
Genç bir politikacıysa ve istemeden bir hata yaptıysa inatla kucaklanmalı; Türk siyasetinden yukarıda anlattığım gibi linç girişimleriyle silme girişimleri yerine, yine Türk siyasetine kazandırılmalıdır.
*
Bilinmelidir ki…
Ülkemizdeki çarpık politik yapı nedeniyle yıllar boyunca nice gencimiz öldürüldü, hücrelerde çürüdü, işkence ve angaryalara maruz kaldı, onuru ve gururu ayaklar altına alındı.
Ama artık yeter!
O günlere geri dönmeyelim, geleceğe gençlerimizle birlikte umutla bakalım ve o gençlerimizi de asla yedirtmeyelim.